‘Herkes ay, Tarkan güneş’
Sahne fotoğrafçılığı; en önden izlerken bile uzağında olduğunuz şarkıcıya gölgesi kadar yakın olmak demek. Ama zorluğu da ortada; stüdyo ortamındaki gibi fotoğrafa uygun ayarlanmış ışıklar ve geniş bir zamanınız yok, her şey anlık gelişiyor. Üstelik bir de hem müzisyenin performansını tek bir kareye sığdırmanız hem de estetikten ödün vermemeniz lazım. Sonuçta hiçbir yıldız, Beyonce’nin 2013 Super Bowl performansındaki gibi, hayallerimizin şarkıcısından çok gülleciye benzeyen fotoğraflarıyla anılmak istemez. Son yıllarda Tarkan konserine gittiyseniz sahnede ve konser alanında bir o tarafa bir bu tarafa çılgınca koşturan bir tip görmüşsünüzdür. İşte o Özgür Ülker… Erkan Oğur ve Tarkan gibi kariyerlerinde titiz davranan, kolay kolay herkesi çevresine dahil etmeyen müzisyenleri fotoğraflayan Özgür’le buluştum. Tarkan ve Erkan Oğur, iyi ki Özgür gibi müzik tutkusunu mesleği fotoğrafçılıkla ustaca harmanlayan bir adam varken daha azına razı olmamış!
■ Sahne fotoğrafı çekmeye nasıl başladın?
Her şeyi olabildiğince enine boyuna düşünmeyi seven bir tipim. Bu yüzden ne istediğimi hep bildim. Üniversite yıllarımın başlarında bir an önce bir şeyler yapmak istedim ve reklam fotoğrafçılığına başladım. Şöyle bir şansım ve şanssızlığım var; hiç kimseye asistanlık yapmadım. İşin zaten eğitimini alıyordum, yapabileceğime inandım ve yaptım. Okul bitmeden kendi şirketimi kurmuştum. Sonra ticari fotoğrafçılıktan kendim için bir şeyler üretemediğimi anlayınca zaten sevdiğim ve dinlediğim müzisyenleri çekmeye başladım.
■ Sevdiğin ve dinlediğin müzisyenler… Kriterin bunlar mı o cidden?
Evet bunlar, çünkü bir fotoğrafçının neyi neden çektiğini düşünmesi gerekiyor. Hocam Prof. Sabit Kalfagil, “Fotoğrafçı farklı gören filan değil, görmek istediğini çeken adamdır” demişti. Birini fotoğraflamak için zihninde o kişiyle ilgili bir görü olması lazım. Bu görüyü de ancak beni ilgilendiren konular tetikler. Çektiğim şey aslında kişinin değil, müziğin yarattığı etkinin fotoğrafı. O etki, başta bende bir vizyona, sonra da çektiğim kişide bir “hale” sebep oluyor. Ben de bunu fotoğraflıyorum.
■ Sahne fotoğrafı çekmekle ünlüleri stüdyoda çekmek arasında fark var mı?
Müzisyenlerin çoğu sahneye çıkmadan önce patates gibi adamlar. Sahnede bir anda değişiyor ve büyüyorlar. İçlerinde müzik dolaşmaya başlıyor. Bu etki yüzlerine ve bedenlerine dönüştüğünde, işte o zaman fotoğraf vermeye başlıyorlar. Sahnede, stüdyoda asla göremeyeceğin şeyleri görmek mümkün.
■ Aslında vahşi yaşam fotoğrafçılığı gibi değil mi?
Orada da sürüp giden, organik gelişen durumlar var ve fotoğrafçı o anı bozmadan yakalamalı… Kesinlikle. Reklam fotoğrafçılığında kontrol kameranın arkasındakinde. Sahne fotoğrafçılığındaysa kontrolünüz dışında olup biten yüzlerce şey var. Üstelik sahnedekiler kadar izleyici de bilinmezlik içeriyor. Bağıranlar, çağıranlar… Sahnedeyken hem konuyla hem de çevreyle ilgili olmak gerekir, çünkü ikisi de değişkendir. Bu yüzden iki gözümü de açık tutarım. Mesela ışığın şiddeti değişir enstantane, diyafram ve ISO da değişir.
‘TARKAN’IN SAHNESİNDE BELİM TUTULDU’
■ Konser, organizasyon, seyircilerden saklanan bir sürü aksilik de demek. Senin başına gelen komik bir mevzu var mı?
Birçok fotoğrafçı gibi bende de iki tane bel fıtığı var. Bana göre, seyircilerin gördüğünü daha estetik hale getirip onlara göstermek bir şeydir, fakat onlara kendi görmek istediğim şeyi göstermek ve biraz şaşırtmak ise bambaşka bir şey. Bunu yakalamak için konserlerde mutlaka sahneye çıkarım. Ayazağa’daki konserinde yine sahneye çıkıp Tarkan’a ufak ufak yaklaştığım sırada belim tutuldu!
■ Feci bir şeymiş, yerinde olmak istemezdim! Peki sen ne yaptın?
Tabii bunu seyircinin anlamaması lazım, ben de fotoğrafçı postürünü bozmadan fotoğraf çekiyor gibi yapıyorum, bir yandan da korumalarla göz göze gelmeye çabalıyorum. Geldiğim anda “Alın beni buradan!” deyivereceğim. Neyse ki sonunda belim çözüldü ve olay yerinden hızla uzaklaştım. Bu bana öyle bir ders oldu ki o günden sonra 7-8 kilo verdim, sanırım bunun 3 kilosu zaten Harbiye konserlerinde gitti!
■ Akıllı telefonlar çıktığından beri millet konserleri objektifin ardından izler oldu. Onlar için bir önerin var mı?
“Yahu kardeşim çekiyorsunuz da en azından şöyle çekin” gibi… Telefonlarından daha akıllı olsunlar ve neden orada olduklarını unutmasınlar.
‘KENDİ PLAYLİST’İMİ FOTOĞRAFLIYORUM’
■ “Ah şuna bir ulaşsam da çeksem!” dediğin müzisyen var mı?
Türk müzisyenlerden istediğim herkesi çekme şansına sahip oldum. Ben kendi playlist’imi fotoğraflıyorum. Bu listenin ilk sırasında kuşkusuz Erkan Oğur var. Fotoğrafa ilk başladığım dönemde Erkan Abi’yi gözüne flaşı patlata patlata çekmiştim. Yazık, çok çekti benden… Bugün hâlâ onu fotoğraflıyorum. Son albüm kapağında da benden destek istediği için de çok mutluyum.
■ Bundan sonrası için planların neler?
Bu yıl yeniden üniversitede ders vermeye başlıyorum. Çok özlemiştim doğrusu… Bunun dışında 2015, uzun sürede olgunlaşmış birbiriyle ilişkili 3 büyük sergi için başlangıç olacak. Bu sergilerin ilki yine müzikten beslenen bir konu, ama bildiğiniz işlerimden daha farklı. 2016’nın ilk çeyreğinde ise İtalya ve Londra’da açılacak iki sergim olacak. Bu sıra en çok heyecanlandığım konulardan biri de sinema. Edebiyat ve müziğe olan ilgim, beni görüntü yönetmenliği yapmaya itti. İyi de oldu. Yakında, hazırlıkları süren, uzun metrajlı bir film için çalışmaya başlıyoruz. Sanırım böyle yaşlanabilirim.
‘Kalbini yüzünde görürsünüz’
■ Tarkan buradan bakınca bayağı ulaşılmaz ve kariyerinde hep doğru adımlar atan, titiz biri. Olaylar nasıl gelişti de beraber çalışmaya başladınız?
Erkan Oğur’un Telvin konserlerinden birinde şimdi yakın dostum olan bas gitarist ve aranjör Alp Ersönmez’le tanıştık. O sıralar Alp’in Tarkan’la çalıştığından haberim yoktu. Sonrasında Alp’le kurduğumuz arkadaşlık ve diğer ortak tanıdıklarımızın da önermesiyle Tarkan benden haberdar olmuş. Ve durumlar kendi akışında bizi bir araya getirdi. Ne de güzel oldu.
■Şimdi Türk halkı olarak sürekli bir Tarkan’ı özleme halinde olduğumuzdan o bizim için ailenin toz kondurulmayan gurbetteki oğlu. Mütevazı, candan, acayip tatlı bir adam… Ama ne de olsa o bir megastar. Nasıl onunla çalışmak?Şimdi bir anda “Korkunç, beni canımdan bezdiriyor” deyiversen ya…
Keşke sana verecek dedikodum olsaydı! Hiç abartısız çalıştığım en profesyonel, en titiz ve en keyifli insan. Tarkan, az önce saydıklarından ve hepimizin bildiğinden çok daha fazlası… Şöyle açıklayayım, sadece sahnede değil hayatta da; kimileri ay kimileri de güneştir. Yani biri ışığın kaynağı, diğeriyse yansıtanı. Kalan herkes aysa, Tarkan güneştir. Her anlamda beklenmedik bir güzelliğe sahip. Kalbini yüzünden görebileceğiniz bir adam…
Sırma KARASU/HT CUMARTESİ
haberturk.com