belfü
08-07-08, 11:49
Reklam filmlerinin ve Tarkan şarkılarının vazgeçilmez yönetmeni Metin Arolat, mega star’ın “Arada Bir” şarkısına klip çekebilmek için çalışmalarına ara verdi. Tarkan eleştirileri konusundaysa, onun da Fatih Terim gibi taşlandığını söylüyor...
Metin Arolat 17 yıldır yönetmenlik yapıyor olsa da onu “Psikoloji” şarkısının klibinde Eyşan Özhim’in ağzından sakız alan ve Merve İldeniz’in göbeğinden yoğurt yiyen şarkıcı olarak tanıdık. Klip çekmesini isteyen birçok ünlü kapısını çalsa da o reklam filmlerinden vazgeçmiyor. Prensiplerini sadece Tarkan için bozan Arolat, klip dünyasının düşük maliyetlerle çalıştığından hayal dünyasını yansıtamadığı görüşünde.
Sadece Tarkan’ın kliplerini çekmenizin bir nedeni var mı?
Evet çünkü Tarkan çok eski arkadaşım. Kafa yapımız birbirine uyuyor ve benimle rahat çalışabiliyor. Ama klip dünyasına çalışmayı tercih etmiyorum.
Neden?
Çünkü müzik şirketleri ya da sanatçılar kliplere fazla bütçe ayırmayı tercih etmiyorlar. Benim biçtiğim paraya “Üç ucuz klip çekerim” diye düşündüklerinden işlerine gelmiyor.
“Klibim Arolat renklerinden olsun” diyen şarkıcılar var. Bunun anlamı ne?
Kendime çektiğim kliplerde canlı renkleri kullandığımdan öyle kaldı. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum ama reklam filmlerimi bilmediklerinden öyle konuşuyorlardır. Kapkara işler de yapıyorum.
Tarkan’la ilk ne zaman çalıştınız?
Çok amatördük, bildiğin gibi değil! İkimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk, çünkü benim de onunda ilk klibiydi. “Kimdi” şarkısına klip çekmiştik ama o yayınlanmamıştı. (gülüyor) Asıl “Salına Salına” klibini çektiğimde çok ciddi bir iş yapmıştık. 15 yıl önce sanırım...
Uzaylıları anımsatan, yeşil bir klipti değil mi?
Alnına metalik parçalar koymuştuk, dev dekorlar hazırlamıştık, uzay hissiyatı veren bir klipti ama diğer yandan uzay değilmiş gibiydi. Ne olduğunu aslında biz de anlamamıştık ama klip çok beğenildi. Ardında Serdar Ortaç bile uzay fikrinden yola çıkarak klip çektirmişti. Çok hoşuma gitti tabii, çünkü bir şey yapmıştım ve o beğenilerek benzeri yapılmıştı.
Eskiden klip çekmek daha zor bir iş olsa gerek..
Aksine şimdi daha zor. Çünkü eskiden bu işler çok sektörel değildi, zaten klip denen şey öyle herkesin çektirebileceği bir konu değildi. Dolayısıyla herkes şansına ne düşüyorsa alıyordu. Kimsenin de pek şikayeti olmuyordu. Ama şimdi yurt dışı örnekler, şarkıcının, yönetmenin tarzı, daha önce yapılanlar derken bir sürü faktör işin içine giriyor. Bunların hepsinden sıyrılarak yeni bir şey çıkarmaya çalışmak çok daha zor.
En konuşulan klibin hangisi?
Tarkan’dan gidecek olursam “Kuzu Kuzu” oldu. Fatih Terim’e şu an ne yapıldıysa o dönem Tarkan’a da aynısı yapılıyor. Herkes kötülüyor, yerin dibine sokuyordu. Klip çekildikten sonra tam tersi, yere göğe sığdırılamıyordu.
Tarkan hakkında söylenen bunca lafı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
O benim arkadaşım, üzülüyordum tabii. Hatta ondan daha fazla üzüldüğümü bile söyleyebilirim. Tarkan takmıyordu, hâlâ takmıyor. Nasıl olsa alıştı, her albüm çıkışında aynı şeyleri yaşıyor... Tarkan’ı klibiyle gördüklerinde rahatlama yaşanıyor...
“Kuzu kuzu” diyordunuz...
Evet, yine onca yazılıp çizilmeden sonra, klip çekeceğiz. Normalde çok stratejik davranmak gerekir ama biz öyle yapmadık. Çok sade, düz bir klip çektik. Tarkan zilleri aldı dans etmeye başladı. O ziller tüm bu konuşulanlara protestoydu. “Ben sizi takmıyorum, keyfime bakıyorum” demekti...
Bu klip durumu her şarkıcıda işe yarar mı?
Hayır bu sadece Tarkan’a özel bir durum. Çünkü adamın sadece şarkılarını değil kendisini de görmek istiyorlar. Karşısında yaprak gibi titreyen kadınlar, genç kızlar biliyorum.
Artık öyle bir hayran kitlesi yok sanırım, o da bir dönemdi ve bitti...
Starlık kavramı yavaş yavaş bitiyor. Tarkan’nın, Mustafa Sandal’ın, Kenan Doğulu’nun şansı star olma kavramının en tepede olduğu zamanda yıldızlarının parlaması oldu. Kitlelerin psikolojisi buna müsaitti. Şimdi daha grup müzikleri peşinde koşuluyor. Bugün Madonna hâlâ seviliyor ama üstünü başını yırtarcasına bir sevgiden bahsetmiyoruz. Aynı şey buradaki bakış için de geçerli.
Hayranlarınız var mı?
Evet hatta beni şaşkına çevirecek derecede var. Milyonlardan bahsetmiyorum tabii ama herkesin bir fun kulübü var neticede. Hiçbirine sırt çeviremiyorum. Benim küçüklüğüm Filiz Akın’a hayranlıkla geçti. O dönemin yumurcak filmlerini kendimle özleştirir Filiz Akın’ı da annem yapardım. Bir gün Filiz Akın ve annem karşılaştılar ve annem Filiz Akın’a, “Oğlum size hayran” dedi. Ama ben çok küçüğüm. Bana baktı “Hımm ne güzel” dedi ve kafasını çevirdi. Hâlâ içimde yaradır, ilgilenmediği için.
Hangi sanatçılar ne tür klipleri tercih ediyor?
Belli noktalarda olan pop müzik yapan kadınlar asla kendilerinin gözükmediği klipler istemezler. Onlar klipten çok nasıl göründükleriyle ilgilenirler. Hep onları gülerken ya da en güzel üzgün halleriyle görüntüleriz. Beyaz çarşaflar içinde yatakta dağınık görüntüsü, saçlar yastığa göre taranır. Dağınıklık bile en güzel haliyledir. Bunu kınamıyorum, çünkü onlar fiziksel görüntüleriyle de bir yere geliyorlar. Bu kısmen Tarkan içinde geçerli.
Yurt dışından, söz ve beste dışında çektikleri kliplerden de esinleniyoruz. Mesela Doğuş’un klibi Radiohead’in bir klibiyle, Sibel Tüzün’ünki de Metallica’nınkiyle paralel gidiyordu...
Çünkü Doğuş... İnsan kendine yakışanı yapmalı. Kendine ne uygunsa onu yapmalısın. Sanatçılık şarkı söylemek değildir, biraz vizyon lazım. Kendini nasıl bir tabloda olabileceğini görmek lazım. Bu Doğuş’u kınadığım için değil yanlış anlaşılmasın.
Hırsından yönetmen oldu
Metin Arolat’ın yönetmen olmaya karar verme hikâyesi de ilginç. Yunan televizyonunda sadece 20 saniye gördüğü set görüntüsünün hafızasına çivilendiğini, sonrasında babasından 8mm’lik kamera istediğini söylüyor ve devam ediyor: “Kamera Almanya’dan geldi, zaten o zamanlar her şey Almanya’dan geliyordu. İçinde kartuşlu bir film vardır, tab etmek için Almanya Kodak’a gönderirsin falan... Uzun iş... Herkes hatıra çekerken ben senaryo yazar çekim yapar montaj yapardım. Üniversitede arkadaşımın babası reklam yönetmeniydi, onu ziyarete gittiğimizde gördüğüm manzara karşısında ”Ben yönetmen olmalıyım“ dedim. Ardından sinema bölümü sınavlarına girdim ve iki kez birincilikle kazandım ama kısmet olmadı gitmek. Ama ben o süre içinde tüm sinema kitaplarını yalayıp yuttum. O hırsla yönetmen oldum.”
http://w10.gazetevatan.com/bizimkahve/haberdetay.
Metin Arolat 17 yıldır yönetmenlik yapıyor olsa da onu “Psikoloji” şarkısının klibinde Eyşan Özhim’in ağzından sakız alan ve Merve İldeniz’in göbeğinden yoğurt yiyen şarkıcı olarak tanıdık. Klip çekmesini isteyen birçok ünlü kapısını çalsa da o reklam filmlerinden vazgeçmiyor. Prensiplerini sadece Tarkan için bozan Arolat, klip dünyasının düşük maliyetlerle çalıştığından hayal dünyasını yansıtamadığı görüşünde.
Sadece Tarkan’ın kliplerini çekmenizin bir nedeni var mı?
Evet çünkü Tarkan çok eski arkadaşım. Kafa yapımız birbirine uyuyor ve benimle rahat çalışabiliyor. Ama klip dünyasına çalışmayı tercih etmiyorum.
Neden?
Çünkü müzik şirketleri ya da sanatçılar kliplere fazla bütçe ayırmayı tercih etmiyorlar. Benim biçtiğim paraya “Üç ucuz klip çekerim” diye düşündüklerinden işlerine gelmiyor.
“Klibim Arolat renklerinden olsun” diyen şarkıcılar var. Bunun anlamı ne?
Kendime çektiğim kliplerde canlı renkleri kullandığımdan öyle kaldı. Bu iyi mi kötü mü bilmiyorum ama reklam filmlerimi bilmediklerinden öyle konuşuyorlardır. Kapkara işler de yapıyorum.
Tarkan’la ilk ne zaman çalıştınız?
Çok amatördük, bildiğin gibi değil! İkimiz de ne yapacağımızı bilmiyorduk, çünkü benim de onunda ilk klibiydi. “Kimdi” şarkısına klip çekmiştik ama o yayınlanmamıştı. (gülüyor) Asıl “Salına Salına” klibini çektiğimde çok ciddi bir iş yapmıştık. 15 yıl önce sanırım...
Uzaylıları anımsatan, yeşil bir klipti değil mi?
Alnına metalik parçalar koymuştuk, dev dekorlar hazırlamıştık, uzay hissiyatı veren bir klipti ama diğer yandan uzay değilmiş gibiydi. Ne olduğunu aslında biz de anlamamıştık ama klip çok beğenildi. Ardında Serdar Ortaç bile uzay fikrinden yola çıkarak klip çektirmişti. Çok hoşuma gitti tabii, çünkü bir şey yapmıştım ve o beğenilerek benzeri yapılmıştı.
Eskiden klip çekmek daha zor bir iş olsa gerek..
Aksine şimdi daha zor. Çünkü eskiden bu işler çok sektörel değildi, zaten klip denen şey öyle herkesin çektirebileceği bir konu değildi. Dolayısıyla herkes şansına ne düşüyorsa alıyordu. Kimsenin de pek şikayeti olmuyordu. Ama şimdi yurt dışı örnekler, şarkıcının, yönetmenin tarzı, daha önce yapılanlar derken bir sürü faktör işin içine giriyor. Bunların hepsinden sıyrılarak yeni bir şey çıkarmaya çalışmak çok daha zor.
En konuşulan klibin hangisi?
Tarkan’dan gidecek olursam “Kuzu Kuzu” oldu. Fatih Terim’e şu an ne yapıldıysa o dönem Tarkan’a da aynısı yapılıyor. Herkes kötülüyor, yerin dibine sokuyordu. Klip çekildikten sonra tam tersi, yere göğe sığdırılamıyordu.
Tarkan hakkında söylenen bunca lafı siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
O benim arkadaşım, üzülüyordum tabii. Hatta ondan daha fazla üzüldüğümü bile söyleyebilirim. Tarkan takmıyordu, hâlâ takmıyor. Nasıl olsa alıştı, her albüm çıkışında aynı şeyleri yaşıyor... Tarkan’ı klibiyle gördüklerinde rahatlama yaşanıyor...
“Kuzu kuzu” diyordunuz...
Evet, yine onca yazılıp çizilmeden sonra, klip çekeceğiz. Normalde çok stratejik davranmak gerekir ama biz öyle yapmadık. Çok sade, düz bir klip çektik. Tarkan zilleri aldı dans etmeye başladı. O ziller tüm bu konuşulanlara protestoydu. “Ben sizi takmıyorum, keyfime bakıyorum” demekti...
Bu klip durumu her şarkıcıda işe yarar mı?
Hayır bu sadece Tarkan’a özel bir durum. Çünkü adamın sadece şarkılarını değil kendisini de görmek istiyorlar. Karşısında yaprak gibi titreyen kadınlar, genç kızlar biliyorum.
Artık öyle bir hayran kitlesi yok sanırım, o da bir dönemdi ve bitti...
Starlık kavramı yavaş yavaş bitiyor. Tarkan’nın, Mustafa Sandal’ın, Kenan Doğulu’nun şansı star olma kavramının en tepede olduğu zamanda yıldızlarının parlaması oldu. Kitlelerin psikolojisi buna müsaitti. Şimdi daha grup müzikleri peşinde koşuluyor. Bugün Madonna hâlâ seviliyor ama üstünü başını yırtarcasına bir sevgiden bahsetmiyoruz. Aynı şey buradaki bakış için de geçerli.
Hayranlarınız var mı?
Evet hatta beni şaşkına çevirecek derecede var. Milyonlardan bahsetmiyorum tabii ama herkesin bir fun kulübü var neticede. Hiçbirine sırt çeviremiyorum. Benim küçüklüğüm Filiz Akın’a hayranlıkla geçti. O dönemin yumurcak filmlerini kendimle özleştirir Filiz Akın’ı da annem yapardım. Bir gün Filiz Akın ve annem karşılaştılar ve annem Filiz Akın’a, “Oğlum size hayran” dedi. Ama ben çok küçüğüm. Bana baktı “Hımm ne güzel” dedi ve kafasını çevirdi. Hâlâ içimde yaradır, ilgilenmediği için.
Hangi sanatçılar ne tür klipleri tercih ediyor?
Belli noktalarda olan pop müzik yapan kadınlar asla kendilerinin gözükmediği klipler istemezler. Onlar klipten çok nasıl göründükleriyle ilgilenirler. Hep onları gülerken ya da en güzel üzgün halleriyle görüntüleriz. Beyaz çarşaflar içinde yatakta dağınık görüntüsü, saçlar yastığa göre taranır. Dağınıklık bile en güzel haliyledir. Bunu kınamıyorum, çünkü onlar fiziksel görüntüleriyle de bir yere geliyorlar. Bu kısmen Tarkan içinde geçerli.
Yurt dışından, söz ve beste dışında çektikleri kliplerden de esinleniyoruz. Mesela Doğuş’un klibi Radiohead’in bir klibiyle, Sibel Tüzün’ünki de Metallica’nınkiyle paralel gidiyordu...
Çünkü Doğuş... İnsan kendine yakışanı yapmalı. Kendine ne uygunsa onu yapmalısın. Sanatçılık şarkı söylemek değildir, biraz vizyon lazım. Kendini nasıl bir tabloda olabileceğini görmek lazım. Bu Doğuş’u kınadığım için değil yanlış anlaşılmasın.
Hırsından yönetmen oldu
Metin Arolat’ın yönetmen olmaya karar verme hikâyesi de ilginç. Yunan televizyonunda sadece 20 saniye gördüğü set görüntüsünün hafızasına çivilendiğini, sonrasında babasından 8mm’lik kamera istediğini söylüyor ve devam ediyor: “Kamera Almanya’dan geldi, zaten o zamanlar her şey Almanya’dan geliyordu. İçinde kartuşlu bir film vardır, tab etmek için Almanya Kodak’a gönderirsin falan... Uzun iş... Herkes hatıra çekerken ben senaryo yazar çekim yapar montaj yapardım. Üniversitede arkadaşımın babası reklam yönetmeniydi, onu ziyarete gittiğimizde gördüğüm manzara karşısında ”Ben yönetmen olmalıyım“ dedim. Ardından sinema bölümü sınavlarına girdim ve iki kez birincilikle kazandım ama kısmet olmadı gitmek. Ama ben o süre içinde tüm sinema kitaplarını yalayıp yuttum. O hırsla yönetmen oldum.”
http://w10.gazetevatan.com/bizimkahve/haberdetay.