İZMİRLİ
14-04-08, 22:17
Tarkan'ın özüne dönüşü
Tarkan'ın sahnede 'çişim geldi' demek, askere gitmemek gibi kabahatleri oldu ama O'nu gene de seviyoruz.
"Tarkan'ın, 'Kuzu Kuzu'yla akraba sayılacak 'Kıl Oldum Abi', 'Şımarık', vs. gibi 'hit'leri birer başyapıt mıdır ki bu beğenilmiyor?"
03/06/2001
FATİH ÖZGÜVEN (Arşivi)
Gittim, 'kuzu kuzu' aldım single'ını. Yeni imaj, afişteki 'Kuzu Kuzu' yazısıyla aynı renk tişört, o diva duruş, piyasaya çıkmaktaki geciktirilmiş bir 'coitus'un makul sınırlarını da aşan o gecikme. Birşeyler dönüyor! 'Kuzu Kuzu'nun iyi bir şarkı olup olmaması umurumda değil. Her Tarkan şarkısı gibi bir şarkı; 'Kuzu..'yu beğenmeyenlere sormak isterim, Tarkan'ın
'Kuzu..'yla akraba sayılacak 'Kıl Oldum Abi', 'Şımarık', vs. gibi 'hit'leri birer başyapıt mıdır ki bu beğenilmiyor? Tarkan'dan bir Nick Cave ya da Tom Waits şarkısı bekleyenler mi var? (Birkaç baladına ve güzel söylediği alaturkaya rağmen kendisinin bile böyle bir beklentisi yok.) Tarkan bir 'tefrika'. Her alanda, yaptıkları işin çerçevesini aşıp sadece isimleriyle anılan kimseler gibi -ilk nefeste Altan ailesi, Yıldız Kenter, Sezen Aksu sayılabilir- yaptığı iş onu tanımlamıyor artık, ne kadar abuk subuklaşsa da o yaptığı işe kendinden menkul bir mana veriyor. Ötekiler nasıl pop sosyolojinin, yüksek sahne sanatının ya da 'inadına sevmeler'in tefrikaları iseler Tarkan da esas olarak bir cilvenin tefrikası. Nitekim, bu son reenkarnasyonunda da 'kaçıp kovalamaca' modundan 'teslimiyet' moduna geçmiş.
İmajın 'güfte' ayağı şu; kolu kanadı kırıkmış, 'tutunamamış' (kim derdi ki gün gelip Oğuz Atay pop müziğin lügatçesine girecek?) 'yokluğumuza' alışamamış, geri geliyormuş... Derken, talepkâr bir
'sadomazoşizm'; 'akılsız başını alıp duvarlara, taşlara' vuracakmışız, üstelik 'sevabına'; 'tövbeler etmiş', 'ağzına biberler sürmeli', 'ister atmalı ister öpmeli' imişiz; ateşe vermiş gururunu, dizlerimize kapanacakmış, gözlerine baksak yetermiş, 'süzülmüş, erimiş' vs., vs. Afişe hem ters hem de son derece uygun düşen bu 'eti senin kemiği de senin', 'sevenin vurduğu yerde gül biter', 'ayağına yüz sürmeye geldim' edebiyatındaki alaturka teslimiyet cilvesi de nerden çıktı? Her şarkının hayali bir kişiye olduğu kadar, belki de daha çok, dinleyici denen amorf kitleye de söylendiği düşünülecek olursa, Tarkan'ın kuzu kuzu dönüşünün yakın geçmişte belli biçimlerde ters düştüğü(nü düşündüğü) 'Türk halkının' kucağına olduğunu varsaymak mümkün. Tarkan'ın kuzu kuzu döndüğü 'aziz dinleyicileri'dir, genel olarak da bizim buralar. Değil mi ki bazı kabahatleri oldu geçmişte! Önce pop yıldızlarının şirin şımarıklıklarının bize de aynen ithal edilebileceğini sanarak 'çişinin geldiği'ni söyledi. Pop yıldızlarına, ödül törenlerinde milliyetçi söylevler atmaları şartıyla, her türlü anlam ve önemi atfetmeye hazır olan, fakat mesleğin kendi 'iş tarifi'ndeki bazı özellikleri çok görenler onu şiddetle kınadı. İkinci kabahati askerliğe gitmeyi reddedip yurtdışına gitmesi, sonra koşullar kendi istediği gibi olunca geri dönmesi oldu. Şöhretin kullanımları konusunda alışılmamış bir davranış! Kimilerinin vatan hainliği saymaya hazır olduğu bu davranışını terazileyen o sıralar alışılmadık biçimde artan yurtdışı şöhreti oldu galiba. Marsilya ya da onun gibi bir Akdeniz kasabasında Avrupalı kızlar tarafından kovalandığı ve -yakalanamadığı reklam klibini ve o kızların müzik mağazalarında iki yana sallanarak onun CD'sini dinlediklerini bu satırların yazarı gözleriyle gördü ve yurtdışında böyle şeyler karşısında atavistik gururu okşanan bütün Türkler gibi gayriihtiyari göğsü kabardı.
İşin sevimli tarafı yurtdışında 'bizi
başarıyla temsil eden' zevatın üzerine sinen kendini önemseme hali gelmedi üzerine. Hâlâ hafif 'cheesy' bir arzu nesnesiydi - tam bir pop yıldızının olması gerektiği gibi. İçinde bulunduğu arabaya hücum edip arabanın camlarını kırarak onu dışarı çıkaran hayranlarından göğe tırmanan bir ip merdivene tırmanmak suretiyle kurtulduğu siyah-beyaz, en güzel video klibi de bu zamana rastlar. AB'ye giriyor muyduk yoksa? 'Olmadı, olamadı,' klişesi tam da buraya yakışır. Neler oldu, neler bitti, neler döndü bilinmez, Tarkan belki de gene pop yıldızlığı mesleğinin bir başka gereği olan 'naif'liğiyle, 'içinden geldiği için' yaptığı 'çıkış'larını hiç yapmamış gibi fazlasıyla 'kuzu kuzu' geri döndü. 'Tövbeler etmiş'miş. 'Akılsız başını alıp taşlara vuralım'mış - yok daha neler. Artist narsisizmine, sevilme arsızlığına, nadim olma oyununa bir diyeceğim yok ama, bu kadar 'kuzu kuzu' dönmek de nesi? Galiba oyunu çakan 'alıngan sevgili', atavistik gururu incinen Türk milleti de bu 'al beni çal beni' olayına kendini kaptırmakta biraz ağırdan alıyor. Olsun. Ben gene de ortalıktaki adı onun gibi 'T' ile başlayan şarkıcılara ya da kadim 'Mirkelam Kültü'ne rağmen bu sakar, şaşkın Türk naifini bir uzak akraba çocuğu gibi seviyorum ve bir sonraki sahne ister Atlantic Records ister Üsküdar Musiki Cemiyeti olsun, tefrikanın devamını merakla bekliyorum. Belki de bir şıklık yapar, Erkin Koray'ın 'Şaşkın'ını
'cover'lar.
:19: :19: :19:
Tarkan'ın sahnede 'çişim geldi' demek, askere gitmemek gibi kabahatleri oldu ama O'nu gene de seviyoruz.
"Tarkan'ın, 'Kuzu Kuzu'yla akraba sayılacak 'Kıl Oldum Abi', 'Şımarık', vs. gibi 'hit'leri birer başyapıt mıdır ki bu beğenilmiyor?"
03/06/2001
FATİH ÖZGÜVEN (Arşivi)
Gittim, 'kuzu kuzu' aldım single'ını. Yeni imaj, afişteki 'Kuzu Kuzu' yazısıyla aynı renk tişört, o diva duruş, piyasaya çıkmaktaki geciktirilmiş bir 'coitus'un makul sınırlarını da aşan o gecikme. Birşeyler dönüyor! 'Kuzu Kuzu'nun iyi bir şarkı olup olmaması umurumda değil. Her Tarkan şarkısı gibi bir şarkı; 'Kuzu..'yu beğenmeyenlere sormak isterim, Tarkan'ın
'Kuzu..'yla akraba sayılacak 'Kıl Oldum Abi', 'Şımarık', vs. gibi 'hit'leri birer başyapıt mıdır ki bu beğenilmiyor? Tarkan'dan bir Nick Cave ya da Tom Waits şarkısı bekleyenler mi var? (Birkaç baladına ve güzel söylediği alaturkaya rağmen kendisinin bile böyle bir beklentisi yok.) Tarkan bir 'tefrika'. Her alanda, yaptıkları işin çerçevesini aşıp sadece isimleriyle anılan kimseler gibi -ilk nefeste Altan ailesi, Yıldız Kenter, Sezen Aksu sayılabilir- yaptığı iş onu tanımlamıyor artık, ne kadar abuk subuklaşsa da o yaptığı işe kendinden menkul bir mana veriyor. Ötekiler nasıl pop sosyolojinin, yüksek sahne sanatının ya da 'inadına sevmeler'in tefrikaları iseler Tarkan da esas olarak bir cilvenin tefrikası. Nitekim, bu son reenkarnasyonunda da 'kaçıp kovalamaca' modundan 'teslimiyet' moduna geçmiş.
İmajın 'güfte' ayağı şu; kolu kanadı kırıkmış, 'tutunamamış' (kim derdi ki gün gelip Oğuz Atay pop müziğin lügatçesine girecek?) 'yokluğumuza' alışamamış, geri geliyormuş... Derken, talepkâr bir
'sadomazoşizm'; 'akılsız başını alıp duvarlara, taşlara' vuracakmışız, üstelik 'sevabına'; 'tövbeler etmiş', 'ağzına biberler sürmeli', 'ister atmalı ister öpmeli' imişiz; ateşe vermiş gururunu, dizlerimize kapanacakmış, gözlerine baksak yetermiş, 'süzülmüş, erimiş' vs., vs. Afişe hem ters hem de son derece uygun düşen bu 'eti senin kemiği de senin', 'sevenin vurduğu yerde gül biter', 'ayağına yüz sürmeye geldim' edebiyatındaki alaturka teslimiyet cilvesi de nerden çıktı? Her şarkının hayali bir kişiye olduğu kadar, belki de daha çok, dinleyici denen amorf kitleye de söylendiği düşünülecek olursa, Tarkan'ın kuzu kuzu dönüşünün yakın geçmişte belli biçimlerde ters düştüğü(nü düşündüğü) 'Türk halkının' kucağına olduğunu varsaymak mümkün. Tarkan'ın kuzu kuzu döndüğü 'aziz dinleyicileri'dir, genel olarak da bizim buralar. Değil mi ki bazı kabahatleri oldu geçmişte! Önce pop yıldızlarının şirin şımarıklıklarının bize de aynen ithal edilebileceğini sanarak 'çişinin geldiği'ni söyledi. Pop yıldızlarına, ödül törenlerinde milliyetçi söylevler atmaları şartıyla, her türlü anlam ve önemi atfetmeye hazır olan, fakat mesleğin kendi 'iş tarifi'ndeki bazı özellikleri çok görenler onu şiddetle kınadı. İkinci kabahati askerliğe gitmeyi reddedip yurtdışına gitmesi, sonra koşullar kendi istediği gibi olunca geri dönmesi oldu. Şöhretin kullanımları konusunda alışılmamış bir davranış! Kimilerinin vatan hainliği saymaya hazır olduğu bu davranışını terazileyen o sıralar alışılmadık biçimde artan yurtdışı şöhreti oldu galiba. Marsilya ya da onun gibi bir Akdeniz kasabasında Avrupalı kızlar tarafından kovalandığı ve -yakalanamadığı reklam klibini ve o kızların müzik mağazalarında iki yana sallanarak onun CD'sini dinlediklerini bu satırların yazarı gözleriyle gördü ve yurtdışında böyle şeyler karşısında atavistik gururu okşanan bütün Türkler gibi gayriihtiyari göğsü kabardı.
İşin sevimli tarafı yurtdışında 'bizi
başarıyla temsil eden' zevatın üzerine sinen kendini önemseme hali gelmedi üzerine. Hâlâ hafif 'cheesy' bir arzu nesnesiydi - tam bir pop yıldızının olması gerektiği gibi. İçinde bulunduğu arabaya hücum edip arabanın camlarını kırarak onu dışarı çıkaran hayranlarından göğe tırmanan bir ip merdivene tırmanmak suretiyle kurtulduğu siyah-beyaz, en güzel video klibi de bu zamana rastlar. AB'ye giriyor muyduk yoksa? 'Olmadı, olamadı,' klişesi tam da buraya yakışır. Neler oldu, neler bitti, neler döndü bilinmez, Tarkan belki de gene pop yıldızlığı mesleğinin bir başka gereği olan 'naif'liğiyle, 'içinden geldiği için' yaptığı 'çıkış'larını hiç yapmamış gibi fazlasıyla 'kuzu kuzu' geri döndü. 'Tövbeler etmiş'miş. 'Akılsız başını alıp taşlara vuralım'mış - yok daha neler. Artist narsisizmine, sevilme arsızlığına, nadim olma oyununa bir diyeceğim yok ama, bu kadar 'kuzu kuzu' dönmek de nesi? Galiba oyunu çakan 'alıngan sevgili', atavistik gururu incinen Türk milleti de bu 'al beni çal beni' olayına kendini kaptırmakta biraz ağırdan alıyor. Olsun. Ben gene de ortalıktaki adı onun gibi 'T' ile başlayan şarkıcılara ya da kadim 'Mirkelam Kültü'ne rağmen bu sakar, şaşkın Türk naifini bir uzak akraba çocuğu gibi seviyorum ve bir sonraki sahne ister Atlantic Records ister Üsküdar Musiki Cemiyeti olsun, tefrikanın devamını merakla bekliyorum. Belki de bir şıklık yapar, Erkin Koray'ın 'Şaşkın'ını
'cover'lar.
:19: :19: :19: