eskalen
05-02-08, 18:34
Gul Ercetingoz'un Bilge Ozturk'un tasarimciligi hakkinda bir makalesi, Tarkan hakkinda da soyleyisleri de var azcik dokundurarak:20:
BİLGE'NİN FINDIĞI!
Gul Ercetin Goz
Aman ne Fındık’mış ne Fındık.. Önce onu Siren Ertan’ın defilesinde podyumlarda boy gösterirken gördük.. Sonra bir süre sesi sedası çıkmadı.. Meğerse avukat kızımız Bilge Öztürk, tasarımcı olmuş da haberimiz yokmuş.. Ne tasarımcısı mı olmuş? Yorkshire Terrier köpeklerinin tasarımcısı..
Efendim gazetenin birinde geçen gün röportajı yayınlandı.. Muhabir sormuş, ‘nereden geldi aklınıza köpek kıyafetleri tasarlamak?’ O da işte cevap vermiş: ‘Köpeğim Fındık’ı aldıktan sonra onu taşıyabileceğim çanta ve kıyafet bulmakta zorlandım.. O yüzden böyle bir işe giriştim..’
Ay ilahi Bilge.. Yıllardır Tarkan’cığınla New York’ta yaşıyorsun, minik köpekler için tasarım yapan bir sürü modacı var.. Hatta hatta sevgili modacı Emre Ertürk’tür bu işi ilk başlatan.. Onu bırak bütün dünya Louis Vuitton’un köpek çantalarını kullanıyor; sen onu da mı tercih etmedin.. Aslında en büyük trend Louis Vuitton’un köpek taşıma çantalarını kullanmak.. Paris, New York, Milano caddeleri Louis Vuitton’un köpek çantalarıyla gezen kadınlarla dolu.. Eh senin yaptığın çantaların fiyatları da onlardan aşağı değil hani.. Araştırdım da, en ucuz çantan 800 YTL’den başlıyor..
Bir de röportajda şöyle bir şey denmiş Bilge için.. ‘Sadeliğinizle tanınıyorsunuz’ Vallahi ben Bilge’yi hiçbir zaman sade görmedim, devamlı kırmızı rujla ve boynundaki rengarenk fularla gördüm.. Demek ki böyle giyinerek kendi fark ettirmeye çalışıyor ama yine de fark edilmiyor olacak ki insanlar hala onu sade olarak biliyor..
Vallahi Bilgecim sen bu ürettiklerinin çoğunu ancak Süreyya Yalçın’a satabilirsin.. Çünkü sosyetik kadınlarımızın kendilerine pahalı çanta almaktan köpeklerini fazla düşüneceklerini zannetmiyorum.. Zaten koskoca İstanbul’da kaç tane Yorkshire Terrier var.. Olanlar da zaten çok küçük ve hassas oldukları için dışarı dahi çıkartılmıyor.. Veterinerden veterinere işte.. Bir elinde köpeğiyle dolaşan Paris Hilton’umuz ve Süreyya Yalçın’ımız vardı, bir de şimdi sen oldun..
Bilmiyorum avukatlık yapıyor musun; yıllarca dirsek çürüttün üniversitelerde.. Bir ara Siren Ertan’ın avukatlığını yapmıştın, başka hatırlamıyorum.. Yazık avukatlık okuyacağına moda tasarımcılığı okusaydın daha iyiydi.. Meğerse içinde bastırılmış sosyeteye girme merakı varmış..
Sevgili Tarkuş’u Bilge’ciğine akıl veremiyor mu biraz.. Ama ne yapsın o da düştü kendi derdine.. En son takım elbiseli kaset kapağıyla vallahi Tarkan yıktı geçti hepimizi..
Gelelim İzzet Çapa’nın ekibine..
Ünlü işletmeci İzzet Çapa, yine yaptı yapacağını ve Nişantaşı City’s’de It’s a Joke adlı cafe denir ama bence değil, bir restoran açtı.. Mekanın önü kasalarla domates, salatalık, sebze meyvelerle dolu.. Orayı bir sürü insan manav sanıyormuş önce ama içeri bir giriyorsunuz büyülü bir dünya..
Geçenlerde iki gün üst üste oradaydım.. Aman tanrım kimi ararsan oradaydı.. Junior Papermoon olmuş.. Metin Şen’inden tutun da Ali Güven,’e, Mustafa Sarıgül’den Okan Bayülgen’e, Selma Bezmen’den Semiramis Pekkan’a ve sosyetenin tüm çıtır kızlarına kadar herkes oturmuş keyfini çıkartıyordu mekanın..
Ay nasıl oturulmasın yemekler harika, ortam cıvıl cıvıl.. Bir de en son bomba.. Yıllardır hep bir arada olan Tolga Sezgin ve İzzet Çapa bundan üç yıl evvel yollarını ayırmışlardı.. Sevgili Tolga, Miami’ye gitti geldi, ardından da iki yıl Buz Bar’da çalıştı. Duydum ki artık Çapa Grubu’na tekrar dönmüş.. Ben çok sevindim..
Eee işte zamanında yaşadığın dostluk gerçekse kaldığın yerden devam edebiliyorsun.. Sevgili İzzet Çapa’yı ve Rose’u, Bilal ve Gazi kardeşleri, canım Murat’ımı ve tüm ekibi bize böyle bir mekan kazandırdığı için kutluyor ve teşekkür ediyorum..
City’s’e gelince vallahi bütün restoranlar sinek avlarken İt’s a Joke’da yer bulamıyorsun.. Genel olarak City’s güzel, mağazaları hoş, fakat personel oldukça itici.. Asansöre biniyorsun, bir yerin kaçıncı katta olduğunu soruyorsun yüzüne dahi bakmadan cevap veriyorlar.
Restoranlar bölümüne çıkılan ayrı bir VIP asansörü varmış örneğin.. Benim ikinci kez gittiğimde haberim oldu.. Onu da sevgili Tolga Sezgin söyledi.. Şoförünle gidiyorsun kapının önünde iniyorsun hiçbir görevli, o kadar çok olmalarına rağmen, hiçbir şey sormuyor.. Halbuki sorsa direk restoranlara çıkan VIP asansöre binip 5 ve 6. kata ulaşabiliyorsun..
Asansör elamanlarına acilen eğitim verilmesi lazım.. Bedavaya mı çalışıyorlar ki bu kadar surat yapıyorlar anlamıyorum.. Ama geri kalan her şey mükemmel.. İlhan Gülay’ı ve ekibini Nişantaşı’na böyle güzel bir yer kazandırdıkları için içten tebrik ediyorum.. İnşallah daha nice güzel projeleri olur..
Kaynak:gecce.com
BİLGE'NİN FINDIĞI!
Gul Ercetin Goz
Aman ne Fındık’mış ne Fındık.. Önce onu Siren Ertan’ın defilesinde podyumlarda boy gösterirken gördük.. Sonra bir süre sesi sedası çıkmadı.. Meğerse avukat kızımız Bilge Öztürk, tasarımcı olmuş da haberimiz yokmuş.. Ne tasarımcısı mı olmuş? Yorkshire Terrier köpeklerinin tasarımcısı..
Efendim gazetenin birinde geçen gün röportajı yayınlandı.. Muhabir sormuş, ‘nereden geldi aklınıza köpek kıyafetleri tasarlamak?’ O da işte cevap vermiş: ‘Köpeğim Fındık’ı aldıktan sonra onu taşıyabileceğim çanta ve kıyafet bulmakta zorlandım.. O yüzden böyle bir işe giriştim..’
Ay ilahi Bilge.. Yıllardır Tarkan’cığınla New York’ta yaşıyorsun, minik köpekler için tasarım yapan bir sürü modacı var.. Hatta hatta sevgili modacı Emre Ertürk’tür bu işi ilk başlatan.. Onu bırak bütün dünya Louis Vuitton’un köpek çantalarını kullanıyor; sen onu da mı tercih etmedin.. Aslında en büyük trend Louis Vuitton’un köpek taşıma çantalarını kullanmak.. Paris, New York, Milano caddeleri Louis Vuitton’un köpek çantalarıyla gezen kadınlarla dolu.. Eh senin yaptığın çantaların fiyatları da onlardan aşağı değil hani.. Araştırdım da, en ucuz çantan 800 YTL’den başlıyor..
Bir de röportajda şöyle bir şey denmiş Bilge için.. ‘Sadeliğinizle tanınıyorsunuz’ Vallahi ben Bilge’yi hiçbir zaman sade görmedim, devamlı kırmızı rujla ve boynundaki rengarenk fularla gördüm.. Demek ki böyle giyinerek kendi fark ettirmeye çalışıyor ama yine de fark edilmiyor olacak ki insanlar hala onu sade olarak biliyor..
Vallahi Bilgecim sen bu ürettiklerinin çoğunu ancak Süreyya Yalçın’a satabilirsin.. Çünkü sosyetik kadınlarımızın kendilerine pahalı çanta almaktan köpeklerini fazla düşüneceklerini zannetmiyorum.. Zaten koskoca İstanbul’da kaç tane Yorkshire Terrier var.. Olanlar da zaten çok küçük ve hassas oldukları için dışarı dahi çıkartılmıyor.. Veterinerden veterinere işte.. Bir elinde köpeğiyle dolaşan Paris Hilton’umuz ve Süreyya Yalçın’ımız vardı, bir de şimdi sen oldun..
Bilmiyorum avukatlık yapıyor musun; yıllarca dirsek çürüttün üniversitelerde.. Bir ara Siren Ertan’ın avukatlığını yapmıştın, başka hatırlamıyorum.. Yazık avukatlık okuyacağına moda tasarımcılığı okusaydın daha iyiydi.. Meğerse içinde bastırılmış sosyeteye girme merakı varmış..
Sevgili Tarkuş’u Bilge’ciğine akıl veremiyor mu biraz.. Ama ne yapsın o da düştü kendi derdine.. En son takım elbiseli kaset kapağıyla vallahi Tarkan yıktı geçti hepimizi..
Gelelim İzzet Çapa’nın ekibine..
Ünlü işletmeci İzzet Çapa, yine yaptı yapacağını ve Nişantaşı City’s’de It’s a Joke adlı cafe denir ama bence değil, bir restoran açtı.. Mekanın önü kasalarla domates, salatalık, sebze meyvelerle dolu.. Orayı bir sürü insan manav sanıyormuş önce ama içeri bir giriyorsunuz büyülü bir dünya..
Geçenlerde iki gün üst üste oradaydım.. Aman tanrım kimi ararsan oradaydı.. Junior Papermoon olmuş.. Metin Şen’inden tutun da Ali Güven,’e, Mustafa Sarıgül’den Okan Bayülgen’e, Selma Bezmen’den Semiramis Pekkan’a ve sosyetenin tüm çıtır kızlarına kadar herkes oturmuş keyfini çıkartıyordu mekanın..
Ay nasıl oturulmasın yemekler harika, ortam cıvıl cıvıl.. Bir de en son bomba.. Yıllardır hep bir arada olan Tolga Sezgin ve İzzet Çapa bundan üç yıl evvel yollarını ayırmışlardı.. Sevgili Tolga, Miami’ye gitti geldi, ardından da iki yıl Buz Bar’da çalıştı. Duydum ki artık Çapa Grubu’na tekrar dönmüş.. Ben çok sevindim..
Eee işte zamanında yaşadığın dostluk gerçekse kaldığın yerden devam edebiliyorsun.. Sevgili İzzet Çapa’yı ve Rose’u, Bilal ve Gazi kardeşleri, canım Murat’ımı ve tüm ekibi bize böyle bir mekan kazandırdığı için kutluyor ve teşekkür ediyorum..
City’s’e gelince vallahi bütün restoranlar sinek avlarken İt’s a Joke’da yer bulamıyorsun.. Genel olarak City’s güzel, mağazaları hoş, fakat personel oldukça itici.. Asansöre biniyorsun, bir yerin kaçıncı katta olduğunu soruyorsun yüzüne dahi bakmadan cevap veriyorlar.
Restoranlar bölümüne çıkılan ayrı bir VIP asansörü varmış örneğin.. Benim ikinci kez gittiğimde haberim oldu.. Onu da sevgili Tolga Sezgin söyledi.. Şoförünle gidiyorsun kapının önünde iniyorsun hiçbir görevli, o kadar çok olmalarına rağmen, hiçbir şey sormuyor.. Halbuki sorsa direk restoranlara çıkan VIP asansöre binip 5 ve 6. kata ulaşabiliyorsun..
Asansör elamanlarına acilen eğitim verilmesi lazım.. Bedavaya mı çalışıyorlar ki bu kadar surat yapıyorlar anlamıyorum.. Ama geri kalan her şey mükemmel.. İlhan Gülay’ı ve ekibini Nişantaşı’na böyle güzel bir yer kazandırdıkları için içten tebrik ediyorum.. İnşallah daha nice güzel projeleri olur..
Kaynak:gecce.com