dogan
05-05-06, 00:13
"Çalışarak star olunmaz bu Allah vergisi bir şey"
O Türkiye'nin "medarı iftarı"... O Türkiye'nin "megastarı"... Attığı her adım, yaptığı her hareket hatta el sallaması dahi bir başka... Yıllardır beklenen İngilizce albümü "Come Closer" ile hayranlarıyla yeniden buluşan ünlü sanatçı Tarkan bu farklılığı için "Nasıl oluyor ben de bilmiyorum. Bu Allah vergisi bir şey. Çalışarak star olunmaz" diyor
Çıktı, çıkıyor, çıkacak derken Tarkan, yılan hikayesine dönen İngilizce albümü Come Closer'la yeniden hayranlarına kavuştu. Kimileri beğendi, kimileri ise beğenmedi yıllardır beklenen bu albümü... Albümün başarısı, şarkılar tartışılır. Ancak tartışılmayacak tek şey, Tarkan'ın Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi erkek seslerinden biri olduğu... Sadece sesi de değil, tavırları, duruşu da onun megastarlığını tamamlıyor. O ise bunun doğuştan gelen bir yetenek olduğunu söylüyor. İşte Tarkan'ın yeni albümü ve özel hayatıyla ilgili TimeOut dergisine yaptığı açıklamalar:
* Bu kadar yıl içime sinmesi için uğraştım. Bütün birikimimi verdim. Yapabileceğimin en iyisini yaptığıma inanıyorum. Çok renkli bir albüm oldu.
* ABD'de yalnız hissetiğim zamanlarda yıldım. Herkes üzerine düşen görevi yerine getirmiyordu. Sürekli haber bekliyordum herkesten. Menejerim vardı ama doğru prodüktör ve şarkı sözü yazarlarıyla biraraya getirilmediğim için kendi kendi bir şeyler yapmaya çalıştım.
* Türkiye'ye de hitap etsin diye yapılan bir albüm. Özüm burası çünkü. Müziğe Şıkıdım'larla, Kuzu Kuzularla başladım. Ama bir yandan da rotamı değiştirmek istedim bu İngilizce albümle. Yenilik istedim.
* Her şeyi dinliyorum. Klasik, pop, rock, hip hop, etnik, folk... U2, Madonna, Cold Play, Alicia Keys, Norah Jones, Sezen Aksu, Michael Jackson, Eminem...
* Nerede olursam olayım, hep sevgiyle karşılanıyorum. O zaman ne olursa olsun yalnız hissetmiyorsun. Ama bu işin en güzel tarafı sahnede olmak. Çıkıp şarkı söylemek, binlerce insanla bütünleşmek.
* Geçtiğimiz haftalarda Almanya'daki imza günümde ya da konserlerimde gördüklerime tanık olsanız inanamazsanız. Tanışmaya gelip kollarımda bayılanlar, heyecandan fenalaşıp ağlayanlar. Şaşkınlıkla izliyorum. Bazen hoşuma gidiyor, bazen üzülüyor ve sağlıksız buluyorum. Çünkü öyle bir bağlanıyorlar ki nişanlısından sevgilisinden ayrılanlar oluyor benim için. Ben hepsini çok seviyorum.
* Şöhretin çok yaraladığı zamanlar oldu ama artık geçti. Artık atacağım adımları daha iyi biliyorum. Herşeyi tecrübeyle öğreniyorsun. Olumlu olumsuz çok yanı var şöhretin. Çok da şahane değil aslında... Eskiden çok daha dengesizdim.
* Çalışarak star olunmaz. Ne bileyim starlık Allah vergisi bir şey herhalde. Ne diyeyim bunun için doğmuşum. Tabii ki zamanında Madonna'nın, Michael Jackson'ın tutumlarını analiz ettiğim oldu ama kendi kendine olan bir şey aslında, okulu yok yani...
* Bazen hayata mağlup oluyorum. Çok düşünmekten, tasalanmaktan ve aşırı hassasiyetten kendime acı çektiriyorum. Çok stresli olduğum zamanlarda ise çok abur cubur yiyorum. Sonra haber oluyor "Tarkan kilo almış" diye... "Tüh yine ipin ucunu çok kaçırmışım" diyorum. Duygusal biri olmam zayıf noktam. Karşı taraf umursamazken ben incinen ve üzülen kişi olabiliyorum.
* Megastar sözünü ben yakıştırmadım kendime... Türkiye'de birçok megastar var. Orhan Gencebay, Ajda Pekkan, Türkan Şoray, Cem Yılmaz... Sakın bununla böbürlendiğim düşünülmesin. Ama tabii ki hoşuma gidiyor.
* Doğal olduğu gibi yaşayan biriyim. Tamir de yapıyorum, ampul patladığında değiştiriyorum,
sandalye gıcırdadığında onarıyorum, bulaşık da yıkıyorum yeri geldiği zaman, çamaşır da. Bir kere otel odasında baktım iç çamaşırım kalmamış, kendim yıkadım.
* Benim evimde bir düzen var. Bilge'yle birkaç aydır deli gibi Lost dizisini izliyoruz. 60 yaşına geldiğimde artık çocukları büyümüş bir baba olurum. Dünyayı da gezmek istiyorum. Bir de müzik okulu projesi var içinde olduğum.
* Saygısızlıktan hoşlanmam. Çünkü ben insanlara çok ölçülü ve saygılıyım. Karşılaştığımda da insanlardan aynı şeyi bekliyorum. Sokakta herhangi biri bile "Naber Tarkan'cım" diye saygısız ve laubali bir şekilde yaklaştığında rahatsız oluyorum. İftiradan ve dedikodudan çok rahatsız oluyorum.
* Bir kere atlayıp Mısır Çarşısı'na akvaryuma balık almaya gittim. Terliklerim, şortum, şapkamla... Bir yarım saat 40 dakika kimse tanımadı. Sonra haliyle 20-30 kişi dolaştık çarşıyı....
* Film izlerken kendimi çok kaptırıyorum. İyi bir filmse hayat durur, sulu gözlü olabilirim. Forrest Gump'ta Tom Hanks'in evde çocuğunu gördüğü sahnede ağlamıştım. Tarantino'nun yaptıklarını takip ediyorum.
* İlk kliplerimi izlediğimde bana komik geliyor. Ama o da benim ne yapayım? Ne kadar saf ve ümitli olduğu görüyorum.
O Türkiye'nin "medarı iftarı"... O Türkiye'nin "megastarı"... Attığı her adım, yaptığı her hareket hatta el sallaması dahi bir başka... Yıllardır beklenen İngilizce albümü "Come Closer" ile hayranlarıyla yeniden buluşan ünlü sanatçı Tarkan bu farklılığı için "Nasıl oluyor ben de bilmiyorum. Bu Allah vergisi bir şey. Çalışarak star olunmaz" diyor
Çıktı, çıkıyor, çıkacak derken Tarkan, yılan hikayesine dönen İngilizce albümü Come Closer'la yeniden hayranlarına kavuştu. Kimileri beğendi, kimileri ise beğenmedi yıllardır beklenen bu albümü... Albümün başarısı, şarkılar tartışılır. Ancak tartışılmayacak tek şey, Tarkan'ın Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi erkek seslerinden biri olduğu... Sadece sesi de değil, tavırları, duruşu da onun megastarlığını tamamlıyor. O ise bunun doğuştan gelen bir yetenek olduğunu söylüyor. İşte Tarkan'ın yeni albümü ve özel hayatıyla ilgili TimeOut dergisine yaptığı açıklamalar:
* Bu kadar yıl içime sinmesi için uğraştım. Bütün birikimimi verdim. Yapabileceğimin en iyisini yaptığıma inanıyorum. Çok renkli bir albüm oldu.
* ABD'de yalnız hissetiğim zamanlarda yıldım. Herkes üzerine düşen görevi yerine getirmiyordu. Sürekli haber bekliyordum herkesten. Menejerim vardı ama doğru prodüktör ve şarkı sözü yazarlarıyla biraraya getirilmediğim için kendi kendi bir şeyler yapmaya çalıştım.
* Türkiye'ye de hitap etsin diye yapılan bir albüm. Özüm burası çünkü. Müziğe Şıkıdım'larla, Kuzu Kuzularla başladım. Ama bir yandan da rotamı değiştirmek istedim bu İngilizce albümle. Yenilik istedim.
* Her şeyi dinliyorum. Klasik, pop, rock, hip hop, etnik, folk... U2, Madonna, Cold Play, Alicia Keys, Norah Jones, Sezen Aksu, Michael Jackson, Eminem...
* Nerede olursam olayım, hep sevgiyle karşılanıyorum. O zaman ne olursa olsun yalnız hissetmiyorsun. Ama bu işin en güzel tarafı sahnede olmak. Çıkıp şarkı söylemek, binlerce insanla bütünleşmek.
* Geçtiğimiz haftalarda Almanya'daki imza günümde ya da konserlerimde gördüklerime tanık olsanız inanamazsanız. Tanışmaya gelip kollarımda bayılanlar, heyecandan fenalaşıp ağlayanlar. Şaşkınlıkla izliyorum. Bazen hoşuma gidiyor, bazen üzülüyor ve sağlıksız buluyorum. Çünkü öyle bir bağlanıyorlar ki nişanlısından sevgilisinden ayrılanlar oluyor benim için. Ben hepsini çok seviyorum.
* Şöhretin çok yaraladığı zamanlar oldu ama artık geçti. Artık atacağım adımları daha iyi biliyorum. Herşeyi tecrübeyle öğreniyorsun. Olumlu olumsuz çok yanı var şöhretin. Çok da şahane değil aslında... Eskiden çok daha dengesizdim.
* Çalışarak star olunmaz. Ne bileyim starlık Allah vergisi bir şey herhalde. Ne diyeyim bunun için doğmuşum. Tabii ki zamanında Madonna'nın, Michael Jackson'ın tutumlarını analiz ettiğim oldu ama kendi kendine olan bir şey aslında, okulu yok yani...
* Bazen hayata mağlup oluyorum. Çok düşünmekten, tasalanmaktan ve aşırı hassasiyetten kendime acı çektiriyorum. Çok stresli olduğum zamanlarda ise çok abur cubur yiyorum. Sonra haber oluyor "Tarkan kilo almış" diye... "Tüh yine ipin ucunu çok kaçırmışım" diyorum. Duygusal biri olmam zayıf noktam. Karşı taraf umursamazken ben incinen ve üzülen kişi olabiliyorum.
* Megastar sözünü ben yakıştırmadım kendime... Türkiye'de birçok megastar var. Orhan Gencebay, Ajda Pekkan, Türkan Şoray, Cem Yılmaz... Sakın bununla böbürlendiğim düşünülmesin. Ama tabii ki hoşuma gidiyor.
* Doğal olduğu gibi yaşayan biriyim. Tamir de yapıyorum, ampul patladığında değiştiriyorum,
sandalye gıcırdadığında onarıyorum, bulaşık da yıkıyorum yeri geldiği zaman, çamaşır da. Bir kere otel odasında baktım iç çamaşırım kalmamış, kendim yıkadım.
* Benim evimde bir düzen var. Bilge'yle birkaç aydır deli gibi Lost dizisini izliyoruz. 60 yaşına geldiğimde artık çocukları büyümüş bir baba olurum. Dünyayı da gezmek istiyorum. Bir de müzik okulu projesi var içinde olduğum.
* Saygısızlıktan hoşlanmam. Çünkü ben insanlara çok ölçülü ve saygılıyım. Karşılaştığımda da insanlardan aynı şeyi bekliyorum. Sokakta herhangi biri bile "Naber Tarkan'cım" diye saygısız ve laubali bir şekilde yaklaştığında rahatsız oluyorum. İftiradan ve dedikodudan çok rahatsız oluyorum.
* Bir kere atlayıp Mısır Çarşısı'na akvaryuma balık almaya gittim. Terliklerim, şortum, şapkamla... Bir yarım saat 40 dakika kimse tanımadı. Sonra haliyle 20-30 kişi dolaştık çarşıyı....
* Film izlerken kendimi çok kaptırıyorum. İyi bir filmse hayat durur, sulu gözlü olabilirim. Forrest Gump'ta Tom Hanks'in evde çocuğunu gördüğü sahnede ağlamıştım. Tarantino'nun yaptıklarını takip ediyorum.
* İlk kliplerimi izlediğimde bana komik geliyor. Ama o da benim ne yapayım? Ne kadar saf ve ümitli olduğu görüyorum.