Nzl
10-01-08, 11:25
Picasso Türk olsaydı
ÁDET oldu...
Her albüm çıkardığında Tarkan’ı tartışmak, yalnız şarkılarını değil kendisini de didiklemek...
Demek basın onu henüz "Dokunulmazlar" sınıfına dahil etmedi.
Ama kim ne yazarsa yazsın, Tarkan’ın hayranları pek öyle kolayca çözüleceğe benzemiyor.
Kredisi limitsiz yani.
Bu ülkede "hayran" denen kitle "seçmen"e falan benzemez. Birini sevmeyegörsün...
Orhan Gencebay, o çok sevdiğimiz, hálá dillerden düşmeyen, gece kulüplerinde bangır bangır çalınan şarkıları kaç yıl önce yaptı biliyor musunuz?
Onun hayran kitlesi farklı demeyin!
Bakmayın siz o farklılığa, aslında hepimiz aynıyız. Hem Orhan Gencebay’la Tarkan hayranlarının büyük ölçüde kesiştiği de söylenebilir.
Gelelim bu kitleye rağmen Tarkan’ın basında aynı "gözü kapalılıkla" kabul görmemesine...
E, normali budur aslında. Öteki türlüsü hastalıklı bir durum. İki taraf için de.
Fakat eleştirilerde tepeye çıkanı "Bakalım ne zaman düşecek" diye ellerimizi ovuşturarak bekleme huyumuzun payı da yok değil.
Hele karşıdaki iddialıysa bir de...
Yandı!
Tarkan da iddialı.
"İddialıyım" demesine gerek yok. Duruşuyla, bakışıyla, konuşmasıyla, konuşmamasıyla, Amerika’ya gidip gelmeleriyle, üstüne yapışmış, belki de bizim yapıştırdığımız bir "iddialı" hali var.
Bu durum "kaşıyor" bazı insanları.
Üstüne üstlük albümün adı da "Metamorfoz" olunca... "Hadi be! Bu bizim bildiğimiz Tarkan!" diyenler var tabii şimdi.
Bense çok memnunum bildiğimiz Tarkan oluşundan. Albümün adını duyunca ödüm patlamıştı. Şimdi karşıma "yeni biri" çıkacak diye. Hatta keşke elektronik müziği de sokmasaydı işin içine, saçını başını da değiştirmeseydi.
Tamam biraz tutucuyum, kabul ediyorum ama şöyle söyleyeyim, Frank Sinatra’yla Elvis Presley zırt pırt yeni sound denemişler miydi?
Peki imaj yenilemesi yaptılar mı hiç?
Ama kabahat bizde!
Kimsenin tanıdığımız, sevdiğimiz haliyle kalmasına izin vermiyoruz. Durmadan kışkırtıyoruz. Onlar da ne yapsınlar, ha bire değişmeye çalışıyorlar.
Size bir şey diyeyim mi, Picasso Türk olsaydı ve ömrü yetseydi bu aralar tarzını değiştirmek zorunda kalabilirdi, emin olun!
Aksi halde "Picasso kendini yenilemiyor" diye başlık atardık çünkü!
Bu değişim merakımızdan hiç kimse, hiçbir kurum "klasik" olamıyor bir türlü. Elin memleketine yirmi yıl aradan sonra gidiyorsunuz, yemek yediğiniz lokantanın aynı yerde, aynı dekorla, aynı garsonlarla yaşadığını görüyorsunuz.
Tarkan’dan nereye geldik...
Buradan kendisine seslenmek istiyorum...
Gözünü seveyim değişme Tarkan!
Dolduruşa gelme!
Sen zaten milyonlarca kişiyi yakaladın. Ha, yeni soundlarla yeni gençleri mi hedefliyorsun?
E, biz n’olucaz?
Memleketi "Eski Tarkancılar", "Yeni Tarkancılar" diye bölme!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7997649.asp?yazarid=33&gid=61&sz=47932
ÁDET oldu...
Her albüm çıkardığında Tarkan’ı tartışmak, yalnız şarkılarını değil kendisini de didiklemek...
Demek basın onu henüz "Dokunulmazlar" sınıfına dahil etmedi.
Ama kim ne yazarsa yazsın, Tarkan’ın hayranları pek öyle kolayca çözüleceğe benzemiyor.
Kredisi limitsiz yani.
Bu ülkede "hayran" denen kitle "seçmen"e falan benzemez. Birini sevmeyegörsün...
Orhan Gencebay, o çok sevdiğimiz, hálá dillerden düşmeyen, gece kulüplerinde bangır bangır çalınan şarkıları kaç yıl önce yaptı biliyor musunuz?
Onun hayran kitlesi farklı demeyin!
Bakmayın siz o farklılığa, aslında hepimiz aynıyız. Hem Orhan Gencebay’la Tarkan hayranlarının büyük ölçüde kesiştiği de söylenebilir.
Gelelim bu kitleye rağmen Tarkan’ın basında aynı "gözü kapalılıkla" kabul görmemesine...
E, normali budur aslında. Öteki türlüsü hastalıklı bir durum. İki taraf için de.
Fakat eleştirilerde tepeye çıkanı "Bakalım ne zaman düşecek" diye ellerimizi ovuşturarak bekleme huyumuzun payı da yok değil.
Hele karşıdaki iddialıysa bir de...
Yandı!
Tarkan da iddialı.
"İddialıyım" demesine gerek yok. Duruşuyla, bakışıyla, konuşmasıyla, konuşmamasıyla, Amerika’ya gidip gelmeleriyle, üstüne yapışmış, belki de bizim yapıştırdığımız bir "iddialı" hali var.
Bu durum "kaşıyor" bazı insanları.
Üstüne üstlük albümün adı da "Metamorfoz" olunca... "Hadi be! Bu bizim bildiğimiz Tarkan!" diyenler var tabii şimdi.
Bense çok memnunum bildiğimiz Tarkan oluşundan. Albümün adını duyunca ödüm patlamıştı. Şimdi karşıma "yeni biri" çıkacak diye. Hatta keşke elektronik müziği de sokmasaydı işin içine, saçını başını da değiştirmeseydi.
Tamam biraz tutucuyum, kabul ediyorum ama şöyle söyleyeyim, Frank Sinatra’yla Elvis Presley zırt pırt yeni sound denemişler miydi?
Peki imaj yenilemesi yaptılar mı hiç?
Ama kabahat bizde!
Kimsenin tanıdığımız, sevdiğimiz haliyle kalmasına izin vermiyoruz. Durmadan kışkırtıyoruz. Onlar da ne yapsınlar, ha bire değişmeye çalışıyorlar.
Size bir şey diyeyim mi, Picasso Türk olsaydı ve ömrü yetseydi bu aralar tarzını değiştirmek zorunda kalabilirdi, emin olun!
Aksi halde "Picasso kendini yenilemiyor" diye başlık atardık çünkü!
Bu değişim merakımızdan hiç kimse, hiçbir kurum "klasik" olamıyor bir türlü. Elin memleketine yirmi yıl aradan sonra gidiyorsunuz, yemek yediğiniz lokantanın aynı yerde, aynı dekorla, aynı garsonlarla yaşadığını görüyorsunuz.
Tarkan’dan nereye geldik...
Buradan kendisine seslenmek istiyorum...
Gözünü seveyim değişme Tarkan!
Dolduruşa gelme!
Sen zaten milyonlarca kişiyi yakaladın. Ha, yeni soundlarla yeni gençleri mi hedefliyorsun?
E, biz n’olucaz?
Memleketi "Eski Tarkancılar", "Yeni Tarkancılar" diye bölme!
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7997649.asp?yazarid=33&gid=61&sz=47932