arjen22-tarkan
17-08-07, 16:50
7 yıldır konser organizasyonu yapmıyordu yorulduğu ve piyasadan soğuduğu için. Ama kanına girdiler; İstanbul Arena ile yine konserlere soyundu ve herkesi 'star'a doyurdu. "Ben proje adamıyım, bu saatten sonra mıştışkışlar'ın menajerliğini mi yapayım?" diyor..
Ahmet San'ın dünyaca ünlü üç starı, Bruce Willis, Kevin Costner ve Steven Seagal'i ekim ayında İstanbul Arena'da sahneye çıkaracağını ilk önce GÜNAYDIN'da okumuştunuz. San'ın verdiği bu bomba haberi birkaç gün önce yayımlamış, 'röportaj birkaç gün sonra' diye eklemiştik. İşte San'ın yeni bombaları ve mesleğine dair anlattıkları...
* İstanbul Arena Türk dinleyiciyi çok ünlü isimlerle buluşturdu. Devam edecek mi yıldız yağmuru? Aşağı yukarı 11-12 Türk, 5- 6 tane de yabancı sanatçı konseri kaldı. Önce şunu söyleyeyim; İstanbul Arena'nın üstünü kapatıp kışlık mekan haline getiriyoruz. İmalat yetişirse bu kış İstanbul Arena'da, yetişmezse stadyum konserleriyle dünya starlarını müzik severlerle buluşturacağız. Ben organizasyon yapmaktan geri çekildiğim günden bugüne bir tane stad konseri olmadı. Bunun boşluğuna inanıyorum, onun için dünyaca ünlü organizatör arkadaşım Marcel Avram'la Türkiye'de Pu-Co diye bir şirket kurduk. Bu şirket sayesinde önümüzdeki yaz 50-60 bin kişiyi stadyuma toplayacak sanatçılar getireceğiz. Bunun ilk ayağı 14 Kasım'da gelecek olan Enrique Iglasias! Onunla Ankara'da da bir gençlik organizasyonu düşünüyoruz.
* Bugüne kadar gelen sanatçılar içinde sizi en çok tatmin eden, en çok hayal kırıklığına uğratanlar? Ticari açıdan mı?
* Hem ticari, hem sanatsal açıdan... Sanatsal açıdan her istediğimi buldum. Bir tek Peppino Di Capri biraz yavaşlamıştı kalp krizi geçirdiği için ama yine de salon doluydu. Bir de tango ve kung-fu şovumuz başarılı olamadı. Bunların dışında hepsi tatmin etti beni. Mesela 'Kool and the Gang'te, Sedat Aloğlu'ndan Erol Aksoy'a 3 bin kişi saatlerce ayakta dans etti. Lionel Richie üçüncü şarkıdan itibaren kimseyi oturtmadı. Çok çok güzel program yaptığımıza ve nostaljiyi yaşattığımıza inanıyorum.
* İstanbul Arena'dan önce ortalıktan çekilmiştiniz. Pop Star'ı saymıyorum tabii... O bir iş kazasıydı (gülüyor)
* Niye öyle dediniz? Konsept olarak hoşuma gitmişti, müziğe hakikaten faydalı bir iş yapabiliriz inancıyla girdim ama ben ekran önü adamı olmadığımı anladığım andan itibaren sıkılmaya başladım.
* 30 senelik iş tecrübeniz var ama ekran önü adamı olmadığınızı bu sayede anladınız! Demek ki siz de hata yapabiliyorsunuz... Tabii tabii her zaman! Zaman zaman 'tu kaka' edilmemin nedeni de bilmeyerek yaptığım bu hatalardır. Sen 30 yıl çalış, bir televizyon programıyla şöhret ol!
* Deminki soruma döneyim. Yok olduğunuz dönemde herkes, 'piyasaya borcu var, vergi borcu yüzünden' diyordu. Doğru mu? Mesela magazin muhabirleri gece kulüplerine giderler, 10 simayı tanırlar, onları fotoğraflar ve 'ünlü playboy Alinur Velidedeoğlu' yazarlar altına. Böyle yafta gibi yapışır insana. Ben 18 yaşında başladım bu işe, yaptığım her şey hep ilklerdir ve enlerdir. Sezen Aksu, Sertab Erener, Tarkan, Mustafa Sandal, Kenan Doğulu, Burak Kut, Mirkelam, MFÖ, Emrah, Mahsun Kırmızıgül gibi çok önemli isimlerin aynı anda menajerliğini yaptım. Bu kadar gündemde olunca birilerinin ayağına basıyorsun, ister istemez bazı oklar size yöneliyor. Ben dünya normlarında bir stat konseri yapmışım, bunu yapabilmek için 8 TIR çim saha kaplaması getirmişim, bu malzeme bir gün geç gümrüğe teslim edildi diye toplu kaçakçılıktan yargılanmışım. Ayrıca her şirketin alacağı vereceği vardır. Birine 'kardeşim bir hafta sonra ödeyelim' dediğinde, adam 'Ahmet San parasını ödemiyor' diye yayıyor. Bu bad story'ler, good story'lerden daha fazla seviliyor maalesef. Dediğim gibi yoruldum, sıkıldım ve geri çekildim. Ama sanatçı organizasyonu yapmaktan geri çekildim! Bu arada İstanbul'da Park Orman diye muhteşem bir tesis yaptım. Efendy projesi, Mustafa Kemal Kültür Merkezi, TİM, Maslak Darüşşafaka... Bunların hepsi benim projelerim. Yani Sezen, Tarkan gibi sanatçılardan sonra mıştışkış'ın menajerliğini mi yapayım!
* Pardon kimin? Ben öyle diyorum hep, etraf mıştışkış kaynıyor. Dolayısıyla menajerlik yapmak istemiyorum bu sanatçılardan sonra...
* 'Bir Türk sanatçısını dünya starı yapamadığıma üzülüyorum, en büyük eksikliğim bu' diyorsunuz. Cevher mi yoktu bizimkilerde? Çok var...
* Niye olmadı peki, hata kimin? Kuvvetle muhtemel benim! Esasında ben yaratma becerisi olan biri değilim. Ben nefesi çok kuvvetli, starların önündeki bulutları üfleyerek dağıtıp, onların parlamasını sağlayacak beceriye sahibim. İşime çok iyi hakimim ama yoğuracağın şeyin de sana itimat etmesi lazım.
* Size itimat mı etmediler? Öyle olduğunu düşünüyorum. Eğer bir sanatçının 'Bu ülkede anlaşılmıyorum, Almanya'ya geri dönüyorum' dediği bir noktada ona Ahmet Ertegün veya Atlantic Records'la 8 yıllık bir sözleşme imzalattıracak bir noktaya getirebiliyorsam...
* Tarkan'dan mı bahsediyoruz? ...aynı anda imza törenini daha hiç para kazanmamama rağmen 6 kamera, uydu kiralayıp, New York'ta basın toplantısı yapıp, atv, Kanal D, Show, bütün kanallara sinyali ücretsiz indirebiliyor ve de Ali Abi'den (Kırca) Uğur Dündar'a varıncaya kadar en az 10 dakika o imza törenini ana kanallar ve bütün yerel kanallarda yayınlatabiliyorsam, Avrupa'da bir şarkısını hit yapabiliyorsam bana dönüp söz söyleme hakları olmamalı. Söylüyorlarsa benim de hatalarım var. Fazla dominant oldum belki, fazla sıkıldılar. Bir de Türk yorumcularda şu var; vardıkları noktayla yetiniyorlar
- Niye hep erkekleri meşhur ettiniz, yok muydu kadın yorumcu? Kadında beni ürküten şudur; bir gün muhakkak birine aşık olur ve onun yönetimi altına girer, o zaman da sorunlar çıkmaya başlar. Çünkü bugün Türkiye'deki star kadınları taşıyacak koca çok zor!
- Bu şu demek mi: Erkekler evlense de kadının hakimiyeti altına girmez! Evet girmiyorlar. Dünyada çok azdır. Modern Talking'in Thomas Anders'i mesela.. Çok zengin Alman karısı vardı, onun dominantlığı nedeniyle grup en top zamanında ayrıldı ve Modern Talking öldü. Erkekler özel yaşamlarını mesleğine çok fazla karıştırmıyor. Kadın ne kadar profesyonel olursa olsun kocası yine de karışıyor.
* En son yaptığınız işe yetenek yöneticisi adını vermiştiniz. Şimdi Türkiye'de yönetilecek yetenek yok mu? Çok var da... Yaşadıklarımdan sonra kendimi madden ve manen tatmin edebileceğim bir mekanizma kuramayacağıma inandım. Ben Türkiye'nin çok önemli bir ismine dedim ki, 'seni artık başka bir noktaya taşımalıyız, senin adına bir vakıf kurmalı, bir üniversitede adına eğitim mekanizması oluşturmalı, bir akademi kurmalıyız...'
* Kim bu, Sezen Aksu mu? İsim vermek istemiyorum. O dönemin en önemli üniversitesinin senatosundan karar çıkartıp, vakıflardan sorumlu devlet bakanına bir vakıfla ilgili çalışmalar yaptırmama rağmen o sanatçıya bunu uygulatamıyorsam, demek ki ben ya fazla ilericiyim, ya fazla hayalciyim ya da tehlikeli bir adamım, kendilerini bana emanet etmiyorlar! 1 lira kazanırken, sen onlara 5 lira kazandırıyorsun ama o kazandığı 5'te senin gözünün olduğunu düşünüyor ve iş yürümüyor. Neden bu. Ama Türkiye'de yorum açısından çok büyük yetenekler var.
* Şu anda kim var peki, bu kalabalığın içinde en iyi yetenek kim? Son dönemde Murat Boz, ondan bir önce Emre Altuğ.
* Neyi yanlış yapıyorlar peki? Emre Altuğ iyi bir ses, fiziği düzgün, elektriği var, iyi bir yetenek. Ama ona bir gün sakat oyuncu, bir gün bilmem ne oynatırsan o sihir kaybolur. 'Bana dizi teklifi var, 10 lira para alacağım, 26 bölüm tutarsa 260 lira para alırım, son moda Porsche'yi altıma çekerim' diye düşünüyor. Benim aldığım jenerasyondakiler Tarkan, Kenan, Mustafa, Burak hepsi stop etti. Halbuki ben ne yaptım onlara? Hepsini Los Angeles'lara, New York'lara götürdüm, üçüncü sırada Grammy ödüllerini seyrettirdim. Julio Iglesias beni Kremlin Sarayı'nda konsere davet ettiğinde, 'Gel Kenan, Rusya başkanı bir sanatçıyla nasıl diyalog kuruyor izle' dedim. Vizyonlarını açmak için yapmadığım kalmadı. Şu an hepsinin menajeri, benimle o sanatçıların asistanlığını yapan arkadaşlar. Kenan Doğulu'yu geçen gün sahnede izledim, Justin Timberlake'den hiçbir farkı yoktu, 2.5 saat şov yaptı. Ama içim cız ediyor, Paris'te, Londra'da gösteremiyor kendini...
* Şu anda 'Nolur bana bir el at, benimle çalış' diyen yok mu size? Gözümü, kulağımı kapatıyorum, kendimi sağa sola atıyorum duymamak için. Var mı bilmiyorum o yüzden.
* Kırgınlık ve kızgınlık var mı peki? Evet ve de yorgunluk! ****l bile yoruluyor...
http://www.sabah.com.tr/gny/haber,2F618199A3F14A75B3F36BC2BFBC1908.html
Ahmet San'ın dünyaca ünlü üç starı, Bruce Willis, Kevin Costner ve Steven Seagal'i ekim ayında İstanbul Arena'da sahneye çıkaracağını ilk önce GÜNAYDIN'da okumuştunuz. San'ın verdiği bu bomba haberi birkaç gün önce yayımlamış, 'röportaj birkaç gün sonra' diye eklemiştik. İşte San'ın yeni bombaları ve mesleğine dair anlattıkları...
* İstanbul Arena Türk dinleyiciyi çok ünlü isimlerle buluşturdu. Devam edecek mi yıldız yağmuru? Aşağı yukarı 11-12 Türk, 5- 6 tane de yabancı sanatçı konseri kaldı. Önce şunu söyleyeyim; İstanbul Arena'nın üstünü kapatıp kışlık mekan haline getiriyoruz. İmalat yetişirse bu kış İstanbul Arena'da, yetişmezse stadyum konserleriyle dünya starlarını müzik severlerle buluşturacağız. Ben organizasyon yapmaktan geri çekildiğim günden bugüne bir tane stad konseri olmadı. Bunun boşluğuna inanıyorum, onun için dünyaca ünlü organizatör arkadaşım Marcel Avram'la Türkiye'de Pu-Co diye bir şirket kurduk. Bu şirket sayesinde önümüzdeki yaz 50-60 bin kişiyi stadyuma toplayacak sanatçılar getireceğiz. Bunun ilk ayağı 14 Kasım'da gelecek olan Enrique Iglasias! Onunla Ankara'da da bir gençlik organizasyonu düşünüyoruz.
* Bugüne kadar gelen sanatçılar içinde sizi en çok tatmin eden, en çok hayal kırıklığına uğratanlar? Ticari açıdan mı?
* Hem ticari, hem sanatsal açıdan... Sanatsal açıdan her istediğimi buldum. Bir tek Peppino Di Capri biraz yavaşlamıştı kalp krizi geçirdiği için ama yine de salon doluydu. Bir de tango ve kung-fu şovumuz başarılı olamadı. Bunların dışında hepsi tatmin etti beni. Mesela 'Kool and the Gang'te, Sedat Aloğlu'ndan Erol Aksoy'a 3 bin kişi saatlerce ayakta dans etti. Lionel Richie üçüncü şarkıdan itibaren kimseyi oturtmadı. Çok çok güzel program yaptığımıza ve nostaljiyi yaşattığımıza inanıyorum.
* İstanbul Arena'dan önce ortalıktan çekilmiştiniz. Pop Star'ı saymıyorum tabii... O bir iş kazasıydı (gülüyor)
* Niye öyle dediniz? Konsept olarak hoşuma gitmişti, müziğe hakikaten faydalı bir iş yapabiliriz inancıyla girdim ama ben ekran önü adamı olmadığımı anladığım andan itibaren sıkılmaya başladım.
* 30 senelik iş tecrübeniz var ama ekran önü adamı olmadığınızı bu sayede anladınız! Demek ki siz de hata yapabiliyorsunuz... Tabii tabii her zaman! Zaman zaman 'tu kaka' edilmemin nedeni de bilmeyerek yaptığım bu hatalardır. Sen 30 yıl çalış, bir televizyon programıyla şöhret ol!
* Deminki soruma döneyim. Yok olduğunuz dönemde herkes, 'piyasaya borcu var, vergi borcu yüzünden' diyordu. Doğru mu? Mesela magazin muhabirleri gece kulüplerine giderler, 10 simayı tanırlar, onları fotoğraflar ve 'ünlü playboy Alinur Velidedeoğlu' yazarlar altına. Böyle yafta gibi yapışır insana. Ben 18 yaşında başladım bu işe, yaptığım her şey hep ilklerdir ve enlerdir. Sezen Aksu, Sertab Erener, Tarkan, Mustafa Sandal, Kenan Doğulu, Burak Kut, Mirkelam, MFÖ, Emrah, Mahsun Kırmızıgül gibi çok önemli isimlerin aynı anda menajerliğini yaptım. Bu kadar gündemde olunca birilerinin ayağına basıyorsun, ister istemez bazı oklar size yöneliyor. Ben dünya normlarında bir stat konseri yapmışım, bunu yapabilmek için 8 TIR çim saha kaplaması getirmişim, bu malzeme bir gün geç gümrüğe teslim edildi diye toplu kaçakçılıktan yargılanmışım. Ayrıca her şirketin alacağı vereceği vardır. Birine 'kardeşim bir hafta sonra ödeyelim' dediğinde, adam 'Ahmet San parasını ödemiyor' diye yayıyor. Bu bad story'ler, good story'lerden daha fazla seviliyor maalesef. Dediğim gibi yoruldum, sıkıldım ve geri çekildim. Ama sanatçı organizasyonu yapmaktan geri çekildim! Bu arada İstanbul'da Park Orman diye muhteşem bir tesis yaptım. Efendy projesi, Mustafa Kemal Kültür Merkezi, TİM, Maslak Darüşşafaka... Bunların hepsi benim projelerim. Yani Sezen, Tarkan gibi sanatçılardan sonra mıştışkış'ın menajerliğini mi yapayım!
* Pardon kimin? Ben öyle diyorum hep, etraf mıştışkış kaynıyor. Dolayısıyla menajerlik yapmak istemiyorum bu sanatçılardan sonra...
* 'Bir Türk sanatçısını dünya starı yapamadığıma üzülüyorum, en büyük eksikliğim bu' diyorsunuz. Cevher mi yoktu bizimkilerde? Çok var...
* Niye olmadı peki, hata kimin? Kuvvetle muhtemel benim! Esasında ben yaratma becerisi olan biri değilim. Ben nefesi çok kuvvetli, starların önündeki bulutları üfleyerek dağıtıp, onların parlamasını sağlayacak beceriye sahibim. İşime çok iyi hakimim ama yoğuracağın şeyin de sana itimat etmesi lazım.
* Size itimat mı etmediler? Öyle olduğunu düşünüyorum. Eğer bir sanatçının 'Bu ülkede anlaşılmıyorum, Almanya'ya geri dönüyorum' dediği bir noktada ona Ahmet Ertegün veya Atlantic Records'la 8 yıllık bir sözleşme imzalattıracak bir noktaya getirebiliyorsam...
* Tarkan'dan mı bahsediyoruz? ...aynı anda imza törenini daha hiç para kazanmamama rağmen 6 kamera, uydu kiralayıp, New York'ta basın toplantısı yapıp, atv, Kanal D, Show, bütün kanallara sinyali ücretsiz indirebiliyor ve de Ali Abi'den (Kırca) Uğur Dündar'a varıncaya kadar en az 10 dakika o imza törenini ana kanallar ve bütün yerel kanallarda yayınlatabiliyorsam, Avrupa'da bir şarkısını hit yapabiliyorsam bana dönüp söz söyleme hakları olmamalı. Söylüyorlarsa benim de hatalarım var. Fazla dominant oldum belki, fazla sıkıldılar. Bir de Türk yorumcularda şu var; vardıkları noktayla yetiniyorlar
- Niye hep erkekleri meşhur ettiniz, yok muydu kadın yorumcu? Kadında beni ürküten şudur; bir gün muhakkak birine aşık olur ve onun yönetimi altına girer, o zaman da sorunlar çıkmaya başlar. Çünkü bugün Türkiye'deki star kadınları taşıyacak koca çok zor!
- Bu şu demek mi: Erkekler evlense de kadının hakimiyeti altına girmez! Evet girmiyorlar. Dünyada çok azdır. Modern Talking'in Thomas Anders'i mesela.. Çok zengin Alman karısı vardı, onun dominantlığı nedeniyle grup en top zamanında ayrıldı ve Modern Talking öldü. Erkekler özel yaşamlarını mesleğine çok fazla karıştırmıyor. Kadın ne kadar profesyonel olursa olsun kocası yine de karışıyor.
* En son yaptığınız işe yetenek yöneticisi adını vermiştiniz. Şimdi Türkiye'de yönetilecek yetenek yok mu? Çok var da... Yaşadıklarımdan sonra kendimi madden ve manen tatmin edebileceğim bir mekanizma kuramayacağıma inandım. Ben Türkiye'nin çok önemli bir ismine dedim ki, 'seni artık başka bir noktaya taşımalıyız, senin adına bir vakıf kurmalı, bir üniversitede adına eğitim mekanizması oluşturmalı, bir akademi kurmalıyız...'
* Kim bu, Sezen Aksu mu? İsim vermek istemiyorum. O dönemin en önemli üniversitesinin senatosundan karar çıkartıp, vakıflardan sorumlu devlet bakanına bir vakıfla ilgili çalışmalar yaptırmama rağmen o sanatçıya bunu uygulatamıyorsam, demek ki ben ya fazla ilericiyim, ya fazla hayalciyim ya da tehlikeli bir adamım, kendilerini bana emanet etmiyorlar! 1 lira kazanırken, sen onlara 5 lira kazandırıyorsun ama o kazandığı 5'te senin gözünün olduğunu düşünüyor ve iş yürümüyor. Neden bu. Ama Türkiye'de yorum açısından çok büyük yetenekler var.
* Şu anda kim var peki, bu kalabalığın içinde en iyi yetenek kim? Son dönemde Murat Boz, ondan bir önce Emre Altuğ.
* Neyi yanlış yapıyorlar peki? Emre Altuğ iyi bir ses, fiziği düzgün, elektriği var, iyi bir yetenek. Ama ona bir gün sakat oyuncu, bir gün bilmem ne oynatırsan o sihir kaybolur. 'Bana dizi teklifi var, 10 lira para alacağım, 26 bölüm tutarsa 260 lira para alırım, son moda Porsche'yi altıma çekerim' diye düşünüyor. Benim aldığım jenerasyondakiler Tarkan, Kenan, Mustafa, Burak hepsi stop etti. Halbuki ben ne yaptım onlara? Hepsini Los Angeles'lara, New York'lara götürdüm, üçüncü sırada Grammy ödüllerini seyrettirdim. Julio Iglesias beni Kremlin Sarayı'nda konsere davet ettiğinde, 'Gel Kenan, Rusya başkanı bir sanatçıyla nasıl diyalog kuruyor izle' dedim. Vizyonlarını açmak için yapmadığım kalmadı. Şu an hepsinin menajeri, benimle o sanatçıların asistanlığını yapan arkadaşlar. Kenan Doğulu'yu geçen gün sahnede izledim, Justin Timberlake'den hiçbir farkı yoktu, 2.5 saat şov yaptı. Ama içim cız ediyor, Paris'te, Londra'da gösteremiyor kendini...
* Şu anda 'Nolur bana bir el at, benimle çalış' diyen yok mu size? Gözümü, kulağımı kapatıyorum, kendimi sağa sola atıyorum duymamak için. Var mı bilmiyorum o yüzden.
* Kırgınlık ve kızgınlık var mı peki? Evet ve de yorgunluk! ****l bile yoruluyor...
http://www.sabah.com.tr/gny/haber,2F618199A3F14A75B3F36BC2BFBC1908.html