DieForYou!
18-12-06, 20:34
Güle oynaya döndü
Bedelli askerlik için dün yurda dönen Tarkan askerlik şubesine götürülürken neşeliydi
Sinan Toros, Serkan Duygu İstanbul
Asker kaçağı olduğu için bir süredir yurtdışında bulunan ve vatandaşlıktan çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ünlü pop yıldızı Tarkan Tevetoğlu, Türkiye'nin New York Başkonsolosluğu'nda bedelli askerlik için karar aldırdıktan sonra Türkiye'ye döndü.
Hakkında Milli Savunma Bakanlığı tarafından yakalama emri çıkarılan Tarkan, Paris üzerinden dün saat 16.55'te geldiği Atatürk Havalimanı'nda polis tarafından alınarak Bakırköy Askerlik Şubesi'ne götürüldü.
Atatürk Havalimanı, Türkiye'ye gelişi medya ve hayranları tarafından merakla beklenen Tarkan nedeniyle olağanüstü bir gün yaşadı. Çoğunluğu genç kızlardan oluşan hayranları, öğle saatlerinden itibaren Tarkan posterleriyle havalimanında beklemeye başladı. Televizyon kanalları da, Tarkan'ın dönüşünü vermek için canlı yayın araçlarını hazır bulundurdu. Kalabalık bir haberci grubu Tarkan'ın basın toplantısı yapmasını beklerken, ünlü sanatçının polis tarafından alınarak askerlik şubesine götürülmesi, basın mensuplarını ve hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı. Tarkan, bağlı olduğu Rize Askerlik Şubesi'yle bağlantı kurulması ve bedelli başvurusunda sorun olmadığının anlaşılması üzerine serbest bırakıldı. Bu arada şubenin karşısındaki bir binanın teras katında toplanan bir grup da, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez", "Vatan borcu namus borcu" şeklinde slogan attı.
Tarkan'ın menajeri, sanatçının New York'taki Türkiye Başkonsolosluğu'na yaptığı bedelli askerlik başvurusunun bilgisayar kayıtlarına geçmemesi sonucu, böyle bir olayın yaşandığını söyledi.
14 Ocak'ta Mydonose Showland'da depremzedeler yararına bir konser vereceğini daha önce açıklayan Tarkan'ın askerlik işlemlerinin tamamlanmasının ardından Malatya'da silah altına alınacağı öğrenildi.
Tarkan'ın, 32 günlük askerlikten sonra ABD'de yaşamaya devam edeceği belirtildi.
Tarkanmania
http://img177.imageshack.us/img177/2181/yas001tz9.jpg
Bilge Egemen
Tarkan belki de uçakta ayakkabılarını çıkarmış horul horul uyurken, fanatikleri (bu kelime kesinlikle hafif kalıyor, acilen ağrının bulunması lazım) havaalanında saatlerdir ayakta bekliyor, eski günleri yad ediyor, ama en çok da ağlaşıyor.
Tarkan değil Amerika'da, Kergulan adalarında olsaydı ve kulağının arkasında bir sivilce çıksaydı, kızlar bu sivilcenin tarihçesiyle ilgili ayak üstü brifing verebilirlerdi.
Tarkan'ın 16 - 19 yaşlarındaki bu kızlardan bir şey saklaması mümkün değil.
Onunla ilgili her şeyi ama her şeyi biliyorlar.
Açelya Türkan, "Tarkan gideli 16 ay 9 gün 6 saat..." deyip saatine bakıyor sonra da cümlesini tamamlıyor, "42 dakika oldu."
"Pes vallahi!"
Hatice Çalın: "İstersen ben de sana ayrıntı vereyim. Giderken üzerinde turuncu tişört vardı. Bavulu kırmızıydı. Yanında annesi, Handan ve Arife vardı."
"Handan ve Arife kim?"
Hatice: "Handan kızkardeşi. Arife hizmetçisi. Çok iyi kadındır. Tarkan onu da öptü."
"Arife'yi seviyorsunuz yani."
Beray Kibar: "Çoook. Ama Nevbahar cadolozunu hiç sevmiyoruz. Çok şükür ayrıldı ondan."
Görkem Kızıltan: "Bak Elif'i severdik mesela. Ama o Nevbahar bize kötü kötü bakardı."
"İçinizden birine aşık olsa, diğerleriniz kıskanır mısınız?"
Koro: "Deli misin? Çok mutlu oluruz. Birbirimize sözümüz var. Mesela diyelim ki Açelya'ya aşık oldu. O zaman Açelya hepimizi eve hizmetçi olarak alacak. Yani önemli olan, onu görebilmek. Ama o zaman da her gördüğümüzde bayılırız diye korkuyoruz."
Bu kadarı Açelya'ya fazla geliyor. Kan beynine sıçrıyor. Yaşlar gözlerine hücum ediyor. Açelya katıla katıla ağlamaya başlıyor. Sıkıntısını itiraf ediyor.
"Ben hiç istemiyorum gelmesini! Ya o buradayken deprem olursa?"
Böylece Açelya kızların daha önce düşünemediği çok önemli bir noktaya parmak basmış oluyor. Kızlar başlarıyla onay verip hep birlikte ağlaşmaya başlıyor.
Perişan olmamaları için onları oyalamak lazım.
"Tarkan'ı kaç kez gördünüz?"
"Yedi kez. 12 Ekim, 12 Kasım, 20 Ocak, 2 Şubat...."
Tarihler tıkır tıkır dökülüyor.
"Konserlerine gittik. Evinin önünde nöbet tuttuk. Şimdi de takip edeceğiz."
"Çıkışta Arnavutköy'deki evine mi gider?"
Bu soru kızların kanını donduruyor. Böyle yersiz bir soruya inanamıyorlar. Küçümseyen bakışlar fırlatıyorlar:
"Ne yani haberin yok mu?"
"Ne oldu ki?"
"Tarkan o evini aylar önce sattı. Annesi bayram için İstanbul'dan gitti. Ama Tarkan büyük ihtimalle onun Beykoz'daki evine gidecek."
Beray: "Konu açılmışken söyleyeyim. Siz de lütfen yazın. Sahte Tarkan hayranlarını hiç sevmiyoruz. İki tanesinin eline Tarkan'ın ev adresini verdik. Tembelliklerinden gidip nöbet bile tutmadılar. Resmen üşendiler. Böyle hayranlık mı olur?"
Halbuki kızlar, öyle değilmiş. Tarkan'ın doğum günlerini bir pasta alarak aralarında kutlarlarmış. Yanına kadar yaklaşıp fotoğraf çektirdikleri bile olmuş. O'nu gördüklerinde bayılmaları cabasıymış.
Kızların çoğunun annesi de gelmiş. Tuğçe Güner'in annesi süslenmiş, püslenmiş kürkünü giymiş:
"Valla bir bayram tatilimiz var. Onun da bir gününü kocamla havaalanında Tarkan bekleyerek geçirdik. Ne yapalım korkumuzdan kızımızı yalnız da göndermiyoruz."
Hatice'nin annesi Ülkü Hanım: "Perişan oluyor çocuklar. Ne olur şu Tarkan bir kerecik şunlarla yemek yese?"
Anneler anında Tarkan'a karşı voltran oluşturuyor. Kimi kızıyla birlikte konser öncesi geceden stadyumun önünde nöbet tutmuş. Kimi evi doldurup taşıran posterlerden bıkmış. Kiminin Tarkan ile ilgili haber var diye her gazeteyi, her dergiyi satın almaktan sıtkı sıyrılmış. Kiminin kızı iççamaşırına Tarkan resmi bastırtmış. Annelerden biri akıllı çıkıyor:
"Şimdi benim ödüm patlıyor. Ya kaçıp Tarkan'ın peşinden Malatya'ya giderse diye. Gözleri dört açmak lazım!"
Annelerin kafasında yepyeni bir şimşek çakıyor. Gözler fıldır fıldır açılıyor.
Onlar taktik geliştire dursun, kızlar ağlaşmaktan yorgun düşüp bir kenara çöküyor.
Havaalanı kalabalıklaştıkça kalabalıklaşıyor. Tarkan'ın uçağında iki saatlik rötar varmış, kimse umursamıyor. Tarkan'a verilecek kırmızı zarflardaki mektuplar, şiirler hazır asker gibi bekletiliyor. Vakit yaklaştıkça kızların kalplerinin gümbürtüsü havaalanını sallıyor.
Az sonra Tarkan kapıdan çıkacak, gülümseyerek el sallayacak. Kızlardan biri kalabalığı yarıp belki de boynuna sarılacak.
Boynuna sarılıp da bayılmayana aşkolsun!
Bedelli askerlik için dün yurda dönen Tarkan askerlik şubesine götürülürken neşeliydi
Sinan Toros, Serkan Duygu İstanbul
Asker kaçağı olduğu için bir süredir yurtdışında bulunan ve vatandaşlıktan çıkarılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ünlü pop yıldızı Tarkan Tevetoğlu, Türkiye'nin New York Başkonsolosluğu'nda bedelli askerlik için karar aldırdıktan sonra Türkiye'ye döndü.
Hakkında Milli Savunma Bakanlığı tarafından yakalama emri çıkarılan Tarkan, Paris üzerinden dün saat 16.55'te geldiği Atatürk Havalimanı'nda polis tarafından alınarak Bakırköy Askerlik Şubesi'ne götürüldü.
Atatürk Havalimanı, Türkiye'ye gelişi medya ve hayranları tarafından merakla beklenen Tarkan nedeniyle olağanüstü bir gün yaşadı. Çoğunluğu genç kızlardan oluşan hayranları, öğle saatlerinden itibaren Tarkan posterleriyle havalimanında beklemeye başladı. Televizyon kanalları da, Tarkan'ın dönüşünü vermek için canlı yayın araçlarını hazır bulundurdu. Kalabalık bir haberci grubu Tarkan'ın basın toplantısı yapmasını beklerken, ünlü sanatçının polis tarafından alınarak askerlik şubesine götürülmesi, basın mensuplarını ve hayranlarını hayal kırıklığına uğrattı. Tarkan, bağlı olduğu Rize Askerlik Şubesi'yle bağlantı kurulması ve bedelli başvurusunda sorun olmadığının anlaşılması üzerine serbest bırakıldı. Bu arada şubenin karşısındaki bir binanın teras katında toplanan bir grup da, "Şehitler ölmez, vatan bölünmez", "Vatan borcu namus borcu" şeklinde slogan attı.
Tarkan'ın menajeri, sanatçının New York'taki Türkiye Başkonsolosluğu'na yaptığı bedelli askerlik başvurusunun bilgisayar kayıtlarına geçmemesi sonucu, böyle bir olayın yaşandığını söyledi.
14 Ocak'ta Mydonose Showland'da depremzedeler yararına bir konser vereceğini daha önce açıklayan Tarkan'ın askerlik işlemlerinin tamamlanmasının ardından Malatya'da silah altına alınacağı öğrenildi.
Tarkan'ın, 32 günlük askerlikten sonra ABD'de yaşamaya devam edeceği belirtildi.
Tarkanmania
http://img177.imageshack.us/img177/2181/yas001tz9.jpg
Bilge Egemen
Tarkan belki de uçakta ayakkabılarını çıkarmış horul horul uyurken, fanatikleri (bu kelime kesinlikle hafif kalıyor, acilen ağrının bulunması lazım) havaalanında saatlerdir ayakta bekliyor, eski günleri yad ediyor, ama en çok da ağlaşıyor.
Tarkan değil Amerika'da, Kergulan adalarında olsaydı ve kulağının arkasında bir sivilce çıksaydı, kızlar bu sivilcenin tarihçesiyle ilgili ayak üstü brifing verebilirlerdi.
Tarkan'ın 16 - 19 yaşlarındaki bu kızlardan bir şey saklaması mümkün değil.
Onunla ilgili her şeyi ama her şeyi biliyorlar.
Açelya Türkan, "Tarkan gideli 16 ay 9 gün 6 saat..." deyip saatine bakıyor sonra da cümlesini tamamlıyor, "42 dakika oldu."
"Pes vallahi!"
Hatice Çalın: "İstersen ben de sana ayrıntı vereyim. Giderken üzerinde turuncu tişört vardı. Bavulu kırmızıydı. Yanında annesi, Handan ve Arife vardı."
"Handan ve Arife kim?"
Hatice: "Handan kızkardeşi. Arife hizmetçisi. Çok iyi kadındır. Tarkan onu da öptü."
"Arife'yi seviyorsunuz yani."
Beray Kibar: "Çoook. Ama Nevbahar cadolozunu hiç sevmiyoruz. Çok şükür ayrıldı ondan."
Görkem Kızıltan: "Bak Elif'i severdik mesela. Ama o Nevbahar bize kötü kötü bakardı."
"İçinizden birine aşık olsa, diğerleriniz kıskanır mısınız?"
Koro: "Deli misin? Çok mutlu oluruz. Birbirimize sözümüz var. Mesela diyelim ki Açelya'ya aşık oldu. O zaman Açelya hepimizi eve hizmetçi olarak alacak. Yani önemli olan, onu görebilmek. Ama o zaman da her gördüğümüzde bayılırız diye korkuyoruz."
Bu kadarı Açelya'ya fazla geliyor. Kan beynine sıçrıyor. Yaşlar gözlerine hücum ediyor. Açelya katıla katıla ağlamaya başlıyor. Sıkıntısını itiraf ediyor.
"Ben hiç istemiyorum gelmesini! Ya o buradayken deprem olursa?"
Böylece Açelya kızların daha önce düşünemediği çok önemli bir noktaya parmak basmış oluyor. Kızlar başlarıyla onay verip hep birlikte ağlaşmaya başlıyor.
Perişan olmamaları için onları oyalamak lazım.
"Tarkan'ı kaç kez gördünüz?"
"Yedi kez. 12 Ekim, 12 Kasım, 20 Ocak, 2 Şubat...."
Tarihler tıkır tıkır dökülüyor.
"Konserlerine gittik. Evinin önünde nöbet tuttuk. Şimdi de takip edeceğiz."
"Çıkışta Arnavutköy'deki evine mi gider?"
Bu soru kızların kanını donduruyor. Böyle yersiz bir soruya inanamıyorlar. Küçümseyen bakışlar fırlatıyorlar:
"Ne yani haberin yok mu?"
"Ne oldu ki?"
"Tarkan o evini aylar önce sattı. Annesi bayram için İstanbul'dan gitti. Ama Tarkan büyük ihtimalle onun Beykoz'daki evine gidecek."
Beray: "Konu açılmışken söyleyeyim. Siz de lütfen yazın. Sahte Tarkan hayranlarını hiç sevmiyoruz. İki tanesinin eline Tarkan'ın ev adresini verdik. Tembelliklerinden gidip nöbet bile tutmadılar. Resmen üşendiler. Böyle hayranlık mı olur?"
Halbuki kızlar, öyle değilmiş. Tarkan'ın doğum günlerini bir pasta alarak aralarında kutlarlarmış. Yanına kadar yaklaşıp fotoğraf çektirdikleri bile olmuş. O'nu gördüklerinde bayılmaları cabasıymış.
Kızların çoğunun annesi de gelmiş. Tuğçe Güner'in annesi süslenmiş, püslenmiş kürkünü giymiş:
"Valla bir bayram tatilimiz var. Onun da bir gününü kocamla havaalanında Tarkan bekleyerek geçirdik. Ne yapalım korkumuzdan kızımızı yalnız da göndermiyoruz."
Hatice'nin annesi Ülkü Hanım: "Perişan oluyor çocuklar. Ne olur şu Tarkan bir kerecik şunlarla yemek yese?"
Anneler anında Tarkan'a karşı voltran oluşturuyor. Kimi kızıyla birlikte konser öncesi geceden stadyumun önünde nöbet tutmuş. Kimi evi doldurup taşıran posterlerden bıkmış. Kiminin Tarkan ile ilgili haber var diye her gazeteyi, her dergiyi satın almaktan sıtkı sıyrılmış. Kiminin kızı iççamaşırına Tarkan resmi bastırtmış. Annelerden biri akıllı çıkıyor:
"Şimdi benim ödüm patlıyor. Ya kaçıp Tarkan'ın peşinden Malatya'ya giderse diye. Gözleri dört açmak lazım!"
Annelerin kafasında yepyeni bir şimşek çakıyor. Gözler fıldır fıldır açılıyor.
Onlar taktik geliştire dursun, kızlar ağlaşmaktan yorgun düşüp bir kenara çöküyor.
Havaalanı kalabalıklaştıkça kalabalıklaşıyor. Tarkan'ın uçağında iki saatlik rötar varmış, kimse umursamıyor. Tarkan'a verilecek kırmızı zarflardaki mektuplar, şiirler hazır asker gibi bekletiliyor. Vakit yaklaştıkça kızların kalplerinin gümbürtüsü havaalanını sallıyor.
Az sonra Tarkan kapıdan çıkacak, gülümseyerek el sallayacak. Kızlardan biri kalabalığı yarıp belki de boynuna sarılacak.
Boynuna sarılıp da bayılmayana aşkolsun!