HakanÇelik
04-04-06, 23:16
http://images-eu.amazon.com/images/P/B000E6UZAA.01.MZZZZZZZ
Tarkan’ın mucizesini biliyor musunuz?
Kelimeler, ardına gizlendiğimiz maskeler.
Cümleler, kendi kendimizi kilitlediğimiz odalar.
Paragraflar, içinde kaybolduğumuz kaleler.
Ah, ne anlatırsak anlatalım, karşımızdakinin anladığı kadar.
Of, yanlış anlamalar, yanlış algılamalar, med-cezirler.
Epictetus, “Biriyle tanıştığımızda iki şey olabilir: Ya arkadaş oluruz ya da karşımızdaki kişiyi inançlarımızı kabul etmesi için ikna etmeye çalışırız. Kor ile kömür karşılaştığında da aynı şey olur: Ya ateşini karşısındakiyle paylaşır ya da kömürün yoğunluğu altında boğulur, sönüp yok olur” diyor.
Epictetus bu, der tabii.
Hayat bu, hayat-ma bir de tabii.
Geçenlerde ‘Ben her şeye inanırım’ başlıklı bir yazı yazmış…
“Doğanın gücüne inanırım ben.
Tesadüflere, işaretlere, mucizelere.
Akıllı bir insanın inanmayacağı ne varsa inanırım.
Masallara ve yalanlara da inanırım mesela, elimde değil.
Hele göz kırpmalara, inanıp giderim” demiştim ya…
Zamanlama süper :)
Tempo’dan Arzu Erdoğan, Tarkan’la süper bir röportaj yapmış.
Tarkan, ilginç açıklamalarına bir de ‘mucize’ eklemiş:
“Annem bana hamileyken ciddi bir trafik kazası geçiriyor, iki hafta komada kalıyor. Tabii, o sırada bir sürü ilaç veriliyor. Hastanedeki doktorlar, yaptıkları konsültasyon sonucunda bebeğin alınması gerektiğini söylüyor. Ama annemin içi elvermiyor. Sonra annem ve babam birbirlerinden habersiz aynı rüyayı görüyor: Klasik aksakallı dede geliyor ve ‘O çocuğu aldırmayın, daha sonra mucizesini göreceksiniz’ diyor. Bu rüyadan sonra kesinlikle aldırmama kararı veriyorlar. Ama annem doğuma kadar tedirgin oluyor, sakat doğacağımdan korkuyor. Bırakın sakat doğmayı, bir de kendi kendime doğmuşum, ebeyi bile beklemeden, bağıra bağıra. Dolayısıyla doğumumdan başlayan mucize benim hep hayatımda. İngilizce albüm, peşinde koştuğum rüyalarım, şarkılarım hep mucize yaratmak adına. Ama çok yorucu. Çünkü yaratamayacağımı anladım. Kaderimin peşinden gidiyorum sadece.”
Tarkan’ı seviyorum.
Tarkan’ın ilahi zekasına şapka çıkarıyorum
Tarkan’ı ‘Tarkan’ yapan spritüel farkındalığına bayılıyorum.
(Sahi, Tarkan’ın son okuduğu Neale Donald Walsh’ın ‘Tanrı ile Dostluk’ adlı kitabı hararetle salık veriyorum.)
Gider-yazarayak bir ‘hikaye’ye ne dersiniz:
Bir adam, Sceta Manastırı'nın yakınlarında yaşayan bir münzeviyi ziyaret etmeye karar verdi.
Gittiğinde de ona şu soruyu sordu:
“Kişi kendine ruhani bir yol seçip ilerlemek isterse ilk adımı ne olmalıdır?”
Münzevi, adamı bir kuyuya götürdü ve ondan sudaki yansımasına bakmasını istedi.
Adam dediğini yaptı fakat tam o sırada münzevi kuyuya küçük taşlar atmaya başladı ve suyun yüzeyinde halkalar oluştu.
“Eğer taş atmaya devam edersen sudaki yansımamı görmeyi başaramayacağım.”
“Tıpkı dalgalı sularda yüzünü görmenin imkansız olması gibi, arama konusunda tedirginsen, Tanrı'yı bulman da imkansızdır” dedi münzevi, “sorular sormayı bırak ve inancına güvenerek ilerle. Bu her zaman ilk ve en önemli adımdır.”
Yazılarım bana benzer; hiçbir soruya cevap vermez. (Ay, uzun zamandır ilk defa noktalı virgül kullandım.) Hem zaten soru da sizsiniz, cevap da.
Aspava.
http://www.ixtanbul.com/haber.asp?HaberID=14360
Tarkan’ın mucizesini biliyor musunuz?
Kelimeler, ardına gizlendiğimiz maskeler.
Cümleler, kendi kendimizi kilitlediğimiz odalar.
Paragraflar, içinde kaybolduğumuz kaleler.
Ah, ne anlatırsak anlatalım, karşımızdakinin anladığı kadar.
Of, yanlış anlamalar, yanlış algılamalar, med-cezirler.
Epictetus, “Biriyle tanıştığımızda iki şey olabilir: Ya arkadaş oluruz ya da karşımızdaki kişiyi inançlarımızı kabul etmesi için ikna etmeye çalışırız. Kor ile kömür karşılaştığında da aynı şey olur: Ya ateşini karşısındakiyle paylaşır ya da kömürün yoğunluğu altında boğulur, sönüp yok olur” diyor.
Epictetus bu, der tabii.
Hayat bu, hayat-ma bir de tabii.
Geçenlerde ‘Ben her şeye inanırım’ başlıklı bir yazı yazmış…
“Doğanın gücüne inanırım ben.
Tesadüflere, işaretlere, mucizelere.
Akıllı bir insanın inanmayacağı ne varsa inanırım.
Masallara ve yalanlara da inanırım mesela, elimde değil.
Hele göz kırpmalara, inanıp giderim” demiştim ya…
Zamanlama süper :)
Tempo’dan Arzu Erdoğan, Tarkan’la süper bir röportaj yapmış.
Tarkan, ilginç açıklamalarına bir de ‘mucize’ eklemiş:
“Annem bana hamileyken ciddi bir trafik kazası geçiriyor, iki hafta komada kalıyor. Tabii, o sırada bir sürü ilaç veriliyor. Hastanedeki doktorlar, yaptıkları konsültasyon sonucunda bebeğin alınması gerektiğini söylüyor. Ama annemin içi elvermiyor. Sonra annem ve babam birbirlerinden habersiz aynı rüyayı görüyor: Klasik aksakallı dede geliyor ve ‘O çocuğu aldırmayın, daha sonra mucizesini göreceksiniz’ diyor. Bu rüyadan sonra kesinlikle aldırmama kararı veriyorlar. Ama annem doğuma kadar tedirgin oluyor, sakat doğacağımdan korkuyor. Bırakın sakat doğmayı, bir de kendi kendime doğmuşum, ebeyi bile beklemeden, bağıra bağıra. Dolayısıyla doğumumdan başlayan mucize benim hep hayatımda. İngilizce albüm, peşinde koştuğum rüyalarım, şarkılarım hep mucize yaratmak adına. Ama çok yorucu. Çünkü yaratamayacağımı anladım. Kaderimin peşinden gidiyorum sadece.”
Tarkan’ı seviyorum.
Tarkan’ın ilahi zekasına şapka çıkarıyorum
Tarkan’ı ‘Tarkan’ yapan spritüel farkındalığına bayılıyorum.
(Sahi, Tarkan’ın son okuduğu Neale Donald Walsh’ın ‘Tanrı ile Dostluk’ adlı kitabı hararetle salık veriyorum.)
Gider-yazarayak bir ‘hikaye’ye ne dersiniz:
Bir adam, Sceta Manastırı'nın yakınlarında yaşayan bir münzeviyi ziyaret etmeye karar verdi.
Gittiğinde de ona şu soruyu sordu:
“Kişi kendine ruhani bir yol seçip ilerlemek isterse ilk adımı ne olmalıdır?”
Münzevi, adamı bir kuyuya götürdü ve ondan sudaki yansımasına bakmasını istedi.
Adam dediğini yaptı fakat tam o sırada münzevi kuyuya küçük taşlar atmaya başladı ve suyun yüzeyinde halkalar oluştu.
“Eğer taş atmaya devam edersen sudaki yansımamı görmeyi başaramayacağım.”
“Tıpkı dalgalı sularda yüzünü görmenin imkansız olması gibi, arama konusunda tedirginsen, Tanrı'yı bulman da imkansızdır” dedi münzevi, “sorular sormayı bırak ve inancına güvenerek ilerle. Bu her zaman ilk ve en önemli adımdır.”
Yazılarım bana benzer; hiçbir soruya cevap vermez. (Ay, uzun zamandır ilk defa noktalı virgül kullandım.) Hem zaten soru da sizsiniz, cevap da.
Aspava.
http://www.ixtanbul.com/haber.asp?HaberID=14360