secil.06
09-12-12, 23:13
İlk albümünde sesi ve görüntüsüyle Tarkan’ın tıpkısı dedirten Emir şimdilerde ‘kendisi’ olarak çıkıyor sevenlerinin karşısına. Sanatçı, “Tarkan kimseye olmadığı kadar destek oldu bana. Ama değişimin zamanı gelmişti. Yoluma Emir olarak devam etmek istedim.” diyor.
Herkes sizi Tarkan’a olan benzerliğinizle tanıdı. Oysa yeni görüntünüz “O eski halimden eser yok şimdi...” dedirtiyor.
(Gülüyor) İlk albümde Tarkan gibi büyük bir isimle çalışma fırsatı yakaladım. Etkilenmemem mümkün değildi.
Son albümünüzde bu benzerliğin geri plana atılması strateji mi?
Evet, bu değişime strateji diyebiliriz. Tarkan hiç kimseye olmadığı kadar destek oldu bana. Şarkılarımı dinledi, şarkı verdi, vokal yaptı vs. Onunla anılmak bana gurur veriyor. Ama desteğinin üzerine yeni bir şeyler koymam, rüşdümü ispat etmem gerekiyordu. Kendisi de benimle aynı fikirdeydi. O yüzden bu albümde Tarkan’ın şarkısı yer almıyor. Bütün şarkıları kendim seçtim. Yoluma Emir olarak devam edeyim istedim.
Yıldız Tilbe, Gülşen, Nazan Öncel… Albümleriniz yıldızlar karması gibi…
Uzun yıllar medya sektöründe çalıştım. Hepsiyle önceden tanışıklığım vardı ve günün birinde albüm yaparsam bana yardım edeceklerine dair söz almıştım. Hepsi sözünü tuttu. Hatta Aysel Gürel hasta yatağında şarkısını emanet etti bana. Sesi benden çok daha güçlü birine de yardım edebilirlerdi ama önemsedikleri şey ses değildi. Samimiyetime güvendiler. Ben de hiçbirini mahcup etmedim. Bu işte torpil işlemiyor. Ne kadar çok kişiyi tanırsanız tanıyın üzerine bir şey koyamazsınız bu tanışıklığın bir anlamı olmuyor.
İkinci albümünüz neden single?
Şarkı fazla olduğunda hangisine klip çekeceğiniz konusunda aklınız karışabiliyor. Bu yüzden sevdiğim ve sağlam olduğuna inandığım üç şarkı olsun ve onlara klip çekeyim istedim.
Son dönemde çıkan şarkıcılar da yapılan şarkılar da birbirinin benzeri. Görüntü, aranjeler, şarkı sözleri vs. Hepsi aynı mutfaktan çıkmış gibi…
İnsanlar nasıl düşünüyor bilemiyorum ama kesinlikle o şarkıcılardan biri olduğumu düşünmüyorum. Bu konuda referansım şarkılarım. Bugüne kadar hiç kimse Makina diye bir şarkı yapmadı.
Makina ‘piyasa’ şarkısı değil mi peki?
Makina da piyasa şarkısı. Piyasa şarkısı yapmak zorundayız. Çünkü bu işten para kazanıyorum. İnsanlar bunu dinlemek istiyorsa... ‘Piyasa şarkısı yapmıyorum’ diyen gülünç duruma düşer. Ama piyasanın da piyasası, kalitelisi ve kalitesi düşük olanı var. Ben Ozan Çolakoğlu’yla çalışıyorum. Ne kadar popüler bir iş yapsam da onun ayrı bir kalitesi var. Piyasa koşullarına uymakta sorun yok ama tamamen onlardan biri olmayacaksın. Kendime özgü bir tarzım olduğunu düşünüyorum.
Nasıl geçiyor günleriniz, alıştınız mı ünlü olmaya?
İlk albümüm çıktığında bir arabam vardı. Gören herkes laf söylüyordu. Yine bir gün köprüde gişelerde bilet satanlardan biri ‘abi biz bile seninkinden daha güzel arabaya biniyoruz’ dedi. O an afalladım. İstedikleri buysa daha iyisini alayım dedim ve yeni bir araba aldım. Ama herkesin gittiği yerlere gitmeyeyim ya da alışveriş yapmayayım gibi bir durumda değilim.
Baskı oluşmuş üzerinizde. Neden bu kadar umursadınız?
Zaten umursamadığım birçok şey yapıyorum. Ama madem bu kadar laf ediliyor daha şık bir arabaya binebilirim dedim. Gidip jip almadım, hiçbir zaman da böyle bir hayalim olmadı. Şu anda bindiğim araba benim alabileceğim en lüks ve kullanışlı araba diyebilirim. O bile fazla geliyor aslında. Ama niye Eminönü’nden alışveriş yapıyorsun deseler umursamam.
Muhabirlik yaptığınız bir dönem var. Unutamadığınız röportajlarınız olmuştur…
Olmaz mı... Bir dergiye kapak röportajlarını yapıyordum. O dönem Susurluk davası gündemdeydi. Dergidekiler Mehmet Ağar ile röportaj yapmak istiyor ama kimse bir türlü ulaşamıyordu. Mehmet Ağar’ın oğlu kuzenimle aynı sınıftaydı. Kuzenimden oğluyla konuşması için rica ettim. Ama pek de ümidim yoktu. 20 dakika geçmedi Mehmet Ağar aradı. Şok oldum. Röportajı Elazığ’da yaptık. Harika sofralar kurulmuştu. Çok güzel ağırlandım. Henüz 20-21 yaşındaydım. Daha sonra Türkan Şoray’la yaptım. Kendisine ‘sizin çocuğunuz olmak çok güzel bir duygudur. Düşünsenize âşık olduğunda gelip annesine ama aynı zamanda Türkan Şoray’a aşkını anlatmış oluyor, bu çok güzel bir duygudur herhalde’ dedim. O da bana ‘söz veriyorum bir gün aşk acısı çekersen gelip dizlerimde yatıp ağlayabilirsin’ dedi
Gittiniz mi peki?
Hayır, henüz gitmedim.
Röportajı yapan kişinin siz olduğunu biliyor mu?
Bilmiyorum, ama bir gün gidip anlatacağım ona.
‘Efendim’ dediklerinde kafamı duvarlara vurmak istiyorum
Geçenlerde bir restorana gittim. Garsonluk yapan küçük yaşta bir çocuk yanıma geldi ve bana ‘Buyurun efendim’ dedi. O an kafamı duvarlara vurabilirdim. O çocuğa bana efendim dedirten düzene lanet okuyasım geldi. Ben efendi değilim, onun hiç efendisi değilim. Bu tarz olayları gerçekten çok takıyorum. Oraya sadece yemek yemeğe gitmişim. Sırf bu yüzden masadan kalkmadan tabağımı kendim kaldırdığım zamanlar olmuştur. Şok oluyorlar, saçmalamayın olur mu öyle şey diyorlar. Ama elimde değil çok rahatsız oluyorum.
Şöhretim diye sağlık sıhhat kapıma gelmiyor
Dua etmek çok rahatlatıyor beni. Yatmadan önce uzun uzun dua ederim. Bazen bir saatten fazla sürebiliyor. O’na her şeyi anlatıyorum, O’ndan bir şey istemek ya da yalvarmak çok rahatlatıyor insanı. Albüm öncesi çok dua ederdim, daha sonra baktım albüm çıktı her şey yolunda ama yavaş yavaş dualarım azalmış. Nasıl böyle bir şey yaparım, bu resmen çıkarcılık dedim. Çekidüzen verdim kendime. Herkesin olduğu gibi benim de dua etmeye ihtiyacım var. Şöhretim diye sağlık sıhhat kapıma gelmiyor, dua çok önemli. Kimileri evrenden isteyin, ağzınızdan çıksın, size geri döner diyor. Dua demeye çekiniyor secret diyorlar.
Kahramanlık şiirlerine bayılıyorum
Rabia Yağcı adında bir edebiyat öğretmenim vardı. Onun vesilesiyle şiirle ilgilenmeye başladım. Mehmet Akif Ersoy hayranıyım. Aşk şiirlerinden ziyade İstiklal Marşı, Çanakkale Şehitleri gibi kahramanlık şiirlerine bayılıyorum. Lise hayatım şiir yarışmalarında aldığım birinciliklerle doludur. Akif’in Bülbül adlı şiirini okuduğumda bütün salon ağlıyordu. RÖPORTAJ - REYHAN GÜL-ZAMAN
http://www.magazinci.com/icerikler/roportaj/asik-oldugumda-sezen-aksu-ve-yildiz-tilbeden-kaciyorum_38382.html
Herkes sizi Tarkan’a olan benzerliğinizle tanıdı. Oysa yeni görüntünüz “O eski halimden eser yok şimdi...” dedirtiyor.
(Gülüyor) İlk albümde Tarkan gibi büyük bir isimle çalışma fırsatı yakaladım. Etkilenmemem mümkün değildi.
Son albümünüzde bu benzerliğin geri plana atılması strateji mi?
Evet, bu değişime strateji diyebiliriz. Tarkan hiç kimseye olmadığı kadar destek oldu bana. Şarkılarımı dinledi, şarkı verdi, vokal yaptı vs. Onunla anılmak bana gurur veriyor. Ama desteğinin üzerine yeni bir şeyler koymam, rüşdümü ispat etmem gerekiyordu. Kendisi de benimle aynı fikirdeydi. O yüzden bu albümde Tarkan’ın şarkısı yer almıyor. Bütün şarkıları kendim seçtim. Yoluma Emir olarak devam edeyim istedim.
Yıldız Tilbe, Gülşen, Nazan Öncel… Albümleriniz yıldızlar karması gibi…
Uzun yıllar medya sektöründe çalıştım. Hepsiyle önceden tanışıklığım vardı ve günün birinde albüm yaparsam bana yardım edeceklerine dair söz almıştım. Hepsi sözünü tuttu. Hatta Aysel Gürel hasta yatağında şarkısını emanet etti bana. Sesi benden çok daha güçlü birine de yardım edebilirlerdi ama önemsedikleri şey ses değildi. Samimiyetime güvendiler. Ben de hiçbirini mahcup etmedim. Bu işte torpil işlemiyor. Ne kadar çok kişiyi tanırsanız tanıyın üzerine bir şey koyamazsınız bu tanışıklığın bir anlamı olmuyor.
İkinci albümünüz neden single?
Şarkı fazla olduğunda hangisine klip çekeceğiniz konusunda aklınız karışabiliyor. Bu yüzden sevdiğim ve sağlam olduğuna inandığım üç şarkı olsun ve onlara klip çekeyim istedim.
Son dönemde çıkan şarkıcılar da yapılan şarkılar da birbirinin benzeri. Görüntü, aranjeler, şarkı sözleri vs. Hepsi aynı mutfaktan çıkmış gibi…
İnsanlar nasıl düşünüyor bilemiyorum ama kesinlikle o şarkıcılardan biri olduğumu düşünmüyorum. Bu konuda referansım şarkılarım. Bugüne kadar hiç kimse Makina diye bir şarkı yapmadı.
Makina ‘piyasa’ şarkısı değil mi peki?
Makina da piyasa şarkısı. Piyasa şarkısı yapmak zorundayız. Çünkü bu işten para kazanıyorum. İnsanlar bunu dinlemek istiyorsa... ‘Piyasa şarkısı yapmıyorum’ diyen gülünç duruma düşer. Ama piyasanın da piyasası, kalitelisi ve kalitesi düşük olanı var. Ben Ozan Çolakoğlu’yla çalışıyorum. Ne kadar popüler bir iş yapsam da onun ayrı bir kalitesi var. Piyasa koşullarına uymakta sorun yok ama tamamen onlardan biri olmayacaksın. Kendime özgü bir tarzım olduğunu düşünüyorum.
Nasıl geçiyor günleriniz, alıştınız mı ünlü olmaya?
İlk albümüm çıktığında bir arabam vardı. Gören herkes laf söylüyordu. Yine bir gün köprüde gişelerde bilet satanlardan biri ‘abi biz bile seninkinden daha güzel arabaya biniyoruz’ dedi. O an afalladım. İstedikleri buysa daha iyisini alayım dedim ve yeni bir araba aldım. Ama herkesin gittiği yerlere gitmeyeyim ya da alışveriş yapmayayım gibi bir durumda değilim.
Baskı oluşmuş üzerinizde. Neden bu kadar umursadınız?
Zaten umursamadığım birçok şey yapıyorum. Ama madem bu kadar laf ediliyor daha şık bir arabaya binebilirim dedim. Gidip jip almadım, hiçbir zaman da böyle bir hayalim olmadı. Şu anda bindiğim araba benim alabileceğim en lüks ve kullanışlı araba diyebilirim. O bile fazla geliyor aslında. Ama niye Eminönü’nden alışveriş yapıyorsun deseler umursamam.
Muhabirlik yaptığınız bir dönem var. Unutamadığınız röportajlarınız olmuştur…
Olmaz mı... Bir dergiye kapak röportajlarını yapıyordum. O dönem Susurluk davası gündemdeydi. Dergidekiler Mehmet Ağar ile röportaj yapmak istiyor ama kimse bir türlü ulaşamıyordu. Mehmet Ağar’ın oğlu kuzenimle aynı sınıftaydı. Kuzenimden oğluyla konuşması için rica ettim. Ama pek de ümidim yoktu. 20 dakika geçmedi Mehmet Ağar aradı. Şok oldum. Röportajı Elazığ’da yaptık. Harika sofralar kurulmuştu. Çok güzel ağırlandım. Henüz 20-21 yaşındaydım. Daha sonra Türkan Şoray’la yaptım. Kendisine ‘sizin çocuğunuz olmak çok güzel bir duygudur. Düşünsenize âşık olduğunda gelip annesine ama aynı zamanda Türkan Şoray’a aşkını anlatmış oluyor, bu çok güzel bir duygudur herhalde’ dedim. O da bana ‘söz veriyorum bir gün aşk acısı çekersen gelip dizlerimde yatıp ağlayabilirsin’ dedi
Gittiniz mi peki?
Hayır, henüz gitmedim.
Röportajı yapan kişinin siz olduğunu biliyor mu?
Bilmiyorum, ama bir gün gidip anlatacağım ona.
‘Efendim’ dediklerinde kafamı duvarlara vurmak istiyorum
Geçenlerde bir restorana gittim. Garsonluk yapan küçük yaşta bir çocuk yanıma geldi ve bana ‘Buyurun efendim’ dedi. O an kafamı duvarlara vurabilirdim. O çocuğa bana efendim dedirten düzene lanet okuyasım geldi. Ben efendi değilim, onun hiç efendisi değilim. Bu tarz olayları gerçekten çok takıyorum. Oraya sadece yemek yemeğe gitmişim. Sırf bu yüzden masadan kalkmadan tabağımı kendim kaldırdığım zamanlar olmuştur. Şok oluyorlar, saçmalamayın olur mu öyle şey diyorlar. Ama elimde değil çok rahatsız oluyorum.
Şöhretim diye sağlık sıhhat kapıma gelmiyor
Dua etmek çok rahatlatıyor beni. Yatmadan önce uzun uzun dua ederim. Bazen bir saatten fazla sürebiliyor. O’na her şeyi anlatıyorum, O’ndan bir şey istemek ya da yalvarmak çok rahatlatıyor insanı. Albüm öncesi çok dua ederdim, daha sonra baktım albüm çıktı her şey yolunda ama yavaş yavaş dualarım azalmış. Nasıl böyle bir şey yaparım, bu resmen çıkarcılık dedim. Çekidüzen verdim kendime. Herkesin olduğu gibi benim de dua etmeye ihtiyacım var. Şöhretim diye sağlık sıhhat kapıma gelmiyor, dua çok önemli. Kimileri evrenden isteyin, ağzınızdan çıksın, size geri döner diyor. Dua demeye çekiniyor secret diyorlar.
Kahramanlık şiirlerine bayılıyorum
Rabia Yağcı adında bir edebiyat öğretmenim vardı. Onun vesilesiyle şiirle ilgilenmeye başladım. Mehmet Akif Ersoy hayranıyım. Aşk şiirlerinden ziyade İstiklal Marşı, Çanakkale Şehitleri gibi kahramanlık şiirlerine bayılıyorum. Lise hayatım şiir yarışmalarında aldığım birinciliklerle doludur. Akif’in Bülbül adlı şiirini okuduğumda bütün salon ağlıyordu. RÖPORTAJ - REYHAN GÜL-ZAMAN
http://www.magazinci.com/icerikler/roportaj/asik-oldugumda-sezen-aksu-ve-yildiz-tilbeden-kaciyorum_38382.html