asltrkn
04-06-11, 14:10
Telefonları çalıyordu, öfkeyle cevap veriyordu. "Hayır kardeşim, ben öyle demedim. Vallahi demedim… Aaaa nereden çıkardılar?"
İstinyePark'ta yemekteyiz..
Karşımdaki öfkeli kişi Hülya Avşar… Bir telefon kapanıyor, diğeri açılıyordu.
Alişan demiş ki, "Askerde herkesin elinden düşmeyen, Hülya Avşar posterleriydi. "
Hülya Avşar da "Tüm askerler beni sever. Bu da benim güzellikte birinci olduğumun ispatı" diye demeç vermiş. "Vallahi böyle demedim..
Demem. Bana yakışır mı?" diyordu Avşar kızı… Bir gazetede de onun adına bir başka açıklama çıkmış.
Haberde diyor ki; "Hülya Avşar, son filmi 72. Koğuş iyi gişe yapmayınca hedef değiştirdi; 'Bana artık Nuri Bilge Ceylan gelsin, Zeki Demirkubuz gelsin. Hiç olmazsa Cannes'de kırmızı halıda yürürüm' diyor"… Delirmiş bu habere Hülya… "Yahu ben böyle söyleyecek insan mıyım? Nereden uyduruyorlar bunları. Kırmızı halıymış. İnanamıyorum.
Benimle konuşmadan benim ağzımdan yazıyorlar. Nasıl gazetecilik bu" diye bağırdı Hülya… Onu ilk kez çatık kaşlı gördüm yakından.
Ellinde tenis raketi olsa bana indirecek gibi bakıyordu.
Dedim "Yahu ben gazeteciyim, şimdi öfkesini benden çıkaracak…"
Korktum Hülya'dan… Hemen tilkilik yapmam, konuyu değiştirmem lazımdı. "Tarkan" dedim… Hani Kral TV gecesinden öfkesi var ya… Hemen gazetelerde çıkan haberleri ve öfke duyduğu gazetecileri unuttu Hülya… "Tarkannn" dedi… "Ona dokunmam lazım, ilk fırsatta dokunacağım" diye ekledi.
Elbet bir gün karşısına çıkacakmış bir yerlerde.
Bu dünya küçükmüş.
İşte karşısına çıktığı ilk anda "Tarkan'a dokunma" projesi geliştirmiş. "Bu dokunma Ricky Martin'e yaptığın gibi bir dokunma mı olacak" diye sordum.
Yok, hayır değilmiş. "Acı duyacak, acıyı hissedecek" dedi. "Tokat mı olur, tekme mi, yumruk mu, odun mu yoksa başka bir şey mi" diye tam soracaktım… Hülya "En kötü ihtimalle çimdiklerim" dedi… Mesela Tarkan Ortaköy'de bir mekandan çıkarken tam o anda Hülya Avşar içeri giriyor… İşte o kesişme anında Tarkan'ın vücuduna mukayyet olması gerekiyor.
Yoksa acıtacak kadar sert olacak çimdikle sokak ortasında avaz avaz bağırması, çığlık atması söz konusu.
Benden söylemesi.
Malum Hülya tenis manyağı… Onun bu aşırı tenis tutkusundaki sırrı da çözdüm… Öfkeyi yenmenin en güzel yollarından biri olduğu için tenis oynuyormuş. "Topa vurdukça hırsını alıyorsun" dedi.
Meğer Tarkan'ın ona yaptığı yanlıştan sonra hemen tenis kortlarına koşmuş. "Tam dört saat topa vurdum. Topu Tarkan gibi düşündüm, Tarkan gibi gördüm. Öfkemi bir nebzede olsa orada bastırdım" dedi.
Tarkan birgün sokakta karşısında Hülya Avşar'ı görürse… Ve elinde de tenis raketi varsa… Hemen topuklasın derim… Çimdikten öte bir şeylere de maruz kalabilir.
Hülya onun kafasını tenis topu gibi algılayabilir.
Göz bu… Yanılabilir… İzninizle şimdi… Çıkıp tenis oynamaya gideceğim.
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/bekirhazar/2011/06/03/hulya-tarkani-tokatlayacak-mi
İstinyePark'ta yemekteyiz..
Karşımdaki öfkeli kişi Hülya Avşar… Bir telefon kapanıyor, diğeri açılıyordu.
Alişan demiş ki, "Askerde herkesin elinden düşmeyen, Hülya Avşar posterleriydi. "
Hülya Avşar da "Tüm askerler beni sever. Bu da benim güzellikte birinci olduğumun ispatı" diye demeç vermiş. "Vallahi böyle demedim..
Demem. Bana yakışır mı?" diyordu Avşar kızı… Bir gazetede de onun adına bir başka açıklama çıkmış.
Haberde diyor ki; "Hülya Avşar, son filmi 72. Koğuş iyi gişe yapmayınca hedef değiştirdi; 'Bana artık Nuri Bilge Ceylan gelsin, Zeki Demirkubuz gelsin. Hiç olmazsa Cannes'de kırmızı halıda yürürüm' diyor"… Delirmiş bu habere Hülya… "Yahu ben böyle söyleyecek insan mıyım? Nereden uyduruyorlar bunları. Kırmızı halıymış. İnanamıyorum.
Benimle konuşmadan benim ağzımdan yazıyorlar. Nasıl gazetecilik bu" diye bağırdı Hülya… Onu ilk kez çatık kaşlı gördüm yakından.
Ellinde tenis raketi olsa bana indirecek gibi bakıyordu.
Dedim "Yahu ben gazeteciyim, şimdi öfkesini benden çıkaracak…"
Korktum Hülya'dan… Hemen tilkilik yapmam, konuyu değiştirmem lazımdı. "Tarkan" dedim… Hani Kral TV gecesinden öfkesi var ya… Hemen gazetelerde çıkan haberleri ve öfke duyduğu gazetecileri unuttu Hülya… "Tarkannn" dedi… "Ona dokunmam lazım, ilk fırsatta dokunacağım" diye ekledi.
Elbet bir gün karşısına çıkacakmış bir yerlerde.
Bu dünya küçükmüş.
İşte karşısına çıktığı ilk anda "Tarkan'a dokunma" projesi geliştirmiş. "Bu dokunma Ricky Martin'e yaptığın gibi bir dokunma mı olacak" diye sordum.
Yok, hayır değilmiş. "Acı duyacak, acıyı hissedecek" dedi. "Tokat mı olur, tekme mi, yumruk mu, odun mu yoksa başka bir şey mi" diye tam soracaktım… Hülya "En kötü ihtimalle çimdiklerim" dedi… Mesela Tarkan Ortaköy'de bir mekandan çıkarken tam o anda Hülya Avşar içeri giriyor… İşte o kesişme anında Tarkan'ın vücuduna mukayyet olması gerekiyor.
Yoksa acıtacak kadar sert olacak çimdikle sokak ortasında avaz avaz bağırması, çığlık atması söz konusu.
Benden söylemesi.
Malum Hülya tenis manyağı… Onun bu aşırı tenis tutkusundaki sırrı da çözdüm… Öfkeyi yenmenin en güzel yollarından biri olduğu için tenis oynuyormuş. "Topa vurdukça hırsını alıyorsun" dedi.
Meğer Tarkan'ın ona yaptığı yanlıştan sonra hemen tenis kortlarına koşmuş. "Tam dört saat topa vurdum. Topu Tarkan gibi düşündüm, Tarkan gibi gördüm. Öfkemi bir nebzede olsa orada bastırdım" dedi.
Tarkan birgün sokakta karşısında Hülya Avşar'ı görürse… Ve elinde de tenis raketi varsa… Hemen topuklasın derim… Çimdikten öte bir şeylere de maruz kalabilir.
Hülya onun kafasını tenis topu gibi algılayabilir.
Göz bu… Yanılabilir… İzninizle şimdi… Çıkıp tenis oynamaya gideceğim.
http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/bekirhazar/2011/06/03/hulya-tarkani-tokatlayacak-mi