HakanÇelik
20-05-11, 12:50
Olay, yani Kral Müzik Ödülleri, salı gecesi yapıldı. Şu Twitter çağında nereden baksanız aradan epey zaman geçti, köprünün altından ne çılgın sular aktı.“Acaba yazmasam mı?” dedim, ama baktım kimse detaylı değinmemiş. O yüzden yazıyorum, işte yazdım!
NEREDEYİM BEN?
Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan ödül törenine gayet iyi hazırlanmış bir kırmızı halıdan geçerek giriyordunuz. İçerideki karşılama salonu ise davetlilerin sosyalleşmesi için ayarlanmıştı. Burası da gayet şık “giydirilmişti” siyahlarla filan. Ama sanki müzik ödülleri değil de bayi toplantısına gelmiştim. Çünkü uzun bir süre müzik sektöründen tanıdık bir sima göremedim. Kimdi bunlar bebeğim?
En sonunda üç korumayla dolaşan Erol Köse ve şarkıcısı Mercan’a rastladım ve “işte budur” (ve dumur) oldum. Erol Bey’in joker kravatı, korumaların ceket içine hiçbir şey giymeyip her an soyunacak bir go-go boy kıvamında olmaları ve Mercan’ın mayolu ama ürkek duruşlu Lady Gaga’msı hali pek eğlenceliydi. Salondaki sıkıcı, tek boyutlu havayı bir anda değiştirdi.
Davetliler uzun süre nereye oturacaklarını bulamadılar. Hatta bu yüzden yer yer ve orta şiddette tartışmalar yaşandı. “Hanfendiiii kalkın benim yerimden ya!” cümlesi bir süre sonra klişeye dönüştü.
ÖNÜMDEKİ “ŞEY” NE?
Ben tesadüfen yerimi bulup oturdum. Hemen önüme oturan bir “şey” ise beni çok korkuttu.
Meğer o önümdeki şey Nez’in saçıymış. Nasıl ve neden yaptıysa Marge Simpson tadında, anaconda boyutlarında devvvvv bir saç yapmış Nez.
Kuaförde kesilen tüm saçları sanki toplamışlar, Nez’in başına yapıştırmışlar gibiydi. Uzun süre saçı seyredip durdum. Sizleri aydınlatmak için de değerli sütunumuza bir de fotoğrafını koydum, duma duma dum...
Ödülleri sunan “dış ses”in her anonsunda biraz daha gerildim. Dış ses böyle bir şeydir çünkü: Bilinmeyen, gizemli bir yerden bağırıp durduğu için adamı yorar.
Bir de gerçek değildir. Oysa sahnede sunucu olsaydı, ne kadar güzel ve gerçek olurdu ortamella.
PLAYBACK 90’LAR
Sezen Aksu, Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi ve Levent Yüksel’in 90’lar düetlemesi çok hoştu, o günleri anımsadık, hatta içten içe kederlendik. Ama niye playback yapıldı onu anlayamadım.
O yüzden 90’lar koridorunda dolanmayı bırakıp Aşkın Nur Yengi’nin elbisesine iliştirdiği koca çiçeğe bakıp bakıp transa geçtim.
İtiraf ediyorum, “Kral’ın Unutulmayan Anları” VeTeRelerinden bir ara gına geldi.
Orhan Baba’nın remiks versiyonuyla sahne almasını racona ters buldum.
VAYY MİTHAT CAN!
Gecenin Tarkan’dan sonraki starı Mithat Can Özer’di. İlk defa sahnede elinde gitarla gördüğümüz Özer, keşke şarkı söylese. Sahne karizması var fena halde, bilmem bu gidişat gerçeğinin farkında mı?
“Rüya” şarkısının aldığı ödül için bestecisini tebrik etmek yine bana düştü. Tebrikler Noel T. Molina!
“Ay Amor”unuzu biz Ziynet’in enfes yorumuyla “Rüya” olarak dinledik ve çok sevdik...
Hayır sevgili okur, Nez’in saçını ilerleyen dakikalarda elime makas alıp kesmedim ve Tarkan’a kadar kalamadım.
Çünkü acıktım, çünkü susadım, çünkü Tarkan usulü “çişim geldi” filan. İnsani ihtiyaçlar yani. Bünye bu uzun törene dayanamadı. Bir taksiye attım kendimi ve takım elbiselerle Bambi’de dürüm döner yedim.
Son olarak derim ki, Tarkan -en iyi klip hariç- tüm ödülleri hak etti. Daha iyi klipler vardı çünkü. Ama son dakikaya kadar kendini kulisteki deep freeze’de saklaması, ödüllerini almaya gelmemesi pek adaletli bir durum olmadı.
Bir “son olarak”: Kral’ın gecesinde gençler, yeniler, hele rock hiç yoktu. Geceye eskiler, 90’larda çıkanlar damgasını vurdu. Belki en azından ödül verenler gençlerden seçilebilirdi.
İlişkiniz nasıl gidiyor
Bir magazin muhabiri Ozan Güven’e mekan çıkışında böyle sormuş. Ozan Güven de celallenmiş, muhabirle tartışmış.
Tamam, öyle çok dahiyane bir soru filan değil.
Gayet sıradan ve sıkıcı bir soru.
Ama Ozan Güven de saçmalamış, işi büyütmüş, “sen nasıl böyle bir soru sorarsın”a dönüştürmüş vaziyeti.
Ozan Güven ünlü olduğunu unuttu galiba.
Muhabir elbette istediğini sorabilir.
Ve ünlü kişi de “sana ne” diye yanıt verme hakkını her zaman saklı tutabilir
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/17829553.asp?yazarid=149&gid=61
NEREDEYİM BEN?
Haliç Kongre Merkezi’nde yapılan ödül törenine gayet iyi hazırlanmış bir kırmızı halıdan geçerek giriyordunuz. İçerideki karşılama salonu ise davetlilerin sosyalleşmesi için ayarlanmıştı. Burası da gayet şık “giydirilmişti” siyahlarla filan. Ama sanki müzik ödülleri değil de bayi toplantısına gelmiştim. Çünkü uzun bir süre müzik sektöründen tanıdık bir sima göremedim. Kimdi bunlar bebeğim?
En sonunda üç korumayla dolaşan Erol Köse ve şarkıcısı Mercan’a rastladım ve “işte budur” (ve dumur) oldum. Erol Bey’in joker kravatı, korumaların ceket içine hiçbir şey giymeyip her an soyunacak bir go-go boy kıvamında olmaları ve Mercan’ın mayolu ama ürkek duruşlu Lady Gaga’msı hali pek eğlenceliydi. Salondaki sıkıcı, tek boyutlu havayı bir anda değiştirdi.
Davetliler uzun süre nereye oturacaklarını bulamadılar. Hatta bu yüzden yer yer ve orta şiddette tartışmalar yaşandı. “Hanfendiiii kalkın benim yerimden ya!” cümlesi bir süre sonra klişeye dönüştü.
ÖNÜMDEKİ “ŞEY” NE?
Ben tesadüfen yerimi bulup oturdum. Hemen önüme oturan bir “şey” ise beni çok korkuttu.
Meğer o önümdeki şey Nez’in saçıymış. Nasıl ve neden yaptıysa Marge Simpson tadında, anaconda boyutlarında devvvvv bir saç yapmış Nez.
Kuaförde kesilen tüm saçları sanki toplamışlar, Nez’in başına yapıştırmışlar gibiydi. Uzun süre saçı seyredip durdum. Sizleri aydınlatmak için de değerli sütunumuza bir de fotoğrafını koydum, duma duma dum...
Ödülleri sunan “dış ses”in her anonsunda biraz daha gerildim. Dış ses böyle bir şeydir çünkü: Bilinmeyen, gizemli bir yerden bağırıp durduğu için adamı yorar.
Bir de gerçek değildir. Oysa sahnede sunucu olsaydı, ne kadar güzel ve gerçek olurdu ortamella.
PLAYBACK 90’LAR
Sezen Aksu, Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi ve Levent Yüksel’in 90’lar düetlemesi çok hoştu, o günleri anımsadık, hatta içten içe kederlendik. Ama niye playback yapıldı onu anlayamadım.
O yüzden 90’lar koridorunda dolanmayı bırakıp Aşkın Nur Yengi’nin elbisesine iliştirdiği koca çiçeğe bakıp bakıp transa geçtim.
İtiraf ediyorum, “Kral’ın Unutulmayan Anları” VeTeRelerinden bir ara gına geldi.
Orhan Baba’nın remiks versiyonuyla sahne almasını racona ters buldum.
VAYY MİTHAT CAN!
Gecenin Tarkan’dan sonraki starı Mithat Can Özer’di. İlk defa sahnede elinde gitarla gördüğümüz Özer, keşke şarkı söylese. Sahne karizması var fena halde, bilmem bu gidişat gerçeğinin farkında mı?
“Rüya” şarkısının aldığı ödül için bestecisini tebrik etmek yine bana düştü. Tebrikler Noel T. Molina!
“Ay Amor”unuzu biz Ziynet’in enfes yorumuyla “Rüya” olarak dinledik ve çok sevdik...
Hayır sevgili okur, Nez’in saçını ilerleyen dakikalarda elime makas alıp kesmedim ve Tarkan’a kadar kalamadım.
Çünkü acıktım, çünkü susadım, çünkü Tarkan usulü “çişim geldi” filan. İnsani ihtiyaçlar yani. Bünye bu uzun törene dayanamadı. Bir taksiye attım kendimi ve takım elbiselerle Bambi’de dürüm döner yedim.
Son olarak derim ki, Tarkan -en iyi klip hariç- tüm ödülleri hak etti. Daha iyi klipler vardı çünkü. Ama son dakikaya kadar kendini kulisteki deep freeze’de saklaması, ödüllerini almaya gelmemesi pek adaletli bir durum olmadı.
Bir “son olarak”: Kral’ın gecesinde gençler, yeniler, hele rock hiç yoktu. Geceye eskiler, 90’larda çıkanlar damgasını vurdu. Belki en azından ödül verenler gençlerden seçilebilirdi.
İlişkiniz nasıl gidiyor
Bir magazin muhabiri Ozan Güven’e mekan çıkışında böyle sormuş. Ozan Güven de celallenmiş, muhabirle tartışmış.
Tamam, öyle çok dahiyane bir soru filan değil.
Gayet sıradan ve sıkıcı bir soru.
Ama Ozan Güven de saçmalamış, işi büyütmüş, “sen nasıl böyle bir soru sorarsın”a dönüştürmüş vaziyeti.
Ozan Güven ünlü olduğunu unuttu galiba.
Muhabir elbette istediğini sorabilir.
Ve ünlü kişi de “sana ne” diye yanıt verme hakkını her zaman saklı tutabilir
http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/17829553.asp?yazarid=149&gid=61