asltrkn
18-05-11, 18:18
Yine yeniden merhaba,
Her ne kadar güneşi özlesek de yine yağmurlu güzel bir sabahla merhaba demenin zevkini yaşarken, bir kez daha anladım ki ben yağmurun toprakla birleştiğinde ortaya yaydığı bu güzel kokuya aşığım! İnanın yağmurun sesi ve toprağın kokusu bana inanılmaz bir mutluluk veriyor. Yağmur sanki ortalığı temizliyor benim için. Evde yapılan temizlik sonunda nasıl ki bir ferahlık ve güzel bir koku yayılıyorsa ya da yıkanan çamaşır sonrası o güzel yumuşatıcının kokusu nasıl odayı kaplıyorsa yağmur ve toprak kokusu da bana hep temizliği ve arınmayı hatırlatıyor. Belki de temizlik kokusunu çok sevdiğimden, bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var yağmurla sanki tüm dünya temizleniyor gibi geliyor bana.
Keşke insanların beyinlerini ve kalplerini de temizleyen bir şeyler olsa diye düşünmüyor değilim hani. Aslında insanın kalbini ve beynini temizleyen dini inançlarımız var tabii. Ancak bunu bilen ya da uygulayan kaç kişi var, tartışılır. O yüzden keşke yıkanabilir bir şey olsaydı da bazen kötü insanları da bununla yıkayıp iyiye çevirebilseydik diye düşünüyorum.
Neyse… Ben bugün Kral TV Müzik Ödülleri’nden bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz ben pek fazla gece hayatı olan bir insan değilim. Magazin sektöründe iş yapıyor olsam da günde yapılan her yüz davetin ancak yılda bir kaçına katılabiliyorum. Ancak çıkardığım dergiler ve internet portalımda her daveti mutlaka değerlendiriyor, gerekli itinayı gösteriyorum, ilgimi çekenler konusunda da mutlaka yorumlarımı yapıyorum.
Şimdi gelelim konumuza…
Yani Kral TV Müzik Ödülleri Töreni’ne...
Ortada bir sürü haber dönüp duruyor, zaten gazeteleri ve TV'yi sabah oturup iki saat karıştırdığınız zaman neler olmuş, hepsini yaşamış gibi anlıyorsunuz. Tabii bu arada kim kime düşman, kim kime yandaş bunları da ayır etmemek mümkün değil. Ama bizler de bu işin içinde yıllarını vermiş insanlar olarak takdir edersiniz ki; otla sapı ayırabilecek durumdayız.
Şimdi ödül töreninde yaşanan bir takım organizasyon bozukluklarını bir kenara bırakalım, bu zaten herkesin konuştuğu konu. Ayrıca çok da yadırganacak bir durum değil çünkü artık işler gerçekten işi yapana değil tam aksine piarını iyi yapıp, işi yapmasını bilmeyen hatta yaptığı işten haberi olmayanlara veriliyor. Kimse kusura bakmasın ama gerçek bu. Bugün ortada dolaşan insanların yüzde seksenine bakın, o işle ilgili ne geçmişi var, ne başarısı var, varın siz bulun. İki gazetede boy göstererek medyatik olunan, sosyete olunan bir anlayış ve ortamdan daha ne beklenebilir ki?
Bu arada işini ederiyle yapan -azınlık da olsa- saygı duyulacak insanların da olduğu bir gerçek ama artık onların da maalesef küstükleri ve kenara çekildikleri, hatta bir çoğunun da yok olduğu yadsınamaz bir gerçek. Çünkü bu işler her ne kadar profesyonellik gerektirse de gönül koymak da gerektiriyor. Kısacası ortalık çok kalabalık ama aslında boş kalabalık, benden söylemesi.
Şimdi gene gelelim geceye. Bence sonuç ne olursa olsun geceye damgasını vuran güzel olayların olduğunu düşünüyorum. Çünkü Tarkan, Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Levent Yüksel olayı bir numaraydı. Gerçekten bu dörtlü kısa da olsa müthiş, unutulmaz anlar yaşattılar bize.
Zaten Tarkan dünya tarafından kabullenilmiş bizim medarı iftarımız bir star. Türkiye'nin yetiştirdiği ve gurur duyması gereken biri. Üstelik bugüne kadar yerini dolduracak bir kişinin daha çıkmamış olması Tarkan'ın bir kez daha büyüklüğünü sanırım ortaya daha net koyuyor. Herkes hakkında bir şeyler atıp tutuyor, yok kıyafeti yok efendim bilmem nesi. Hakkında konuşanlara soruyorum: Siz o adamın yaptığının kaçta kaçını yaptınız da konuşuyorsunuz? Lütfen biraz dürüst olun.
Bir insanın birine bir şeyler söyleyebilmesi için gerçekten o alanda bir şeyleri başarmış olması gerektiğine inanıyorum. Aksi bir durum bence geçersiz sadece boş boğazlık ya da kıskançlık durumudur. Kim ne derse Tarkan starlığını kabullendirmiş ve bu starlık mantosunu son derece güzel taşıyan biridir ki bunu sadece ben değil tüm dünya benimsemiştir. Bugün orada her şey bırakılıp bir Tarkan konuşuluyorsa zaten bu da ne kadar önemli biri olduğunun göstergesidir ki zaten önemli olan şeyler konuşulur.
Sezen Aksu'ya söylenecek bir söz olamaz. Çünkü o artık efsane bir kadın. Onun şarkılarıyla büyümüş ve hala onun şarkılarıyla kulaklarımızın pasını silmeye çalışırken kalkıp bir şey söylemek zaten yakışmaz. Tek kelimeyle takdire şayan bir kadın.
Sertab Erener, Levent Yüksel ve Aşkın Nur Yengi'ye gelince… Bence onlar da gelmiş geçmiş en iyi sanatçılar arasında… Yıllar önceki o eski şarkılarını bugün zevkle dinliyorsak ve eskiye özlem duyuyorsak bu, bugünün bir şey çıkarmadığını gösterir. Maalesef bugün çıkan şarkıların ertesi gün sözlerini dahi hatırlayamazken yıllar önceki şarkıları kırk yılda bir de olsa duyduğumuzda mırıldanabiliyorsak vay bugünün haline...
Kısacası eski, eski, eski ne varsa maalesef eskilerde var. Evet yeni nesil süper beyinlerden oluşuyor bunu kabul ediyorum ama eskilerinki gibi üreten bir beyne sahip değil. Her şey teknolojik ve basit. Şarkılar bile. Ne bir duygu ne bir anı bırakıyor insana. Acaba gerçekten teknoloji çıktı, duygu bozuldu mu ne!!!
Ben hiçbir şarkıdan tad almıyorum artık. Çünkü kendimi hiçbirinde bulamıyorum. Neden? Çünkü çıkan tüm şarkılar sanki o şarkıcının sevgilisine yazılan ve arasındaki ilişkiyi anlatan şarkılar. Eee tabii ilişkiler kısa olunca, yaşananlar da az olacağından ömrü de az oluyor. Eski şarkılardaki sevdalar, sözlerdeki vurgular öyle miydi? Baksanıza hala izlerini sürüyor o aşklar.
Demek ki yazılırken, söylenirken ne coşku ve aşk varmış ki bugünlere kadar getirdi hepimizi. Bir de şimdikilere bakın: Daha sözü yazılmadan aşk bitiyor, bir yenisine başlanıyor. Neredeyse bir albümde iki-üç ilişki olduğunu anlıyorsunuz. Şaka gibi vallahi...
Neyse benden bu kadar... Kısacası konunun özeti bu gecede emeği geçen herkese teşekkür edip, ellerine sağlık diyorum. Çünkü kime ne verildi ya da hakkı mıydı bu ödül, değil miydi, kimin hakkıydıdan öte bu yazdığım kişiler vurdu damgasını zaten geceye. Gerisi boş.
Kalın sağlıcakla...
http://www.medyafaresi.com/yazi/430/nilgun-colak-kral-tv-gecesi.html
Her ne kadar güneşi özlesek de yine yağmurlu güzel bir sabahla merhaba demenin zevkini yaşarken, bir kez daha anladım ki ben yağmurun toprakla birleştiğinde ortaya yaydığı bu güzel kokuya aşığım! İnanın yağmurun sesi ve toprağın kokusu bana inanılmaz bir mutluluk veriyor. Yağmur sanki ortalığı temizliyor benim için. Evde yapılan temizlik sonunda nasıl ki bir ferahlık ve güzel bir koku yayılıyorsa ya da yıkanan çamaşır sonrası o güzel yumuşatıcının kokusu nasıl odayı kaplıyorsa yağmur ve toprak kokusu da bana hep temizliği ve arınmayı hatırlatıyor. Belki de temizlik kokusunu çok sevdiğimden, bilmiyorum ama bildiğim tek bir şey var yağmurla sanki tüm dünya temizleniyor gibi geliyor bana.
Keşke insanların beyinlerini ve kalplerini de temizleyen bir şeyler olsa diye düşünmüyor değilim hani. Aslında insanın kalbini ve beynini temizleyen dini inançlarımız var tabii. Ancak bunu bilen ya da uygulayan kaç kişi var, tartışılır. O yüzden keşke yıkanabilir bir şey olsaydı da bazen kötü insanları da bununla yıkayıp iyiye çevirebilseydik diye düşünüyorum.
Neyse… Ben bugün Kral TV Müzik Ödülleri’nden bahsetmek istiyorum. Biliyorsunuz ben pek fazla gece hayatı olan bir insan değilim. Magazin sektöründe iş yapıyor olsam da günde yapılan her yüz davetin ancak yılda bir kaçına katılabiliyorum. Ancak çıkardığım dergiler ve internet portalımda her daveti mutlaka değerlendiriyor, gerekli itinayı gösteriyorum, ilgimi çekenler konusunda da mutlaka yorumlarımı yapıyorum.
Şimdi gelelim konumuza…
Yani Kral TV Müzik Ödülleri Töreni’ne...
Ortada bir sürü haber dönüp duruyor, zaten gazeteleri ve TV'yi sabah oturup iki saat karıştırdığınız zaman neler olmuş, hepsini yaşamış gibi anlıyorsunuz. Tabii bu arada kim kime düşman, kim kime yandaş bunları da ayır etmemek mümkün değil. Ama bizler de bu işin içinde yıllarını vermiş insanlar olarak takdir edersiniz ki; otla sapı ayırabilecek durumdayız.
Şimdi ödül töreninde yaşanan bir takım organizasyon bozukluklarını bir kenara bırakalım, bu zaten herkesin konuştuğu konu. Ayrıca çok da yadırganacak bir durum değil çünkü artık işler gerçekten işi yapana değil tam aksine piarını iyi yapıp, işi yapmasını bilmeyen hatta yaptığı işten haberi olmayanlara veriliyor. Kimse kusura bakmasın ama gerçek bu. Bugün ortada dolaşan insanların yüzde seksenine bakın, o işle ilgili ne geçmişi var, ne başarısı var, varın siz bulun. İki gazetede boy göstererek medyatik olunan, sosyete olunan bir anlayış ve ortamdan daha ne beklenebilir ki?
Bu arada işini ederiyle yapan -azınlık da olsa- saygı duyulacak insanların da olduğu bir gerçek ama artık onların da maalesef küstükleri ve kenara çekildikleri, hatta bir çoğunun da yok olduğu yadsınamaz bir gerçek. Çünkü bu işler her ne kadar profesyonellik gerektirse de gönül koymak da gerektiriyor. Kısacası ortalık çok kalabalık ama aslında boş kalabalık, benden söylemesi.
Şimdi gene gelelim geceye. Bence sonuç ne olursa olsun geceye damgasını vuran güzel olayların olduğunu düşünüyorum. Çünkü Tarkan, Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Levent Yüksel olayı bir numaraydı. Gerçekten bu dörtlü kısa da olsa müthiş, unutulmaz anlar yaşattılar bize.
Zaten Tarkan dünya tarafından kabullenilmiş bizim medarı iftarımız bir star. Türkiye'nin yetiştirdiği ve gurur duyması gereken biri. Üstelik bugüne kadar yerini dolduracak bir kişinin daha çıkmamış olması Tarkan'ın bir kez daha büyüklüğünü sanırım ortaya daha net koyuyor. Herkes hakkında bir şeyler atıp tutuyor, yok kıyafeti yok efendim bilmem nesi. Hakkında konuşanlara soruyorum: Siz o adamın yaptığının kaçta kaçını yaptınız da konuşuyorsunuz? Lütfen biraz dürüst olun.
Bir insanın birine bir şeyler söyleyebilmesi için gerçekten o alanda bir şeyleri başarmış olması gerektiğine inanıyorum. Aksi bir durum bence geçersiz sadece boş boğazlık ya da kıskançlık durumudur. Kim ne derse Tarkan starlığını kabullendirmiş ve bu starlık mantosunu son derece güzel taşıyan biridir ki bunu sadece ben değil tüm dünya benimsemiştir. Bugün orada her şey bırakılıp bir Tarkan konuşuluyorsa zaten bu da ne kadar önemli biri olduğunun göstergesidir ki zaten önemli olan şeyler konuşulur.
Sezen Aksu'ya söylenecek bir söz olamaz. Çünkü o artık efsane bir kadın. Onun şarkılarıyla büyümüş ve hala onun şarkılarıyla kulaklarımızın pasını silmeye çalışırken kalkıp bir şey söylemek zaten yakışmaz. Tek kelimeyle takdire şayan bir kadın.
Sertab Erener, Levent Yüksel ve Aşkın Nur Yengi'ye gelince… Bence onlar da gelmiş geçmiş en iyi sanatçılar arasında… Yıllar önceki o eski şarkılarını bugün zevkle dinliyorsak ve eskiye özlem duyuyorsak bu, bugünün bir şey çıkarmadığını gösterir. Maalesef bugün çıkan şarkıların ertesi gün sözlerini dahi hatırlayamazken yıllar önceki şarkıları kırk yılda bir de olsa duyduğumuzda mırıldanabiliyorsak vay bugünün haline...
Kısacası eski, eski, eski ne varsa maalesef eskilerde var. Evet yeni nesil süper beyinlerden oluşuyor bunu kabul ediyorum ama eskilerinki gibi üreten bir beyne sahip değil. Her şey teknolojik ve basit. Şarkılar bile. Ne bir duygu ne bir anı bırakıyor insana. Acaba gerçekten teknoloji çıktı, duygu bozuldu mu ne!!!
Ben hiçbir şarkıdan tad almıyorum artık. Çünkü kendimi hiçbirinde bulamıyorum. Neden? Çünkü çıkan tüm şarkılar sanki o şarkıcının sevgilisine yazılan ve arasındaki ilişkiyi anlatan şarkılar. Eee tabii ilişkiler kısa olunca, yaşananlar da az olacağından ömrü de az oluyor. Eski şarkılardaki sevdalar, sözlerdeki vurgular öyle miydi? Baksanıza hala izlerini sürüyor o aşklar.
Demek ki yazılırken, söylenirken ne coşku ve aşk varmış ki bugünlere kadar getirdi hepimizi. Bir de şimdikilere bakın: Daha sözü yazılmadan aşk bitiyor, bir yenisine başlanıyor. Neredeyse bir albümde iki-üç ilişki olduğunu anlıyorsunuz. Şaka gibi vallahi...
Neyse benden bu kadar... Kısacası konunun özeti bu gecede emeği geçen herkese teşekkür edip, ellerine sağlık diyorum. Çünkü kime ne verildi ya da hakkı mıydı bu ödül, değil miydi, kimin hakkıydıdan öte bu yazdığım kişiler vurdu damgasını zaten geceye. Gerisi boş.
Kalın sağlıcakla...
http://www.medyafaresi.com/yazi/430/nilgun-colak-kral-tv-gecesi.html