serkan
13-07-06, 15:22
1 Nisan 2001
... ‘Tarkan işi yarım kaldı’
Sezen Aksu klanından söz edilebilir popüler kültürde. Birer birer üne kavuşan vokalistler. Medyada da bir Birand klanından söz edilebilir mi? 32. Gün’ün üne kavuşan parlak çehreli gençleri.
Bizim belki şansımız şuydu: Birand hiç insanları yontarak kendine benzetmeye çalışan bir insan değildi. Hepimizi kendi özgünlüklerimiz içinde programa alıp da programı daha zengin hale getireceğinin bilincinde olacak kadar zeki bir adamdı. Küçük Birandlar’dan oluşan bir programı kimse seyretmezdi. Bu yüzden kendi kişisel tarzlarımızı koruduk. O sayede biraz yırttık. Dikkat ederseniz Sezen’de de öyledir. Sezen’den aldıkları temel dersle kendi tarzlarını birleştirip bir şey inşa edebilenlerin büyük şansı oldu ve devam ediyorlar. Zaten sonra da kopuyorlar ve kendi çizgilerine giriyorlar. Bu da doğal.
Son dönem belgesellerinizde, dikkat ediyorum, o 32. Gün’ün hareketli jeneriklerinden, sinematografik, mizansenli anlatımdan iyice uzaklaştınız.
Orada ben açıkçası Sezen Aksu’yu örnek alıyorum. Şunu hissediyorum ki, insanın her meslekte gelebileceği en üst nokta sadeliktir. Şimdi bana sanki makyajlarımızı siliyormuşuz gibi geliyor. En çıplak halimizle bir şey ortaya koyabilirsek en büyük başarıyı o zaman ortaya yakalayabilecekmişiz gibi geliyor. Biz soslandırıyoruz ne yaparsak. Yaptığınız her müdahale sizi belge olmaktan bir adım daha uzaklaştırıyor. Altına müzik koyuyorsunuz, duygusal bir metin yazıyorsunuz ve belge örtülmüş bir belge oluyor. O makyajdan kurtulmak olacak amacım gelecekte.
Şarkı sözü yazma işiniz nasıl gidiyor?
En son hoş bir sürpriz olacaktı yarım kaldı. Tarkan için bir söz yazmıştım. Fahir’in (Atakoğlu) müziği için, sorun çıktı. Bu amatör bir uğraş. Ben kağıt, kalem içeren her işi çok seviyorum. Hepsini yapmak istiyorum.
Tamamı İçin: http://www.milliyet.com.tr/2001/04/01/pazar/ropop.html
sevgiler...
... ‘Tarkan işi yarım kaldı’
Sezen Aksu klanından söz edilebilir popüler kültürde. Birer birer üne kavuşan vokalistler. Medyada da bir Birand klanından söz edilebilir mi? 32. Gün’ün üne kavuşan parlak çehreli gençleri.
Bizim belki şansımız şuydu: Birand hiç insanları yontarak kendine benzetmeye çalışan bir insan değildi. Hepimizi kendi özgünlüklerimiz içinde programa alıp da programı daha zengin hale getireceğinin bilincinde olacak kadar zeki bir adamdı. Küçük Birandlar’dan oluşan bir programı kimse seyretmezdi. Bu yüzden kendi kişisel tarzlarımızı koruduk. O sayede biraz yırttık. Dikkat ederseniz Sezen’de de öyledir. Sezen’den aldıkları temel dersle kendi tarzlarını birleştirip bir şey inşa edebilenlerin büyük şansı oldu ve devam ediyorlar. Zaten sonra da kopuyorlar ve kendi çizgilerine giriyorlar. Bu da doğal.
Son dönem belgesellerinizde, dikkat ediyorum, o 32. Gün’ün hareketli jeneriklerinden, sinematografik, mizansenli anlatımdan iyice uzaklaştınız.
Orada ben açıkçası Sezen Aksu’yu örnek alıyorum. Şunu hissediyorum ki, insanın her meslekte gelebileceği en üst nokta sadeliktir. Şimdi bana sanki makyajlarımızı siliyormuşuz gibi geliyor. En çıplak halimizle bir şey ortaya koyabilirsek en büyük başarıyı o zaman ortaya yakalayabilecekmişiz gibi geliyor. Biz soslandırıyoruz ne yaparsak. Yaptığınız her müdahale sizi belge olmaktan bir adım daha uzaklaştırıyor. Altına müzik koyuyorsunuz, duygusal bir metin yazıyorsunuz ve belge örtülmüş bir belge oluyor. O makyajdan kurtulmak olacak amacım gelecekte.
Şarkı sözü yazma işiniz nasıl gidiyor?
En son hoş bir sürpriz olacaktı yarım kaldı. Tarkan için bir söz yazmıştım. Fahir’in (Atakoğlu) müziği için, sorun çıktı. Bu amatör bir uğraş. Ben kağıt, kalem içeren her işi çok seviyorum. Hepsini yapmak istiyorum.
Tamamı İçin: http://www.milliyet.com.tr/2001/04/01/pazar/ropop.html
sevgiler...