asltrkn
02-05-11, 14:55
Çocukluk yıllarımda, Tarkan denildiğinde aklıma gelebilecek ilk ve tek şey, Kartal Tibet'in filmleriydi.
Hayal kahramanı bir Tarkan'ımız vardı. Yazıma başlamadan önce Youtube' dan nostaljimi tazelemek adına birkaç eski kareye baktım. Kartal Tibet abimin kafasında bir peruk!
Şimdilerde UGGs çizmeler yapılıyor koyun postundan ama o zamanlar don yapıyorlarmış Kartal Tibet abim giysin diye.
Neyse ki, kendimi buna hazırladığımdan mı olsa gerek, yoksa resimhafızamın gücünden mi, ne güldüm ne de hayal kırıklığına uğradım.
Eğer kaynağım yanıltmıyorsa ve ''Tarkan'' sözcüğü o zamanlar bir isim olmanın ötesinde bir tür rütbe, ünvan gibi bir özellik taşımıyorsa, benim çocukluğumun Tarkan’ı gerçekten yaşamış biriymiş.
Tesadüfün böylesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na denk düşen cumartesi günü çocukluk günlerimde ki Tarkan'ın değil de, mega starımız, medarı iftarımız Tarkan'ın Avrupa turnesinde yer alan Amsterdam konseri vardı.
Evet!.. Ben o konserdeydim, hemde en ön sırada!..
Amma; nasıl o sırayı kaptım, hangi badireler yaşadım, ibret olsun Tarkan hayranlarına.
Sonmedya'mızda dünya tatlısı bir Zelişimiz var. Onu tanıyan hemen hemen herkes Tarkan'a olan hayranlığını bilir. Soğuk bir kış sabahı içeriye bağırarak girdi ve ''Tarkan geliyor Tarkan(!), konsere gideriz değilmi?''
Biz sabah kargalar mamasını yedi mi acaba diye düşünürken gündeme Tarkan oturmuştu bile!..
Bizim ekibin erkekleri her ne kadar burun kıvırsa da, biz bayanlar ayrıntıların peşine inceden inceye düşmüştük bile…
5N'yi (ne, ne zaman, nerede, neden, nasıl) sorularını aktife ettik.
- Ne: Tarkan...
- Ne zaman:23 Nisan 2011…
- Nerede: Amsterdam Heineken Hall...
- Neden: Seviyoruz abi!..
- Nasıl: Parayı bastırırsan...
1K
-Kim: Hepimiz!..
Gitme kararı alındı. Benim tek bir şartım vardı.
-Biletlerimiz VIP olursa gelirim. (Bu cümleyi yazarken THY reklamı aklıma geldi. Yaşlı amcam -Ben uçağa binmem, der…İkna olunca da -Ben bu uçaktan inmem, diyorya hani, bakalım benim halim ne olacak.)
Sol kaşımı yukarıya kaldırarak, ''Salya sümük kızların arasında beni mağdur etmeyin lütfen'' dedim.
Hemen 80 Avro züğürtlemiş bir şekilde, kış aylarımızın donuk ve puslu günlerinde biletlerimizi arada bir çantalarımızdan çıkararak, 23 Nisan'ın ve Tarkan'ın hayalini kurar olduk.
Eee, gel zaman/git zaman geldi bizim 23 Nisan…
Bir telaş bizde yine 5N…
Nerede buluşuyoruz, nasıl gideceğiz, ne giyeceğiz, ne yapacağız?
-Aman aman, geliyor… geliyor… Tarkan geliyor!..
Beklenen gün gelmişti…
Hava da bize kıyak geçmişti, günlük güneşlik Hollanda'ya yakışmayan bir cumartesi günü...
-Sen aşkı, çiçek böcek-güneş bulut sanmışsınnnnn(!)
-Mevsimlerine göre uyuyup uyanmışsssıınnnn(!)
Tarkan'ın şarkısı eşliğinde her ne kadar kortejimiz olmasa da, 23 Nisan çocuklarını aratmayacak neşeyle, bacaklarımız kıçımıza vuruyordu.
Ben heyecanımdan olsa gerek yanlış bir yola girdim. Yolun sonuna barikat koymuşlardı. ''Telaşlanma Deniz Abla'' dedi Bahar, bir çırpıda arabadan indi.
Kahkaha içinde İnerken de diyor ki;
-Tarkan için tüm barikatları aşarız di mi kızlar!.
Aşmıştık da, barikatlar artık yolun ortasında değil sağında duruyordu.
Az gittik-uz gittik (Hollanda da tepe olmadığı için) dereleri geçip tepeleri düz gidemesekte, Amsterdam Arena'ya vardık. Dütdütümü sağlam bir yere park ettik.
Saatlerimiz 17:30'u gösteriyordu. Konser saat 20:30'da başlayacaktı. Peki biz neden o kadar erken gittik Arena'ya?
Her ne kadar erkenmiş gibi sanılsa da bizim fanatikler (diğer 23 Nisan çocukları) alanı doldurmuştu bile.
Biletimiz VIP, ama ayakta izleyecektik Tarkan'ımızı. O yüzden kapılar açıldığı gibi ''Allah Allah'' nidalarıyla dalmalıydık salona…
Kızlar süslenmiş, püslenmiş, kokulanmış, kokonalaşmış ve gelmiş. Etrafa bir göz atınca benim yaş kategorimden azınlık sayılacak kadar vardı. Ohhh, Yarabbi şükür derken;
Birden gözüme Tarkan manyağı olduğu kesin izler taşıyan bir kız ilişti.
Taş çatlasa; yaş 14…
T-shirtte; Tarkan…
Şapkada; Tarkan
Kolyede; Tarkan
Dişlerde; Teller
Hanım kızın arkasından bir bey (benim yaş kategorimde) sırıtıyor. Babasıymış…Kuyrukta beklerken biz Türk milleti arkadaş oluruz ya hani. Etraftan soruyorlar, anlatıyor adam gururla.
Kulak misafiri olmazsam olmaz tabiki!..
Kızını almış yanıbaşına, kuzu kuzu Tarkan turnesine çıkarmış…Helal olsun be!..
Tarkan nereye bunlar oraya gider imiş…Paris'se Paris'e abim. Almanya'daysa Tarkan, Almanya'ya. Belçika'daysa; kapının ardı Belçika. Oraya da gideriz. Ba ba baba ba!..
Bundan sonrasını, yazısız karıkatür gibi algılayın. Es geçiyorum.
Her ne kadar bize ait olan biletlerin giriş yolu ayrı olsa da, izdiham yaşanacağı kokusunu alır gibiydim.
Korumalar bir gelip bir gidiyor, heyecanlı kalabalık ise her geçen dakikayla çoğalıyordu. Diğer taraftan ''Bizim de vip kartımız var bizi yanlış yönlendirdiler'' sesleri yükselmeye başlamıştı.
Kapıların açılmasına ramak kalmıştı ki, arkamızdakiler hücuma başladı. Tacize 5 saniye kalmıştı. 5-4-3-2-1. Feryat figan içinde, 80 avronun ve Tarkan'ın hatırına itiş-kakış kapıları ve tüm güvenlik birimlerini zorlayarak, yaşanan o kadar hengameye rağmen, sanıyorum 5. kişi olarak konser salonuna fırlamıştım.
Benim salya sümük kızlarım, yüksek topukları giymekle maratonu baştan kaybetmişlerdi. Converse All Star farkıyla podyumun önünde, ilk sırada ve en ortada kendimi dikili buldum.
Anaaa, bizim kızlar nerede kalmıştı peki!..
O an bencilliğim tuttu. Vallahi hiçbir kuvvet beni yerimden kıpırdatamazdı.
Saat tastamam 18:30 u gösteriyordu.
Tarkan'ın kapsama alanına girmiştim bile.
Su içsem, çişim gelecekti. Tuvalete gitsem, yerimi kapacaklardı.
-Aslaaaaaaaa asla vazgeçmem senden aslaaaaa….
Saat 20:30'a kadar yerimde çakılı, sabırla (her ne kadar sabır kelimesi lugatımda olmasa da) bekledim valla.
İşte; o an gelmişti. Işıklar loşlaştı. Müzik adamları orkestra da yerini aldı. Kıyametin kopma anı gelmişti. Salonda herkes, ben hariç bağrıyordu sanıyorum. Kimi heyecandan kimi, suzuzluktan. Kimi çişi geldiğinden, kimi ayaklarını sıkan topuklu ayakkabılardan, kimi de Tarkan'a olan aşkından bağırıyor olmalıydı.
Tarkan sahnede yerini aldı…
Sahnenin arkasındaki panoda binbir ışık kümesi dans ediyordu adeta.
Muzik kalitesi müthiş…
Aman Allahım! Bu nasıl bir ambiyans böyle…
Megastar olmak, profosyonel olmak bunu gerektiriyordu demek ki!..
Ben de bağırmalıydımmmm….
Her ne kadar boydan kaybetse de, Tarkan müthiş bir peformansla tam önümdeydi. Tarkan'a bakan binlerce göz içinde, en şanslısı benim kahverengi gözlerimdi o gece…
Tüm şarkılar hep bir ağızdan söylendi.
Türkçemizi düzgün konuşamayan Türk gençliği, 23 Nisan'ın şanına yakışır derece tam telaffuz Tarkan şarkılarını gözlerinizi yaşartacak derecede aksansız söylüyordu.
Tarkan'ın orkestrası enaz Tarkan kadar etkilemişti beni. Her melodide, her tınıda, her bir notada kendileri yok oluyor, ruhları şaha kalkıyordu adeta. Bir ara gitarcı ile göz göze gelip ruhuna fısıldadım. ''Harikasınız iyi ki varsınız.''
Tarkan; büyük bir eforla şarkılarını söylüyor ve ter döküyordu. Terini siyah bir havluya sildi ve fırlattı izleyenlere…
Eyvahhhh, dedim bu pek hayra işaret değil.
Kime gitti bilinmez hemen kayboldu havlu o kalabalıkta…
Konserin başlamasını beklerken ilerlemeyen saatler, şimdi su gibi akıp gidiyordu. Arkamdan bir elin omuzuma dokunduğunu hissettim.
Bizim model babaymış..
-Şey, afedersiniz…Kızım diyorum, acaba yanınızdaki bayanla ortanıza alabilir misiniz diyordum…
-Şey, alamayız efendim. Kızınız Tarkan'ı defalarca görmüş. Bu benim ilk görüşüm ve bu şansı iyi değerlendirmeliyim, belki birdaha bu anı yakalayamayabilirim.
Ayyy ne kötüyüm ne anlayışsızım ben değil mi?
İstifimi dahi bozmadan Tarkan'ın kapsama alanına geri döndüm…
-Dönnn bebeğimmmm dön çaresizzz başımmm….
Nostaljilerden bir demet vardı sırada, tek kelimeyle muhteşem…
İkinci havlu geliyorrrrrr, yakalayın kızlarrrrrr!….
Burun ucuyla ikinci havluyu kaçırdım.(kendim için istiyorduysam namerdim. Bizim Zeliş için valla)
Konserin demlerini yaşıyorduk…Tarkan gidiyordu, ''Teşekkür ederim Amsterdam'' deyip kayboldu.
TARKAN!.. TARKAN!.. TARKAN!..
Diye inlerken Heineken Music Hall, Tarkan yeniden göründü ve konfetiler uçuşmaya başladı havada. Tarkan muhteşem bir vedaya imza atacaktı ama o anda yanımızda bir patırdı oluştu. Baktım ki iki kız kavga kıyamet. Zavallılardan biri havlunun bir ucunu, diğeri de öbür ucunu yakalamıştı ve paylaşamıyorlardı. Güvenlik olaya müdahele etti ve havluyu güvenliğe kaptırdı bizimkiler.
Tarkan gözünün ucuyla olanlara bakarken, Tarkan'ın ter kokan havlusu için kızlardan birisi bayıldıııııı…
''A be salak kızım'' dedim kendi kendime.. Ya! bu havlu Tarkan'ın olmasaydı da, sıradan birinin havlusu olsaydı bayılır mıydın acep?
Eski zamanlarda facebook, twitter yok. Millet ne ile oyalanacak, ayı oynatırlarmış sokaklarda. Ayı'ya, ''Hamamda kadınlar nasıl bayılır?'' dediklerinde, ayı yere yatarmış. Devr-i zaman, şimdi de ayı oynatılıyor olsa idi, ''Tarkan'ın havlusunu kapamayan kızlar nasıl bayılır'' derlerdi herhalde..
Neden üzülüyorsunuz a kızlar; git al Hema'dan siyah bir havlu. Sık üstüne babanın parfumünü, bir tutam da erkek teri, yuttur millete Tarkan'ın havlusunu ben kaptım diye.
Bence, en çok üzülen benim model baba olmuştu.
Ne güzel olurdu eve elleri Tarkan'in teri kokan bir havlu ile dönselerdi.
Ahhhh ahhh!..Acaba ben babama o kızın yaşlarındayken ''Babacım ben Kartal Tibet'in hayranıyım. Beni filmin çekildiği platoya götür'' deseydim ne olurdu?
Çok basit cevabı: Kıçıma okkalı bir tokat yerdim ve Tarkan maceram sona ererdi ömrüm boyunca.
Nufel Yavuz tabiriyle, küpelik not: Siz siz olun ne yapın edin, en ön sırayı kapın ve bir Tarkan konserine gidin.
Tebessümle…
Deniz SEZER
http://www.sonhaber.nl/index.php?option=com_content&view=article&id=8058:ayilana-tarkan-bayilana-havlu&catid=86:deniz-sezer
Hayal kahramanı bir Tarkan'ımız vardı. Yazıma başlamadan önce Youtube' dan nostaljimi tazelemek adına birkaç eski kareye baktım. Kartal Tibet abimin kafasında bir peruk!
Şimdilerde UGGs çizmeler yapılıyor koyun postundan ama o zamanlar don yapıyorlarmış Kartal Tibet abim giysin diye.
Neyse ki, kendimi buna hazırladığımdan mı olsa gerek, yoksa resimhafızamın gücünden mi, ne güldüm ne de hayal kırıklığına uğradım.
Eğer kaynağım yanıltmıyorsa ve ''Tarkan'' sözcüğü o zamanlar bir isim olmanın ötesinde bir tür rütbe, ünvan gibi bir özellik taşımıyorsa, benim çocukluğumun Tarkan’ı gerçekten yaşamış biriymiş.
Tesadüfün böylesi, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'na denk düşen cumartesi günü çocukluk günlerimde ki Tarkan'ın değil de, mega starımız, medarı iftarımız Tarkan'ın Avrupa turnesinde yer alan Amsterdam konseri vardı.
Evet!.. Ben o konserdeydim, hemde en ön sırada!..
Amma; nasıl o sırayı kaptım, hangi badireler yaşadım, ibret olsun Tarkan hayranlarına.
Sonmedya'mızda dünya tatlısı bir Zelişimiz var. Onu tanıyan hemen hemen herkes Tarkan'a olan hayranlığını bilir. Soğuk bir kış sabahı içeriye bağırarak girdi ve ''Tarkan geliyor Tarkan(!), konsere gideriz değilmi?''
Biz sabah kargalar mamasını yedi mi acaba diye düşünürken gündeme Tarkan oturmuştu bile!..
Bizim ekibin erkekleri her ne kadar burun kıvırsa da, biz bayanlar ayrıntıların peşine inceden inceye düşmüştük bile…
5N'yi (ne, ne zaman, nerede, neden, nasıl) sorularını aktife ettik.
- Ne: Tarkan...
- Ne zaman:23 Nisan 2011…
- Nerede: Amsterdam Heineken Hall...
- Neden: Seviyoruz abi!..
- Nasıl: Parayı bastırırsan...
1K
-Kim: Hepimiz!..
Gitme kararı alındı. Benim tek bir şartım vardı.
-Biletlerimiz VIP olursa gelirim. (Bu cümleyi yazarken THY reklamı aklıma geldi. Yaşlı amcam -Ben uçağa binmem, der…İkna olunca da -Ben bu uçaktan inmem, diyorya hani, bakalım benim halim ne olacak.)
Sol kaşımı yukarıya kaldırarak, ''Salya sümük kızların arasında beni mağdur etmeyin lütfen'' dedim.
Hemen 80 Avro züğürtlemiş bir şekilde, kış aylarımızın donuk ve puslu günlerinde biletlerimizi arada bir çantalarımızdan çıkararak, 23 Nisan'ın ve Tarkan'ın hayalini kurar olduk.
Eee, gel zaman/git zaman geldi bizim 23 Nisan…
Bir telaş bizde yine 5N…
Nerede buluşuyoruz, nasıl gideceğiz, ne giyeceğiz, ne yapacağız?
-Aman aman, geliyor… geliyor… Tarkan geliyor!..
Beklenen gün gelmişti…
Hava da bize kıyak geçmişti, günlük güneşlik Hollanda'ya yakışmayan bir cumartesi günü...
-Sen aşkı, çiçek böcek-güneş bulut sanmışsınnnnn(!)
-Mevsimlerine göre uyuyup uyanmışsssıınnnn(!)
Tarkan'ın şarkısı eşliğinde her ne kadar kortejimiz olmasa da, 23 Nisan çocuklarını aratmayacak neşeyle, bacaklarımız kıçımıza vuruyordu.
Ben heyecanımdan olsa gerek yanlış bir yola girdim. Yolun sonuna barikat koymuşlardı. ''Telaşlanma Deniz Abla'' dedi Bahar, bir çırpıda arabadan indi.
Kahkaha içinde İnerken de diyor ki;
-Tarkan için tüm barikatları aşarız di mi kızlar!.
Aşmıştık da, barikatlar artık yolun ortasında değil sağında duruyordu.
Az gittik-uz gittik (Hollanda da tepe olmadığı için) dereleri geçip tepeleri düz gidemesekte, Amsterdam Arena'ya vardık. Dütdütümü sağlam bir yere park ettik.
Saatlerimiz 17:30'u gösteriyordu. Konser saat 20:30'da başlayacaktı. Peki biz neden o kadar erken gittik Arena'ya?
Her ne kadar erkenmiş gibi sanılsa da bizim fanatikler (diğer 23 Nisan çocukları) alanı doldurmuştu bile.
Biletimiz VIP, ama ayakta izleyecektik Tarkan'ımızı. O yüzden kapılar açıldığı gibi ''Allah Allah'' nidalarıyla dalmalıydık salona…
Kızlar süslenmiş, püslenmiş, kokulanmış, kokonalaşmış ve gelmiş. Etrafa bir göz atınca benim yaş kategorimden azınlık sayılacak kadar vardı. Ohhh, Yarabbi şükür derken;
Birden gözüme Tarkan manyağı olduğu kesin izler taşıyan bir kız ilişti.
Taş çatlasa; yaş 14…
T-shirtte; Tarkan…
Şapkada; Tarkan
Kolyede; Tarkan
Dişlerde; Teller
Hanım kızın arkasından bir bey (benim yaş kategorimde) sırıtıyor. Babasıymış…Kuyrukta beklerken biz Türk milleti arkadaş oluruz ya hani. Etraftan soruyorlar, anlatıyor adam gururla.
Kulak misafiri olmazsam olmaz tabiki!..
Kızını almış yanıbaşına, kuzu kuzu Tarkan turnesine çıkarmış…Helal olsun be!..
Tarkan nereye bunlar oraya gider imiş…Paris'se Paris'e abim. Almanya'daysa Tarkan, Almanya'ya. Belçika'daysa; kapının ardı Belçika. Oraya da gideriz. Ba ba baba ba!..
Bundan sonrasını, yazısız karıkatür gibi algılayın. Es geçiyorum.
Her ne kadar bize ait olan biletlerin giriş yolu ayrı olsa da, izdiham yaşanacağı kokusunu alır gibiydim.
Korumalar bir gelip bir gidiyor, heyecanlı kalabalık ise her geçen dakikayla çoğalıyordu. Diğer taraftan ''Bizim de vip kartımız var bizi yanlış yönlendirdiler'' sesleri yükselmeye başlamıştı.
Kapıların açılmasına ramak kalmıştı ki, arkamızdakiler hücuma başladı. Tacize 5 saniye kalmıştı. 5-4-3-2-1. Feryat figan içinde, 80 avronun ve Tarkan'ın hatırına itiş-kakış kapıları ve tüm güvenlik birimlerini zorlayarak, yaşanan o kadar hengameye rağmen, sanıyorum 5. kişi olarak konser salonuna fırlamıştım.
Benim salya sümük kızlarım, yüksek topukları giymekle maratonu baştan kaybetmişlerdi. Converse All Star farkıyla podyumun önünde, ilk sırada ve en ortada kendimi dikili buldum.
Anaaa, bizim kızlar nerede kalmıştı peki!..
O an bencilliğim tuttu. Vallahi hiçbir kuvvet beni yerimden kıpırdatamazdı.
Saat tastamam 18:30 u gösteriyordu.
Tarkan'ın kapsama alanına girmiştim bile.
Su içsem, çişim gelecekti. Tuvalete gitsem, yerimi kapacaklardı.
-Aslaaaaaaaa asla vazgeçmem senden aslaaaaa….
Saat 20:30'a kadar yerimde çakılı, sabırla (her ne kadar sabır kelimesi lugatımda olmasa da) bekledim valla.
İşte; o an gelmişti. Işıklar loşlaştı. Müzik adamları orkestra da yerini aldı. Kıyametin kopma anı gelmişti. Salonda herkes, ben hariç bağrıyordu sanıyorum. Kimi heyecandan kimi, suzuzluktan. Kimi çişi geldiğinden, kimi ayaklarını sıkan topuklu ayakkabılardan, kimi de Tarkan'a olan aşkından bağırıyor olmalıydı.
Tarkan sahnede yerini aldı…
Sahnenin arkasındaki panoda binbir ışık kümesi dans ediyordu adeta.
Muzik kalitesi müthiş…
Aman Allahım! Bu nasıl bir ambiyans böyle…
Megastar olmak, profosyonel olmak bunu gerektiriyordu demek ki!..
Ben de bağırmalıydımmmm….
Her ne kadar boydan kaybetse de, Tarkan müthiş bir peformansla tam önümdeydi. Tarkan'a bakan binlerce göz içinde, en şanslısı benim kahverengi gözlerimdi o gece…
Tüm şarkılar hep bir ağızdan söylendi.
Türkçemizi düzgün konuşamayan Türk gençliği, 23 Nisan'ın şanına yakışır derece tam telaffuz Tarkan şarkılarını gözlerinizi yaşartacak derecede aksansız söylüyordu.
Tarkan'ın orkestrası enaz Tarkan kadar etkilemişti beni. Her melodide, her tınıda, her bir notada kendileri yok oluyor, ruhları şaha kalkıyordu adeta. Bir ara gitarcı ile göz göze gelip ruhuna fısıldadım. ''Harikasınız iyi ki varsınız.''
Tarkan; büyük bir eforla şarkılarını söylüyor ve ter döküyordu. Terini siyah bir havluya sildi ve fırlattı izleyenlere…
Eyvahhhh, dedim bu pek hayra işaret değil.
Kime gitti bilinmez hemen kayboldu havlu o kalabalıkta…
Konserin başlamasını beklerken ilerlemeyen saatler, şimdi su gibi akıp gidiyordu. Arkamdan bir elin omuzuma dokunduğunu hissettim.
Bizim model babaymış..
-Şey, afedersiniz…Kızım diyorum, acaba yanınızdaki bayanla ortanıza alabilir misiniz diyordum…
-Şey, alamayız efendim. Kızınız Tarkan'ı defalarca görmüş. Bu benim ilk görüşüm ve bu şansı iyi değerlendirmeliyim, belki birdaha bu anı yakalayamayabilirim.
Ayyy ne kötüyüm ne anlayışsızım ben değil mi?
İstifimi dahi bozmadan Tarkan'ın kapsama alanına geri döndüm…
-Dönnn bebeğimmmm dön çaresizzz başımmm….
Nostaljilerden bir demet vardı sırada, tek kelimeyle muhteşem…
İkinci havlu geliyorrrrrr, yakalayın kızlarrrrrr!….
Burun ucuyla ikinci havluyu kaçırdım.(kendim için istiyorduysam namerdim. Bizim Zeliş için valla)
Konserin demlerini yaşıyorduk…Tarkan gidiyordu, ''Teşekkür ederim Amsterdam'' deyip kayboldu.
TARKAN!.. TARKAN!.. TARKAN!..
Diye inlerken Heineken Music Hall, Tarkan yeniden göründü ve konfetiler uçuşmaya başladı havada. Tarkan muhteşem bir vedaya imza atacaktı ama o anda yanımızda bir patırdı oluştu. Baktım ki iki kız kavga kıyamet. Zavallılardan biri havlunun bir ucunu, diğeri de öbür ucunu yakalamıştı ve paylaşamıyorlardı. Güvenlik olaya müdahele etti ve havluyu güvenliğe kaptırdı bizimkiler.
Tarkan gözünün ucuyla olanlara bakarken, Tarkan'ın ter kokan havlusu için kızlardan birisi bayıldıııııı…
''A be salak kızım'' dedim kendi kendime.. Ya! bu havlu Tarkan'ın olmasaydı da, sıradan birinin havlusu olsaydı bayılır mıydın acep?
Eski zamanlarda facebook, twitter yok. Millet ne ile oyalanacak, ayı oynatırlarmış sokaklarda. Ayı'ya, ''Hamamda kadınlar nasıl bayılır?'' dediklerinde, ayı yere yatarmış. Devr-i zaman, şimdi de ayı oynatılıyor olsa idi, ''Tarkan'ın havlusunu kapamayan kızlar nasıl bayılır'' derlerdi herhalde..
Neden üzülüyorsunuz a kızlar; git al Hema'dan siyah bir havlu. Sık üstüne babanın parfumünü, bir tutam da erkek teri, yuttur millete Tarkan'ın havlusunu ben kaptım diye.
Bence, en çok üzülen benim model baba olmuştu.
Ne güzel olurdu eve elleri Tarkan'in teri kokan bir havlu ile dönselerdi.
Ahhhh ahhh!..Acaba ben babama o kızın yaşlarındayken ''Babacım ben Kartal Tibet'in hayranıyım. Beni filmin çekildiği platoya götür'' deseydim ne olurdu?
Çok basit cevabı: Kıçıma okkalı bir tokat yerdim ve Tarkan maceram sona ererdi ömrüm boyunca.
Nufel Yavuz tabiriyle, küpelik not: Siz siz olun ne yapın edin, en ön sırayı kapın ve bir Tarkan konserine gidin.
Tebessümle…
Deniz SEZER
http://www.sonhaber.nl/index.php?option=com_content&view=article&id=8058:ayilana-tarkan-bayilana-havlu&catid=86:deniz-sezer