ece**
06-12-10, 15:09
Bizim esasında iki tane Tarkan'ımız var. İkisi de neresinden baksanız kendi çaplarında dünyaca meşhur. Bir tanesi gözünün içinde kızıl/sarı saçı, elinde kılıcı, beyaz atının üzerinde önünde en yakın dostu kurt artık Viking mi ararsınız Bizans mı dünyada ne kadar kötü(!) varsa hepsine dersini veren bir hayal kahramanı. Diğeriyse her sene değişen saçı, elinde mikrofonu, sahnenin üzerinde Meksika'dan İtalya'ya kadar uzanan bir coğrafyada hayranlarını büyüleyen bir gerçek kahraman. Bu yazının konusu ise tahmin edebileceğiniz gibi savaşçı değil müzisyen olanı.
Tarkan'dan uzun uzun bahsetmeye hiç gerek yok. Sevin ya da sevmeyin. Dinleyin ya da dinlemeyin. Onun hakkında A'dan Z'ye herşeyi zaten biliyoruz. Anadolu'nun düğün salonlarından Paris'in efsanevi Olympia'sına uzanmayı başaran, basına konuşmayı hiç sevmeyen, kimseye bulaşmayan sakin görünümlü bu adam hiç yaşlanmadan emin adımlarla yoluna devam ediyor. Şarkıları tüm ülkeyi rehin alıyor. Tıpkı son albümünde olduğu gibi...
Dedik ki bizim iki tane Tarkan'ımız var. Peki kaç tane Tarkancığımız var? Oturup saymaya kalksak isim isim bu yazının bir yazı dizisi olması lazım. O isimleri burada geçirmeye kalksak başımıza olmadık işler de gelebilir. En ufak kaş jestinden en bilinen dans hareketlerine kadar onun herşeyini kopyalayan küçük Tarkancıklar da yılmadan yollarına devam ediyor. Gerçi onların ömrü uzun değil. Kelebek misali en fazla bir hafta ancak görebiliyoruz. Sonra yokolduklarını bile anlamıyoruz arkasından yenileri geliyor. Bu sirkülasyonun kolay kolay bozulacağı yok.
İşin en ilginç yanıysa Tarkan Tevetoğlu'nun bu durumdan en küçük bir şikayeti bile olmaması. Biz oturduğumuz yerde pis taklitçiler diye saydırıp duruyoruz. Ama bu kopyalar Tarkan'ın başarısını körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Muhtemelen isimlerini hatta bir tane şarkılarını bile bilmiyordur. İşin sırrı işte tam da burada. Tarkan var, Tarkancık var. Ne de olsa, taklitler her zaman aslını yaşatır!
SARP DAKNİ
http://aktif.tr.msn.com/muzik/article.aspx?cp-documentid=155402744
Tarkan'dan uzun uzun bahsetmeye hiç gerek yok. Sevin ya da sevmeyin. Dinleyin ya da dinlemeyin. Onun hakkında A'dan Z'ye herşeyi zaten biliyoruz. Anadolu'nun düğün salonlarından Paris'in efsanevi Olympia'sına uzanmayı başaran, basına konuşmayı hiç sevmeyen, kimseye bulaşmayan sakin görünümlü bu adam hiç yaşlanmadan emin adımlarla yoluna devam ediyor. Şarkıları tüm ülkeyi rehin alıyor. Tıpkı son albümünde olduğu gibi...
Dedik ki bizim iki tane Tarkan'ımız var. Peki kaç tane Tarkancığımız var? Oturup saymaya kalksak isim isim bu yazının bir yazı dizisi olması lazım. O isimleri burada geçirmeye kalksak başımıza olmadık işler de gelebilir. En ufak kaş jestinden en bilinen dans hareketlerine kadar onun herşeyini kopyalayan küçük Tarkancıklar da yılmadan yollarına devam ediyor. Gerçi onların ömrü uzun değil. Kelebek misali en fazla bir hafta ancak görebiliyoruz. Sonra yokolduklarını bile anlamıyoruz arkasından yenileri geliyor. Bu sirkülasyonun kolay kolay bozulacağı yok.
İşin en ilginç yanıysa Tarkan Tevetoğlu'nun bu durumdan en küçük bir şikayeti bile olmaması. Biz oturduğumuz yerde pis taklitçiler diye saydırıp duruyoruz. Ama bu kopyalar Tarkan'ın başarısını körüklemekten başka bir işe yaramıyor. Muhtemelen isimlerini hatta bir tane şarkılarını bile bilmiyordur. İşin sırrı işte tam da burada. Tarkan var, Tarkancık var. Ne de olsa, taklitler her zaman aslını yaşatır!
SARP DAKNİ
http://aktif.tr.msn.com/muzik/article.aspx?cp-documentid=155402744