Nzl
02-07-06, 16:40
Tarkan röportajının hepimize söyledikleri
Tarkan ile bugüne kadar yapılan en dobra röportajın altında İlke Gürman'ın imzası vardı. Megastar'ı Avrupa turnesi sırasında adım adım izleyen İlke'nin söyleşisi hem atv Ana Haber'de yayınlandı hem de Takvim gazetesine dizi oldu. Söyleşinin beni en çok etkileyen bölümü, Tarkan'ın babası hakkındaki sözleriydi. Babasından söz ederken Tarkan'ın gözleri boşluğa dalıp, uzaklarda bir yerlere kilitlendi. Ağzı konuşuyor ama kalbi ufuk çizgisinde beliren bir yüzle hesaplaşıyordu sanki. "En çok da..." dedi yutkunarak, "En çok da yalnız öldüğüne üzüldüm. Oysa kapanmamış bazı hesaplar vardı. Konuşacağımız şeyler... Bizi bırakıp gitti. 'Ben ölmeye gidiyorum' deyip, köyünün yolunu tuttu. Biz dalga geçtik o sıra... Bir buçuk ay sonra ölüm haberi geldi... Bu günlerimi göremedi..." Amerika'da stüdyolar, Londra'da evler, İstanbul'da rezidanslar... Üstü açık limuzinlerle Viyana'da kendini tekerleklerin altına atan Avusturyalı kızlara gönderilen öpücükler... Bol paralı, şöhretle bezeli, neon pırıltılı bir yaşam... Ama ya yaşanmamışlıklar? Ya sevilmemişlikler? Ya saçların arasında gezinecek bir baba elinin hasretliği? Mega yaşamların acıları da mega oluyor belli ki... Tarkan röportajının söylediği tek bir şey var: Ne şöhret, ne para ne de bir başka şey, yarım kalmış sevgileri tamamlayabiliyor. Henüz fırsatı olanlar, Tarkan'dan paylarına düşen dersi alsın. Hayattayken gidip anasının, babasının boynuna sarılsın!..
http://www.sabah.com.tr/gny/yaz1277-70-101-20060702-200.html
Tarkan ile bugüne kadar yapılan en dobra röportajın altında İlke Gürman'ın imzası vardı. Megastar'ı Avrupa turnesi sırasında adım adım izleyen İlke'nin söyleşisi hem atv Ana Haber'de yayınlandı hem de Takvim gazetesine dizi oldu. Söyleşinin beni en çok etkileyen bölümü, Tarkan'ın babası hakkındaki sözleriydi. Babasından söz ederken Tarkan'ın gözleri boşluğa dalıp, uzaklarda bir yerlere kilitlendi. Ağzı konuşuyor ama kalbi ufuk çizgisinde beliren bir yüzle hesaplaşıyordu sanki. "En çok da..." dedi yutkunarak, "En çok da yalnız öldüğüne üzüldüm. Oysa kapanmamış bazı hesaplar vardı. Konuşacağımız şeyler... Bizi bırakıp gitti. 'Ben ölmeye gidiyorum' deyip, köyünün yolunu tuttu. Biz dalga geçtik o sıra... Bir buçuk ay sonra ölüm haberi geldi... Bu günlerimi göremedi..." Amerika'da stüdyolar, Londra'da evler, İstanbul'da rezidanslar... Üstü açık limuzinlerle Viyana'da kendini tekerleklerin altına atan Avusturyalı kızlara gönderilen öpücükler... Bol paralı, şöhretle bezeli, neon pırıltılı bir yaşam... Ama ya yaşanmamışlıklar? Ya sevilmemişlikler? Ya saçların arasında gezinecek bir baba elinin hasretliği? Mega yaşamların acıları da mega oluyor belli ki... Tarkan röportajının söylediği tek bir şey var: Ne şöhret, ne para ne de bir başka şey, yarım kalmış sevgileri tamamlayabiliyor. Henüz fırsatı olanlar, Tarkan'dan paylarına düşen dersi alsın. Hayattayken gidip anasının, babasının boynuna sarılsın!..
http://www.sabah.com.tr/gny/yaz1277-70-101-20060702-200.html