badboyserkan
03-08-10, 00:57
Başlı Başına Sosyolojik Bir Vak’a: Tarkan
02 Agustos 2010
http://img833.imageshack.us/img833/9882/dsc01232o.jpg (http://img833.imageshack.us/i/dsc01232o.jpg/)
Tarkan, Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca dünya müzik piyasasına sunabildiği ve muhtemelen sunabileceği tek önemli uluslararası değer. Yıllardır müziğiyle, dansıyla, tavırlarıyla, çıkışlarıyla Türkiye gündemindeki yerini koruyan Tarkan; yaşadığı zor günlerden sonra yeni albümü ‘Adımı Kalbine Yaz’la dinleyicisine kendini affettirmeyi başarmış gibi görünüyor.
Doğu ile Batı arasında sıkışmış kalmış; kültürlerin, renklerin, farklılıkların harmanlandığı bir coğrafyada herkesi memnun edebilecek, herkesin üzerinde uzlaşabileceği, ortak bir atmosfer yaratabilecek tarzda müzik icra etmek; farklı kesimlerin beğendiği bir figür olmak oldukça zor gibi görünüyor. Tarkan ise 90’lı yıllardan itibaren Türkiye toplumunun üzerinde uzlaşabildiği yegâne isim. Karşı da çıksa, hata da yapsa, dilediği gibi yaşasa da bu halk onu bağrına basıyor, onaylıyor, takdir ediyor. Muhafazakarlığın, gelenekselliğin baskın olduğu Türkiye’de göz süzen, gerdan kıran, yeri geldiğinde zil takıp oynayan; küpe takan, saç uzatan, kırmızı giyen, feminen sahne kıyafetleriyle arz-ı endam eden Tarkan ikiyüzlülüklerimizi yüzümüze vuruyor; kalıplara, limitlere, kabullenmişliklere meydan okuyor. Tarkan gibi başkaldıran, tabu yıkan, isyan eden başka bir starla daha karşılaşmadı Türkiye henüz. Erkekliğin işte, sokakta, yatakta koşulsuz, mutlak başarıya endekslendiği; ‘Çaktı mı yapıştıran, koluna taktı mı yakıştıran’ erkeklerin ‘ideal erkek’ olarak anıldığı; delikanlılığa, şiddet soslu maço kültürüne biat edilen ülkemizde Tarkan’ın eril kültüre, toplum tarafından dikte edilen cinsiyet rollerine ve cinsel kimliğe açıkça meydan okuduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Sevse de sevdiğini belli etmeyen, hiçbir zaman alttan almayan geleneksel Türk erkeğinin aksine şarkılarında sevgilisinin kalbini kırmaktan korkan, af dileyen, karşısındaki kadın için kul köle olabilecek bir erkek imajıyla karşımıza çıkıyor Tarkan. Cesaretin, korkusuzluğun erkeklik normu olarak sunulduğu Türkiye’de geceleri tek başına karanlık sokaklarda yürümekten korktuğunu söyleyebiliyor.
Tarkan’a zamanında birçok erkeğin ‘kıl olmasındaki’ en önemli faktörse Türkiye’de kabul gören Ortadoğulu, delikanlı, maço erkek imajına taban tabana zıt tavırlar sergilemesine rağmen Türkiye’deki kadın popülasyonu tarafından bir arzu nesnesi haline gelmeyi başarabilmesi. Aysun Yüksel ‘Tarkan ve Yıldız Olgusu’ isimli doktora tezinde bunu ‘abi, baba, nişanlı, eş baskısından, kısıtlamasından bunalmış Türk kadınının; sevilmeyi, yeri geldiğinde affedilmeyi dileyen, maço olmayan bir pop figüründe ideal erkeği bulmasıyla’ özdeşleştiriyor. Askere gitmenin erkeklik için önemli bir dönüm noktası olarak kabul edildiği, askerliğin kutsal bir görev olarak addedildiği Türkiye’de, ülkemiz henüz ‘vicdani retçilikle’ tanışmamışken; “Avrupa’da şarkılarım bu kadar ünlüyken, kariyerimi bırakıp da 1.5 yıl askere gitmemi beklemesin kimse; zaten savaşa da inanmıyorum, savaş karşıtıyım!” diyerek milliyetçiliğin oldukça aktif olduğu 90’lı yıllarda militarizme meydan okumuşluğu da var Tarkan’ın. 2001 yılında çıplaklar kampında çekilmiş fotoğraflarının illegal yollarla basına sızdırılmasıysa Tarkan’ın ‘erkekliğinin’ toplum nezdinde sorgulanmasına sebep olmuştu; Tarkan da çıkıp ‘Fotoğraflar fotomontaj değil, yasal olmayan yollarla fotoğrafları basına verenlerle mahkemede hesaplaşacağız.’ demişti.
Kariyerini riske atma pahasına kendi yaşam biçiminden ödün vermemesi Tarkan’ın Türkiye’de bu denli tutulmasının sırrı olabilir. Toplumun sosyal kodlarına, tabularına başkaldırmış olsa da; canlı yayında ‘Çişim geldi.’ diyerek katılmış olduğu programdan ayrılmış olsa da, zorunlu askerliğe kafa tutmuş olsa da, çıplaklar kampında çekilmiş fotoğrafları basına sızmış olsa da, kokain kullandığı iddiasıyla gözaltına alınmış olsa da; Türkiye’deki baskıcı ortamdan kaçıp uzun yıllar ABD’de yaşamış olsa da kariyerinin bu olaylardan yara almasını bir şekilde engellemeyi başardı Tarkan. Türk Sanat Müziği altyapılı pop şarkılarıyla metalcisinden, arabeskçisine; klasik müzik tutkunundan cazcısına bir şekilde herkesin hayatına dokunmayı, kendini kabul ettirmeyi, markalaşmayı başardı. Sıradan bir pop şarkıcısını yukarıdaki herhangi bir skandalın sonsuza dek sileceğini de göz önünde bulundurmak lazım.
Bugüne kadar 15 milyon albüm satmış olan Tarkan pop, alaturka, TSM, arabesk, pop-rock türlerinde farklı şarkılara imza attı; Türkiye’de en çok satılan albümlerin sahibi oldu. Şımarık şarkısıyla Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Arap ülkelerinden Uzak Doğu’ya kadar tanınmayı başardı. 2010 yılında gözaltına alınmasından sonra CNN International’ın “son dakika haberi’ olarak gözaltı olayını altyazı geçmesi; gözaltı olayının Çin ve Finlandiya gazetelerinde bile yer almış olması Tarkan’ın uluslararası arenada bilinen bir isim olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
Doğa Derneği’yle stratejik ortaklık anlaşması yapan Tarkan, toplumun Hasankeyf farkındalığını artırmak için de oldukça çaba harcadı. Alman Der Spiegel dergisine verdiği röportajdan sonra Hasankeyf’e yapılması planlanan barajın yapımı için Türkiye’ye kredi verecek Alman finans kuruluşlarının projeden çekilmesini sağlayan Tarkan, Ertuğrul Günay’ı da Hasankeyf’e destek için makamında ziyaret etmişti. Bazı milletvekillerinin sözlü saldırılarına uğraması ve çevre bakanının ‘Türkiye kredi bulamazsa projeyi kendi parasıyla gerçekleştirir.’ açıklamalarına rağmen Tarkan’ın konuyla ilgili girişimleri devam ediyor. PETA için soyunan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği için konserler vereceğini açıklayan Tarkan’ı aktivist olarak tanımlamak çok da yanlış olmaz.
2002 yılından beri nispeten daha başarısız albümler yapan Tarkan ise zor günlerin ardından Adımı Kalbine Yaz isimli son derece başarılı albümüyle müzik piyasasına yeniden döndü. Albümün tanıtımlarının internette 1 milyon kez tıklanmış olması; korsana, yasal olmayan internet paylaşımlarına rağmen albümün 48 saat içerisinde 150.000 adet satmış olması ise Türk halkının Tarkan hayranlığını bir kez daha ortaya koyuyor. Tarkan sınırları zorlamaya, tabuları yıkmaya, talihsiz olaylardan çabucak sıyrılmaya ise devam edecek gibi görünüyor. Kariyeri boyunca atlatmış olduğu ‘talihsiz vakalar’ göz önüne alındığındaysa ‘Yıldızı sönsün artık.’ diye bekleyenlere inat ‘kuyruklu yıldız’ olmaya devam edeceğini söylemek mümkün. (OD/SU)
Kaynak : Jiyan.us/Kultur Sanat
02 Agustos 2010
http://img833.imageshack.us/img833/9882/dsc01232o.jpg (http://img833.imageshack.us/i/dsc01232o.jpg/)
Tarkan, Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca dünya müzik piyasasına sunabildiği ve muhtemelen sunabileceği tek önemli uluslararası değer. Yıllardır müziğiyle, dansıyla, tavırlarıyla, çıkışlarıyla Türkiye gündemindeki yerini koruyan Tarkan; yaşadığı zor günlerden sonra yeni albümü ‘Adımı Kalbine Yaz’la dinleyicisine kendini affettirmeyi başarmış gibi görünüyor.
Doğu ile Batı arasında sıkışmış kalmış; kültürlerin, renklerin, farklılıkların harmanlandığı bir coğrafyada herkesi memnun edebilecek, herkesin üzerinde uzlaşabileceği, ortak bir atmosfer yaratabilecek tarzda müzik icra etmek; farklı kesimlerin beğendiği bir figür olmak oldukça zor gibi görünüyor. Tarkan ise 90’lı yıllardan itibaren Türkiye toplumunun üzerinde uzlaşabildiği yegâne isim. Karşı da çıksa, hata da yapsa, dilediği gibi yaşasa da bu halk onu bağrına basıyor, onaylıyor, takdir ediyor. Muhafazakarlığın, gelenekselliğin baskın olduğu Türkiye’de göz süzen, gerdan kıran, yeri geldiğinde zil takıp oynayan; küpe takan, saç uzatan, kırmızı giyen, feminen sahne kıyafetleriyle arz-ı endam eden Tarkan ikiyüzlülüklerimizi yüzümüze vuruyor; kalıplara, limitlere, kabullenmişliklere meydan okuyor. Tarkan gibi başkaldıran, tabu yıkan, isyan eden başka bir starla daha karşılaşmadı Türkiye henüz. Erkekliğin işte, sokakta, yatakta koşulsuz, mutlak başarıya endekslendiği; ‘Çaktı mı yapıştıran, koluna taktı mı yakıştıran’ erkeklerin ‘ideal erkek’ olarak anıldığı; delikanlılığa, şiddet soslu maço kültürüne biat edilen ülkemizde Tarkan’ın eril kültüre, toplum tarafından dikte edilen cinsiyet rollerine ve cinsel kimliğe açıkça meydan okuduğunu söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Sevse de sevdiğini belli etmeyen, hiçbir zaman alttan almayan geleneksel Türk erkeğinin aksine şarkılarında sevgilisinin kalbini kırmaktan korkan, af dileyen, karşısındaki kadın için kul köle olabilecek bir erkek imajıyla karşımıza çıkıyor Tarkan. Cesaretin, korkusuzluğun erkeklik normu olarak sunulduğu Türkiye’de geceleri tek başına karanlık sokaklarda yürümekten korktuğunu söyleyebiliyor.
Tarkan’a zamanında birçok erkeğin ‘kıl olmasındaki’ en önemli faktörse Türkiye’de kabul gören Ortadoğulu, delikanlı, maço erkek imajına taban tabana zıt tavırlar sergilemesine rağmen Türkiye’deki kadın popülasyonu tarafından bir arzu nesnesi haline gelmeyi başarabilmesi. Aysun Yüksel ‘Tarkan ve Yıldız Olgusu’ isimli doktora tezinde bunu ‘abi, baba, nişanlı, eş baskısından, kısıtlamasından bunalmış Türk kadınının; sevilmeyi, yeri geldiğinde affedilmeyi dileyen, maço olmayan bir pop figüründe ideal erkeği bulmasıyla’ özdeşleştiriyor. Askere gitmenin erkeklik için önemli bir dönüm noktası olarak kabul edildiği, askerliğin kutsal bir görev olarak addedildiği Türkiye’de, ülkemiz henüz ‘vicdani retçilikle’ tanışmamışken; “Avrupa’da şarkılarım bu kadar ünlüyken, kariyerimi bırakıp da 1.5 yıl askere gitmemi beklemesin kimse; zaten savaşa da inanmıyorum, savaş karşıtıyım!” diyerek milliyetçiliğin oldukça aktif olduğu 90’lı yıllarda militarizme meydan okumuşluğu da var Tarkan’ın. 2001 yılında çıplaklar kampında çekilmiş fotoğraflarının illegal yollarla basına sızdırılmasıysa Tarkan’ın ‘erkekliğinin’ toplum nezdinde sorgulanmasına sebep olmuştu; Tarkan da çıkıp ‘Fotoğraflar fotomontaj değil, yasal olmayan yollarla fotoğrafları basına verenlerle mahkemede hesaplaşacağız.’ demişti.
Kariyerini riske atma pahasına kendi yaşam biçiminden ödün vermemesi Tarkan’ın Türkiye’de bu denli tutulmasının sırrı olabilir. Toplumun sosyal kodlarına, tabularına başkaldırmış olsa da; canlı yayında ‘Çişim geldi.’ diyerek katılmış olduğu programdan ayrılmış olsa da, zorunlu askerliğe kafa tutmuş olsa da, çıplaklar kampında çekilmiş fotoğrafları basına sızmış olsa da, kokain kullandığı iddiasıyla gözaltına alınmış olsa da; Türkiye’deki baskıcı ortamdan kaçıp uzun yıllar ABD’de yaşamış olsa da kariyerinin bu olaylardan yara almasını bir şekilde engellemeyi başardı Tarkan. Türk Sanat Müziği altyapılı pop şarkılarıyla metalcisinden, arabeskçisine; klasik müzik tutkunundan cazcısına bir şekilde herkesin hayatına dokunmayı, kendini kabul ettirmeyi, markalaşmayı başardı. Sıradan bir pop şarkıcısını yukarıdaki herhangi bir skandalın sonsuza dek sileceğini de göz önünde bulundurmak lazım.
Bugüne kadar 15 milyon albüm satmış olan Tarkan pop, alaturka, TSM, arabesk, pop-rock türlerinde farklı şarkılara imza attı; Türkiye’de en çok satılan albümlerin sahibi oldu. Şımarık şarkısıyla Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Arap ülkelerinden Uzak Doğu’ya kadar tanınmayı başardı. 2010 yılında gözaltına alınmasından sonra CNN International’ın “son dakika haberi’ olarak gözaltı olayını altyazı geçmesi; gözaltı olayının Çin ve Finlandiya gazetelerinde bile yer almış olması Tarkan’ın uluslararası arenada bilinen bir isim olduğunu çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor.
Doğa Derneği’yle stratejik ortaklık anlaşması yapan Tarkan, toplumun Hasankeyf farkındalığını artırmak için de oldukça çaba harcadı. Alman Der Spiegel dergisine verdiği röportajdan sonra Hasankeyf’e yapılması planlanan barajın yapımı için Türkiye’ye kredi verecek Alman finans kuruluşlarının projeden çekilmesini sağlayan Tarkan, Ertuğrul Günay’ı da Hasankeyf’e destek için makamında ziyaret etmişti. Bazı milletvekillerinin sözlü saldırılarına uğraması ve çevre bakanının ‘Türkiye kredi bulamazsa projeyi kendi parasıyla gerçekleştirir.’ açıklamalarına rağmen Tarkan’ın konuyla ilgili girişimleri devam ediyor. PETA için soyunan, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği için konserler vereceğini açıklayan Tarkan’ı aktivist olarak tanımlamak çok da yanlış olmaz.
2002 yılından beri nispeten daha başarısız albümler yapan Tarkan ise zor günlerin ardından Adımı Kalbine Yaz isimli son derece başarılı albümüyle müzik piyasasına yeniden döndü. Albümün tanıtımlarının internette 1 milyon kez tıklanmış olması; korsana, yasal olmayan internet paylaşımlarına rağmen albümün 48 saat içerisinde 150.000 adet satmış olması ise Türk halkının Tarkan hayranlığını bir kez daha ortaya koyuyor. Tarkan sınırları zorlamaya, tabuları yıkmaya, talihsiz olaylardan çabucak sıyrılmaya ise devam edecek gibi görünüyor. Kariyeri boyunca atlatmış olduğu ‘talihsiz vakalar’ göz önüne alındığındaysa ‘Yıldızı sönsün artık.’ diye bekleyenlere inat ‘kuyruklu yıldız’ olmaya devam edeceğini söylemek mümkün. (OD/SU)
Kaynak : Jiyan.us/Kultur Sanat