Lorenser
23-06-06, 15:52
http://img150.imageshack.us/img150/5913/naamloos1op.jpg
DEV spor salonunu dolduran, çoğunluğu kızlardan oluşan kalabalık, ışıklar kararıp orkestra çalmaya başladığında önce bir dalgalandı.
Sahneye dumanlar basılır, havai fişekler patlarken göz alıcı kırmızı renkli bir gömlekle Tarkan’ın şarkısına başladığını fark ettim. Şarkının ancak "Bu geceeee" kısmını duyabildim, gerisi çığlıkların arasında kaybolup gitti.
Tarkan’ın eski Sovyetler coğrafyasında ne kadar tanınıp sevildiğini gittiğim her yerde çalan şarkılarından biliyordum; ama "canlı canlı" bir konserde yarattığı etkinin böyle olabileceğini tahmin etmemiştim.
Salonda minik Türk bayrakları sallanıyor, kırmızı-beyaz tişört giymiş kızlar, Tarkan’a ulaşabilmek için birbirlerini çiğniyorlardı.
Salonu dolduran on bine yakın seyircinin saysak yüz tanesi bile Türk çıkmazdı. Elleri bayraklı olanların tümü de Rus olmalıydı, ten renklerinden kolayca ayırt etmek mümkündü çünkü.
Gözlerimle görmesem, Tarkan’ın benim bile hatırlamadığım şarkılarının tümünün bu kızlarca ezbere söylenebileceğine inanmazdım asla.
Mustafa Oğuz ile birlikte sahnenin kenarında durup, büyülenmiş gibi bu kalabalığa baktık.
Tarkan gibi yıldız pırıltılarına sahip bir sanatçıyı yeterince kullanabildiğimizi söylemem gerçekten zor.
Ama şunu söyleyebilirim: Tarkan’ın şarkılarından oluşan bir köprü, Türkiye ile Rusya arasında gönülleri birbirine bağlamış bile.
Bütün mesele, bu köprüden geçişleri artırmak artık.
Yanıbaşımızda 150 milyon nüfuslu bir dev var ve biz o deve çöl devleti İsrail’in sattığının dörtte birinden bile daha az sebze-meyve satabiliyoruz.
Bir nerde hata yapıyoruz; ama nerede?
DEV spor salonunu dolduran, çoğunluğu kızlardan oluşan kalabalık, ışıklar kararıp orkestra çalmaya başladığında önce bir dalgalandı.
Sahneye dumanlar basılır, havai fişekler patlarken göz alıcı kırmızı renkli bir gömlekle Tarkan’ın şarkısına başladığını fark ettim. Şarkının ancak "Bu geceeee" kısmını duyabildim, gerisi çığlıkların arasında kaybolup gitti.
Tarkan’ın eski Sovyetler coğrafyasında ne kadar tanınıp sevildiğini gittiğim her yerde çalan şarkılarından biliyordum; ama "canlı canlı" bir konserde yarattığı etkinin böyle olabileceğini tahmin etmemiştim.
Salonda minik Türk bayrakları sallanıyor, kırmızı-beyaz tişört giymiş kızlar, Tarkan’a ulaşabilmek için birbirlerini çiğniyorlardı.
Salonu dolduran on bine yakın seyircinin saysak yüz tanesi bile Türk çıkmazdı. Elleri bayraklı olanların tümü de Rus olmalıydı, ten renklerinden kolayca ayırt etmek mümkündü çünkü.
Gözlerimle görmesem, Tarkan’ın benim bile hatırlamadığım şarkılarının tümünün bu kızlarca ezbere söylenebileceğine inanmazdım asla.
Mustafa Oğuz ile birlikte sahnenin kenarında durup, büyülenmiş gibi bu kalabalığa baktık.
Tarkan gibi yıldız pırıltılarına sahip bir sanatçıyı yeterince kullanabildiğimizi söylemem gerçekten zor.
Ama şunu söyleyebilirim: Tarkan’ın şarkılarından oluşan bir köprü, Türkiye ile Rusya arasında gönülleri birbirine bağlamış bile.
Bütün mesele, bu köprüden geçişleri artırmak artık.
Yanıbaşımızda 150 milyon nüfuslu bir dev var ve biz o deve çöl devleti İsrail’in sattığının dörtte birinden bile daha az sebze-meyve satabiliyoruz.
Bir nerde hata yapıyoruz; ama nerede?