anakha26
05-03-10, 18:55
Medya, Tarkan olayında masumiyet karnesini çiğnedi, doğru olmayan ifade bilgilerini sonuna kadar sömürdü!
Medya, okurunu böyle beslemeye alıştı çünkü.
Kullanacağı, kullanıp da ballandıracağı bir kaynak olmayınca ortada, kendisini o kaynağın yerine geçiriyor medya. Ve olmayan o kaynaktan beklediği söylemi kendisi üretmeye başlıyor.
İstediği gibi yazıyor!
Okurunu ve seyircisini böyle beslenmeye alıştırdı nicedir. Aslında insan haklarına karşı işlenmiş bir suçtur bu; yalanın da ötesine geçiliyor çünkü artık.
Medya, narkotiğin yürüttüğü bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan Tarkan’ın polise verdiği ifadede asla yer almayan sözleri söylemiş gibi spekülasyon yaptı.
Bir tür dezenformasyon yaşandı.
Gerçek yerine, gerçek üretildi!
Bunu kim başlattı bilinmiyor! Tarkan’ın bağımlı olduğunu itiraf ettiğine, tedavi olmak istediğine dair bilgileri kim yaydı, bilinmiyor.
Bu yanlış, ama medyanın her zaman çok sevdiği –bilinen-, dilediği gibi sömürebileceği sansasyonel bilgiler habere dönüştürüldü böylece.
Medyanın bu ahlakçılığı, kendi mesleki zayıflığını örtmekten başka bir şey değildi aslında. Bu olayla haber, evrensel anlamını bir kez daha kaybetti böylece; haber merkezleri, fiction merkezlerine dönüştü. Herkes dilediği gibi yorumladı bu haberleri. Kimileri, psikologları programına konuk etti; Tarkan’ın bağımlı olduğuna dair elinde hiçbir kanıt ya da açıklama olmadığı halde, Tarkan Nasıl Kurtulur? diye program yapıp nemalandı, kimi de Tarkan’ın bağımlılığının gençler üzerindeki etkisi hakkında programlar yaptı, ahkam kesti.
Aslında hepsi de Tarkan’ın ününden ve markasından yararlandı, bunu sonuna kadar sömürdü.
Oysa Tarkan’ın avukatının açıklamasına göre; medyada yer alan ifadelerin tamamı yalandı.
Tarkan’ın üzerinde ve evinde kokain bulunmamıştı.
Tarkan, herhangi bir uyuşturucunun bağımlısı değildi. Bu yüzden de pişmanım, tedavi olmak istiyorum dememişti.
Ayrıca, bazı haberlerde ima edildiği gibi torbacılar diye ifade edilen hiç kimseyle de ilişkisi yoktu. Torbacıların defterinde adı da geçmiyordu zaten. Ses kayıtları da yoktu, dolayısıyla herhangi bir satıcıya “rahatlat beni abi” (Bizim gazetedeki haberin başlığında da olduğu gibi) dediği doğru değildi.
Ve şoförüyle ilgili hiçbir suç duyurusunda da bulunmamıştı.
Önceki akşam NTV’nin Canlı Gaste programında Can Dündar’la konuşan avukat Yunus Egemenoğlu, şimdiye kadar soruşturmanın gizliliğine duydukları saygı nedeniyle sessiz kaldıklarını ama Tarkan’ın bağımlılığına dair yayınlar devam ettiği için açıklama yapmak zorunda olduğunu ifade etti: “Bağımlı olduğu haberleri ısrarla devam ediyor. Bağımlılık ve depolanması söz konusu değil. Bu haberlerin devam etmesi insanın canını acıtıyor. Serbest bırakılmasına rağmen böyle olması tek kelime ile linçtir. Çok ciddi anlamda üzüntü ve hayret içindeyiz. Herkes biliyor ki; yasalar nettir ve soruşturma gizlidir. Gizlilik kararı var. Savunma hakkı kutsaldır ve bunu engelleyecek her türlü hareket, bilgi, belge; doğru olsa bile –ki değildir- suçtur. Biz de gerçeklerin öğrenilmesi taraftarıyız. Yargı sonucunun beklenmesi konusunda hassas davranılmasını istiyoruz. Yargıya saygı için sustuk, bekledik ama biz aynısını göremedik” dedi.
Can Dündar’ın, “Basında yer alan bilgiler nereden sızmış olabilir” sorusuna ise avukat Yunus Egemenoğlu, “Emniyet’ten bilgi sızdırma yok. Haberlerin hepsi yalan. Biri doğru olsa nereden sızdırıldı diyeceğiz, araştıracağız, ama öyle değil. Medyanın neden böyle davrandığını bilemiyorum ama bildiğim şey; mahkemece hüküm verilene kadar kişiler suçsuzdur. İnsan haklarının en temel öğelerinden biri masumiyettir. Hukuk herkese bir gün lazım olacak” şeklinde konuştu.
Gerçek kutsaldır arkadaşlar, ben bunu bilir bunu söylerim!
TARAF GAZETESI - 04.03.2010
Medya, okurunu böyle beslemeye alıştı çünkü.
Kullanacağı, kullanıp da ballandıracağı bir kaynak olmayınca ortada, kendisini o kaynağın yerine geçiriyor medya. Ve olmayan o kaynaktan beklediği söylemi kendisi üretmeye başlıyor.
İstediği gibi yazıyor!
Okurunu ve seyircisini böyle beslenmeye alıştırdı nicedir. Aslında insan haklarına karşı işlenmiş bir suçtur bu; yalanın da ötesine geçiliyor çünkü artık.
Medya, narkotiğin yürüttüğü bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan Tarkan’ın polise verdiği ifadede asla yer almayan sözleri söylemiş gibi spekülasyon yaptı.
Bir tür dezenformasyon yaşandı.
Gerçek yerine, gerçek üretildi!
Bunu kim başlattı bilinmiyor! Tarkan’ın bağımlı olduğunu itiraf ettiğine, tedavi olmak istediğine dair bilgileri kim yaydı, bilinmiyor.
Bu yanlış, ama medyanın her zaman çok sevdiği –bilinen-, dilediği gibi sömürebileceği sansasyonel bilgiler habere dönüştürüldü böylece.
Medyanın bu ahlakçılığı, kendi mesleki zayıflığını örtmekten başka bir şey değildi aslında. Bu olayla haber, evrensel anlamını bir kez daha kaybetti böylece; haber merkezleri, fiction merkezlerine dönüştü. Herkes dilediği gibi yorumladı bu haberleri. Kimileri, psikologları programına konuk etti; Tarkan’ın bağımlı olduğuna dair elinde hiçbir kanıt ya da açıklama olmadığı halde, Tarkan Nasıl Kurtulur? diye program yapıp nemalandı, kimi de Tarkan’ın bağımlılığının gençler üzerindeki etkisi hakkında programlar yaptı, ahkam kesti.
Aslında hepsi de Tarkan’ın ününden ve markasından yararlandı, bunu sonuna kadar sömürdü.
Oysa Tarkan’ın avukatının açıklamasına göre; medyada yer alan ifadelerin tamamı yalandı.
Tarkan’ın üzerinde ve evinde kokain bulunmamıştı.
Tarkan, herhangi bir uyuşturucunun bağımlısı değildi. Bu yüzden de pişmanım, tedavi olmak istiyorum dememişti.
Ayrıca, bazı haberlerde ima edildiği gibi torbacılar diye ifade edilen hiç kimseyle de ilişkisi yoktu. Torbacıların defterinde adı da geçmiyordu zaten. Ses kayıtları da yoktu, dolayısıyla herhangi bir satıcıya “rahatlat beni abi” (Bizim gazetedeki haberin başlığında da olduğu gibi) dediği doğru değildi.
Ve şoförüyle ilgili hiçbir suç duyurusunda da bulunmamıştı.
Önceki akşam NTV’nin Canlı Gaste programında Can Dündar’la konuşan avukat Yunus Egemenoğlu, şimdiye kadar soruşturmanın gizliliğine duydukları saygı nedeniyle sessiz kaldıklarını ama Tarkan’ın bağımlılığına dair yayınlar devam ettiği için açıklama yapmak zorunda olduğunu ifade etti: “Bağımlı olduğu haberleri ısrarla devam ediyor. Bağımlılık ve depolanması söz konusu değil. Bu haberlerin devam etmesi insanın canını acıtıyor. Serbest bırakılmasına rağmen böyle olması tek kelime ile linçtir. Çok ciddi anlamda üzüntü ve hayret içindeyiz. Herkes biliyor ki; yasalar nettir ve soruşturma gizlidir. Gizlilik kararı var. Savunma hakkı kutsaldır ve bunu engelleyecek her türlü hareket, bilgi, belge; doğru olsa bile –ki değildir- suçtur. Biz de gerçeklerin öğrenilmesi taraftarıyız. Yargı sonucunun beklenmesi konusunda hassas davranılmasını istiyoruz. Yargıya saygı için sustuk, bekledik ama biz aynısını göremedik” dedi.
Can Dündar’ın, “Basında yer alan bilgiler nereden sızmış olabilir” sorusuna ise avukat Yunus Egemenoğlu, “Emniyet’ten bilgi sızdırma yok. Haberlerin hepsi yalan. Biri doğru olsa nereden sızdırıldı diyeceğiz, araştıracağız, ama öyle değil. Medyanın neden böyle davrandığını bilemiyorum ama bildiğim şey; mahkemece hüküm verilene kadar kişiler suçsuzdur. İnsan haklarının en temel öğelerinden biri masumiyettir. Hukuk herkese bir gün lazım olacak” şeklinde konuştu.
Gerçek kutsaldır arkadaşlar, ben bunu bilir bunu söylerim!
TARAF GAZETESI - 04.03.2010