HakanÇelik
29-09-09, 12:19
http://www.milliyet.com.tr/content/muzik/20010410/turkiye/resim/haf01.jpg
Kız hepsi onun mu?
Siz bu yazıyı okurken Tarkan’ın son şarkısı çıkmış ya da iki üç gün içinde çıkıyor olacak. Tarih kesin değil, ismi açıklanmıyor. Bu beceriksizlik mi yoksa Türkiye’nin son popüler kültür kahramanına uygun bir "esrar perdesi" havası mı hep birlikte göreceğiz.
Tarkan yeniden aramızda, "Dice Kayek" imzalı yeni görüntüsü ile döndü memlekete, yeni albümünü bitirip önümüze sürmek için çok sıkı çalışıyor. Malum, bir tek biz beklemiyoruz onu, Avrupa da bekliyor, hatta Kuzey Afrika, Güney Amerika, Rusya... Neredeyse bütün dünya. O artık uluslararası bir star; "Şımarık" ve "Şıkıdım" şarkılarını bilmeyen duymayan kalmadı oralarda da, rekor seviyede satış rakamlarına ulaştı. Bu nedenle, yeni yapacağı albüm ve şarkılar, herkes tarafından büyük bir merakla beklenmekte. Bunun baskısı ile olsa gerek, yeni albüm geciktikçe gecikti, üç beş sefer ertelendi. En son geçtiğimiz Aralık ayında çıkacağı duyurulmuştu ama ses seda çıkmadı. Şu aralar da, ne Tarkan ne de firması, albümün çıkış tarihi konusunda bir açıklama yapmış değiller; bu kadar geciktiğimize göre artık bir ‘yaz albümü’ yapalım diyorlardır. Açık hava diskotek ve barları Tarkan şarkıları ile çınlasın, "Tatilde her şey bir parça daha mübahtır" diyenler tamamen kendinden geçsin istiyorlar muhtemelen. Ehh, öyle de olacak gibi, bizimki hâlâ çok seviliyor, Dice Kayek’ten cicilerini de çekti üstüne, neden olmasın, orta halli üç beş şarkı da bulabilmişse, bir zaman daha tepemizde gezinmeye devam eder.
Aynalara küsmemiş
17 Ekim 1972 Almanya (Alzey) doğumlu starımız, 90’lı yılların pop patlamasının en ateşli günlerinde çıktı karşımıza. 1986 yılındaki Almanya dönüşünü müteakiben Karamürsel’e yerleşen Tarkan; okul sıralarında, mahalli derneklerde ("Karamürsel Musiki Cemiyeti"), çay bahçelerinde sınanıp durmuş olan yeteneklerini, günümüzün en önemli yapımcılarından biri haline gelmiş Alpay Aydın’ın desteği ve İMÇ’nin marifetiyle hepimize göstermeye niyetlenmişti, 90’lı yılların hemen başında. O tarihlerde, 70’li yıllardaki şaşaalı günlerinden epeyce uzak bir noktaya düşmüş ve neredeyse durma noktasına gelmiş İstanbul Plak ilgilenir Tarkan ile ve "Yine Sensiz" adlı bu albüm ‘92 yılının sonlarında sürülür piyasaya. Epeyce ucuz maliyetli albümlerle, hemen hemen her gün üç beş kişinin piyasaya sürüldüğü o günlerde sivrilmek, diğerlerinden bir adım öne çıkmak oldukça zordur ama; "Kıl Oldum Abi" adlı şarkıya çekilen klipte, bizimki, bile isteye "Boy George" havalarına sokulur ve seyreden herkes üç kuruşluk şarkıya aldırmayarak o dakikada Tarkan hayranı olmaya başlar. Daha ilk şarkısıyla "Ben başkayım" demiştir Tarkan ve herkesin ağzının suyunun akmasına bu yetmiştir. ‘İmaj’ konusunda herkesi bir telaşın almasına sebep de budur zaten, Tarkan sebep olmuştur buna. Çünkü Tarkan, tamamen beş para etmez şarkılardan oluşan bir albüm yapmış, bunlardan biriyle önümüze çıkmış ve buna rağmen başarmıştır. Demek ki, şarkılar o kadar da önemli değildir artık, söyleyeni allayıp pullarsanız her türlü şarkıyla işi götürebilirsiniz... Son derece derme çatma bu ilk albümde bayağı bir vukuat da vardır, başkalarına ait şarkıları bizimki bestelemiş gibi görünmekteydi ama ne gam, artık 90’lardaydık ya, her şey olabilirdi. Türk Popu’nun belki de en kötü albümlerinden biri olan bu ilk albümü, çok daha derli toplu bir ikinci albüm takip etti. ‘Akıllı çocuk’, adımını sağlam atmazsa, bir çırpıda ünlenmiş ve aynı hızda unutulmuş bir dolu yaşıtının akıbetine uğrayacağını anlamış, işi sıkı tutmak gerektiğini kavramış ve (henüz Serdar Ortaç kapı çaldıracak bir konumda olmadığı için) Sezen Aksu’nun kapısını çalmıştır... Sezen Aksu da; kapısını çalan bu biraz ‘hoppa’ çocuğu anında çözer ve Karşıyaka’nın yollarında, kendisine belki de bin kere söylenmiş olan nadide "Kız Hepsi Senin mi?" cümlesini tam da yerinde hatırlar ve bizimkine; ortalıkta fır fır dönme, göğüs bağır açma, netameli bir şekilde dudak açıp kapama büzüştürme imkanını verir. Hem de ne imkân hem de bizimki nasıl tepe tepe kullanır bu imkânı... Beyaz gömleklerin bini bir paradır, göğüs baş kaldırır ve düğmeler kapanmaz; dudaklar saniyede bilmem kaç kere hızla açılıp kapanırken bizimki bir tur daha döner kendi ekseni etrafında ve kimbilir kime atar lafını: "Kız hepsi senin mi... senin mi..."
Kır zincirlerini
Artık Tarkan’dır o, herkes onu 90’ların tek star’ı olarak kabul etmeye, saymaya başlar. Allah için hak etmiyor değildir de; ortalıkta şarkıcı olarak gezinen bir ton isimden daha çok çalışır, daha çok ter döker, emek harcar. "Yanardöner bir acayip" olarak kalmak istemez, gidilebilecek en üst noktaya gitmeyi ister, bu uğurda da hiçbir şeyi yapmaktan çekinmez. Yola birlikte çıktığı Alpay Aydın’a "hoşça kal" diyerek el sallar, Ahmet San’ın kollarına sığınır; bol reklamlı - konserli sözleşmelere imza atar, yollarına gül döktürür ve yeni albümünü hazırlamaya başlar. Sezen Aksu destekli bu albüm ile tam anlamıyla yer yerinden oynar. "Şımarık" alır gider başını, hepimiz bu şarkı ile yerlere seriliriz. Kısa bir sürede bir milyon sınırını aşan satış rakamları Tarkan ismini Türk pop tarihine artık silinemiyecek bir şekilde kazımakla kalmaz, yurt dışındaki firmaları da hareketlendirir... Haris Alexiou’lu, Yulduz Usmanova’lı, rai’li bir şekilde esmekte olan world - music rüzgarlarını Tarkan ile bir fırtınaya çevirmek ister bu firmalar. Ciddi bir şekilde çalışmalar başlar; son iki albümden şarkılar seçilir ve tek bir albümde toplanır, şarkılar bir DJ ordusunun eline verilir ve "haydi bakalım mix’e" denir; şarkılar günün moda renklerine bulanır film başlar. Sonuç, herkesin bildiği gibi büyük bir başarı olur, çok büyük ve hiçbir şekilde hafife alınmayacak bir başarı... Yalnızca Fransa ve Belçika gibi, farklı olana, oryantal olana kucak açmaktan hiç çekinmeyen ülkelerde değil, Hollanda hatta Almanya gibi ‘zor’ ülkelerde bile listelerin tepesine kurulur Tarkan. "Şımarık", "Şıkıdım" ve "Bu Gece" single’ları ortalığı birbirine katar, özellikle ilk ikisi, 1999 ve 2000 yılında yayımlanan bir sürü karışık albümün (ki bu albümlerin önemli bir bölümü bir milyonun üzerinde satmıştır) lokomotif şarkısı olurlar... Tarkan çok satan ve çok sevilen biridir artık. Tam bu sıralarda pazarlanmaya çalışılan Mustafa Sandal ise, ne yazık ki firmanın elinde patlar, "Araba" buralardaki gibi tam gaz gidemez ve su kaynatır. Bu da, Tarkan’ın yapmayı başardıklarının önemini bir kere daha gözler önüne serer. Çünkü Tarkan, bütün engelleri aşıp listelerin tepesine kurulduğunda, bizim burada kılımız dahi kıpırdamaz ve bazen "oradaki Türkler alıyor" bazen de "yalnızca rai reyonlarında satılıyor" gibi dudak bükmelerle olup bitenleri küçümsemeye çalışırız. Oysa öyle değil, hangi ülkede pazarlanmışsa, o ülkenin bütün genç nüfusu satın aldı Tarkan’ı. Mustafa Sandal ve hemen arkasından piyasaya sürülmüş Sertab Erener’in alıcı bulamaması da bunu gösterdi.
Bilmiyoruz sonunu
Bir de askerlik konusu girmişti araya, her şeyin tam da mükemmel gitmekte olduğu o günlerde. Tarkan’ın bu başarısını hiçbir zaman hazmedememiş olanlar ile her türden gerici ve ırkçılar kol kola girip nümayişe başlamışlardı o günlerde. Tarkan’a, hiçbir zaman en ufak bir sempati beslememiş insanlar, bu Ortaçağ korosuna tepki göstermek için kendilerini çocukcağızın yanında durmak zorunda hissetmiş; yazdıkları, çizdikleri ve söyledikleri ile "seninleyiz" mesajları vermeye çalışmışlardı. Neyseki Tarkan geldi, baş dostu / düşmanı Mustafa Sandal ile birlikte askerliğini yaptı ve bitişini müteakiben de bunu bir hamam sefası yaparak kutladı. İçeriye hiçbir gazeteci alınmadığı için, göbek taşı üzerinde olup bitenler konusunda bir şey söylemek mümkün değil, ama belli ki askerlik boyu (bir ay ama olsun) biriken kirler, bir hamam ve bir keseye duyulan ihtiyacı epeyce yükseltmiş ya da çok daha basit bir şey; Tarkan ve Mustafa Sandal felekten bir gece çalmak istemişti... O günlerin sonrasında pek fazla şey olup bitmedi. Tarkan yeni albümünü hazırlamaya başladı. Her zamanki gibi Ozan Çolakoğlu vardı yanında. Birkaç kere memlekete gelip gitti. Çalıştığı stüdyodan dışarı pek fazla haber sızmadı. Çok az şey duyulabildi; Sezen Aksu’dan hiç şarkı almayacağı söylendi önceleri, sonra da, albümün hit şarkı eksikliğinin çok ciddi bir şekilde hissedildiği ve bu açığı kapatmak için yeniden Sezen Aksu’nun kapısının çalındığı konuşuldu... Candan Erçetin ile yollarını ayırmış Mete Özgencil’in, Tarkan için çok güzel şarkılar yazdığını ve bunların (muhtemelen üç ya da dört şarkı) albüme kesinlikle seçildiğini kulaklara fısıldadı kuşlar. Bir daha gitti geldi Tarkan; son gelişinde de, hasbelkader yolu bizim memlekete düşmüş bir ‘Japon kırosu’ kılığındaydı ve Pepsi ile yaptığı reklam anlaşması mucibince de, kolaları bir bir, Dice Kayek imzalı bu kılık kıyafet ile devireceği anlaşılıyordu.
Ne olacağı belirsiz, her şey olabilir; hiç de fena olmayan bir albüm yapabilir, ama yine de gümleyebilir Tarkan. Hem burada hem dışarıda. Ya da şartlar hâlâ onun lehinedir, hayranları kriz mriz dinlemez ve onu bağırlarına basmaya devam ederler, aynısı dışarıda da olur. Ortada bir ‘Ortaçağ’ korosu kalmadığı için, kendilerini bir zaman Tarkan’ı savunmak durumunda hissetmiş kesimin ise umurunda değil bu. İster batsın ister çıksın. Bu kesim, her durumda, kendini eğlendirebilecek ayrıntıları bulup çıkaracak, sıkıştığı yerde de işi dedikoduya (tıpkı bu yazıda olduğu gibi) vuracaktır. Zenginin malı ile çenemizi yoracağız ama olsun, hem bakalım, hâlâ zengin mi?
NAİM DİLMENER
http://www.milliyet.com.tr/content/muzik/20010410/turkiye/haf01.html
Kız hepsi onun mu?
Siz bu yazıyı okurken Tarkan’ın son şarkısı çıkmış ya da iki üç gün içinde çıkıyor olacak. Tarih kesin değil, ismi açıklanmıyor. Bu beceriksizlik mi yoksa Türkiye’nin son popüler kültür kahramanına uygun bir "esrar perdesi" havası mı hep birlikte göreceğiz.
Tarkan yeniden aramızda, "Dice Kayek" imzalı yeni görüntüsü ile döndü memlekete, yeni albümünü bitirip önümüze sürmek için çok sıkı çalışıyor. Malum, bir tek biz beklemiyoruz onu, Avrupa da bekliyor, hatta Kuzey Afrika, Güney Amerika, Rusya... Neredeyse bütün dünya. O artık uluslararası bir star; "Şımarık" ve "Şıkıdım" şarkılarını bilmeyen duymayan kalmadı oralarda da, rekor seviyede satış rakamlarına ulaştı. Bu nedenle, yeni yapacağı albüm ve şarkılar, herkes tarafından büyük bir merakla beklenmekte. Bunun baskısı ile olsa gerek, yeni albüm geciktikçe gecikti, üç beş sefer ertelendi. En son geçtiğimiz Aralık ayında çıkacağı duyurulmuştu ama ses seda çıkmadı. Şu aralar da, ne Tarkan ne de firması, albümün çıkış tarihi konusunda bir açıklama yapmış değiller; bu kadar geciktiğimize göre artık bir ‘yaz albümü’ yapalım diyorlardır. Açık hava diskotek ve barları Tarkan şarkıları ile çınlasın, "Tatilde her şey bir parça daha mübahtır" diyenler tamamen kendinden geçsin istiyorlar muhtemelen. Ehh, öyle de olacak gibi, bizimki hâlâ çok seviliyor, Dice Kayek’ten cicilerini de çekti üstüne, neden olmasın, orta halli üç beş şarkı da bulabilmişse, bir zaman daha tepemizde gezinmeye devam eder.
Aynalara küsmemiş
17 Ekim 1972 Almanya (Alzey) doğumlu starımız, 90’lı yılların pop patlamasının en ateşli günlerinde çıktı karşımıza. 1986 yılındaki Almanya dönüşünü müteakiben Karamürsel’e yerleşen Tarkan; okul sıralarında, mahalli derneklerde ("Karamürsel Musiki Cemiyeti"), çay bahçelerinde sınanıp durmuş olan yeteneklerini, günümüzün en önemli yapımcılarından biri haline gelmiş Alpay Aydın’ın desteği ve İMÇ’nin marifetiyle hepimize göstermeye niyetlenmişti, 90’lı yılların hemen başında. O tarihlerde, 70’li yıllardaki şaşaalı günlerinden epeyce uzak bir noktaya düşmüş ve neredeyse durma noktasına gelmiş İstanbul Plak ilgilenir Tarkan ile ve "Yine Sensiz" adlı bu albüm ‘92 yılının sonlarında sürülür piyasaya. Epeyce ucuz maliyetli albümlerle, hemen hemen her gün üç beş kişinin piyasaya sürüldüğü o günlerde sivrilmek, diğerlerinden bir adım öne çıkmak oldukça zordur ama; "Kıl Oldum Abi" adlı şarkıya çekilen klipte, bizimki, bile isteye "Boy George" havalarına sokulur ve seyreden herkes üç kuruşluk şarkıya aldırmayarak o dakikada Tarkan hayranı olmaya başlar. Daha ilk şarkısıyla "Ben başkayım" demiştir Tarkan ve herkesin ağzının suyunun akmasına bu yetmiştir. ‘İmaj’ konusunda herkesi bir telaşın almasına sebep de budur zaten, Tarkan sebep olmuştur buna. Çünkü Tarkan, tamamen beş para etmez şarkılardan oluşan bir albüm yapmış, bunlardan biriyle önümüze çıkmış ve buna rağmen başarmıştır. Demek ki, şarkılar o kadar da önemli değildir artık, söyleyeni allayıp pullarsanız her türlü şarkıyla işi götürebilirsiniz... Son derece derme çatma bu ilk albümde bayağı bir vukuat da vardır, başkalarına ait şarkıları bizimki bestelemiş gibi görünmekteydi ama ne gam, artık 90’lardaydık ya, her şey olabilirdi. Türk Popu’nun belki de en kötü albümlerinden biri olan bu ilk albümü, çok daha derli toplu bir ikinci albüm takip etti. ‘Akıllı çocuk’, adımını sağlam atmazsa, bir çırpıda ünlenmiş ve aynı hızda unutulmuş bir dolu yaşıtının akıbetine uğrayacağını anlamış, işi sıkı tutmak gerektiğini kavramış ve (henüz Serdar Ortaç kapı çaldıracak bir konumda olmadığı için) Sezen Aksu’nun kapısını çalmıştır... Sezen Aksu da; kapısını çalan bu biraz ‘hoppa’ çocuğu anında çözer ve Karşıyaka’nın yollarında, kendisine belki de bin kere söylenmiş olan nadide "Kız Hepsi Senin mi?" cümlesini tam da yerinde hatırlar ve bizimkine; ortalıkta fır fır dönme, göğüs bağır açma, netameli bir şekilde dudak açıp kapama büzüştürme imkanını verir. Hem de ne imkân hem de bizimki nasıl tepe tepe kullanır bu imkânı... Beyaz gömleklerin bini bir paradır, göğüs baş kaldırır ve düğmeler kapanmaz; dudaklar saniyede bilmem kaç kere hızla açılıp kapanırken bizimki bir tur daha döner kendi ekseni etrafında ve kimbilir kime atar lafını: "Kız hepsi senin mi... senin mi..."
Kır zincirlerini
Artık Tarkan’dır o, herkes onu 90’ların tek star’ı olarak kabul etmeye, saymaya başlar. Allah için hak etmiyor değildir de; ortalıkta şarkıcı olarak gezinen bir ton isimden daha çok çalışır, daha çok ter döker, emek harcar. "Yanardöner bir acayip" olarak kalmak istemez, gidilebilecek en üst noktaya gitmeyi ister, bu uğurda da hiçbir şeyi yapmaktan çekinmez. Yola birlikte çıktığı Alpay Aydın’a "hoşça kal" diyerek el sallar, Ahmet San’ın kollarına sığınır; bol reklamlı - konserli sözleşmelere imza atar, yollarına gül döktürür ve yeni albümünü hazırlamaya başlar. Sezen Aksu destekli bu albüm ile tam anlamıyla yer yerinden oynar. "Şımarık" alır gider başını, hepimiz bu şarkı ile yerlere seriliriz. Kısa bir sürede bir milyon sınırını aşan satış rakamları Tarkan ismini Türk pop tarihine artık silinemiyecek bir şekilde kazımakla kalmaz, yurt dışındaki firmaları da hareketlendirir... Haris Alexiou’lu, Yulduz Usmanova’lı, rai’li bir şekilde esmekte olan world - music rüzgarlarını Tarkan ile bir fırtınaya çevirmek ister bu firmalar. Ciddi bir şekilde çalışmalar başlar; son iki albümden şarkılar seçilir ve tek bir albümde toplanır, şarkılar bir DJ ordusunun eline verilir ve "haydi bakalım mix’e" denir; şarkılar günün moda renklerine bulanır film başlar. Sonuç, herkesin bildiği gibi büyük bir başarı olur, çok büyük ve hiçbir şekilde hafife alınmayacak bir başarı... Yalnızca Fransa ve Belçika gibi, farklı olana, oryantal olana kucak açmaktan hiç çekinmeyen ülkelerde değil, Hollanda hatta Almanya gibi ‘zor’ ülkelerde bile listelerin tepesine kurulur Tarkan. "Şımarık", "Şıkıdım" ve "Bu Gece" single’ları ortalığı birbirine katar, özellikle ilk ikisi, 1999 ve 2000 yılında yayımlanan bir sürü karışık albümün (ki bu albümlerin önemli bir bölümü bir milyonun üzerinde satmıştır) lokomotif şarkısı olurlar... Tarkan çok satan ve çok sevilen biridir artık. Tam bu sıralarda pazarlanmaya çalışılan Mustafa Sandal ise, ne yazık ki firmanın elinde patlar, "Araba" buralardaki gibi tam gaz gidemez ve su kaynatır. Bu da, Tarkan’ın yapmayı başardıklarının önemini bir kere daha gözler önüne serer. Çünkü Tarkan, bütün engelleri aşıp listelerin tepesine kurulduğunda, bizim burada kılımız dahi kıpırdamaz ve bazen "oradaki Türkler alıyor" bazen de "yalnızca rai reyonlarında satılıyor" gibi dudak bükmelerle olup bitenleri küçümsemeye çalışırız. Oysa öyle değil, hangi ülkede pazarlanmışsa, o ülkenin bütün genç nüfusu satın aldı Tarkan’ı. Mustafa Sandal ve hemen arkasından piyasaya sürülmüş Sertab Erener’in alıcı bulamaması da bunu gösterdi.
Bilmiyoruz sonunu
Bir de askerlik konusu girmişti araya, her şeyin tam da mükemmel gitmekte olduğu o günlerde. Tarkan’ın bu başarısını hiçbir zaman hazmedememiş olanlar ile her türden gerici ve ırkçılar kol kola girip nümayişe başlamışlardı o günlerde. Tarkan’a, hiçbir zaman en ufak bir sempati beslememiş insanlar, bu Ortaçağ korosuna tepki göstermek için kendilerini çocukcağızın yanında durmak zorunda hissetmiş; yazdıkları, çizdikleri ve söyledikleri ile "seninleyiz" mesajları vermeye çalışmışlardı. Neyseki Tarkan geldi, baş dostu / düşmanı Mustafa Sandal ile birlikte askerliğini yaptı ve bitişini müteakiben de bunu bir hamam sefası yaparak kutladı. İçeriye hiçbir gazeteci alınmadığı için, göbek taşı üzerinde olup bitenler konusunda bir şey söylemek mümkün değil, ama belli ki askerlik boyu (bir ay ama olsun) biriken kirler, bir hamam ve bir keseye duyulan ihtiyacı epeyce yükseltmiş ya da çok daha basit bir şey; Tarkan ve Mustafa Sandal felekten bir gece çalmak istemişti... O günlerin sonrasında pek fazla şey olup bitmedi. Tarkan yeni albümünü hazırlamaya başladı. Her zamanki gibi Ozan Çolakoğlu vardı yanında. Birkaç kere memlekete gelip gitti. Çalıştığı stüdyodan dışarı pek fazla haber sızmadı. Çok az şey duyulabildi; Sezen Aksu’dan hiç şarkı almayacağı söylendi önceleri, sonra da, albümün hit şarkı eksikliğinin çok ciddi bir şekilde hissedildiği ve bu açığı kapatmak için yeniden Sezen Aksu’nun kapısının çalındığı konuşuldu... Candan Erçetin ile yollarını ayırmış Mete Özgencil’in, Tarkan için çok güzel şarkılar yazdığını ve bunların (muhtemelen üç ya da dört şarkı) albüme kesinlikle seçildiğini kulaklara fısıldadı kuşlar. Bir daha gitti geldi Tarkan; son gelişinde de, hasbelkader yolu bizim memlekete düşmüş bir ‘Japon kırosu’ kılığındaydı ve Pepsi ile yaptığı reklam anlaşması mucibince de, kolaları bir bir, Dice Kayek imzalı bu kılık kıyafet ile devireceği anlaşılıyordu.
Ne olacağı belirsiz, her şey olabilir; hiç de fena olmayan bir albüm yapabilir, ama yine de gümleyebilir Tarkan. Hem burada hem dışarıda. Ya da şartlar hâlâ onun lehinedir, hayranları kriz mriz dinlemez ve onu bağırlarına basmaya devam ederler, aynısı dışarıda da olur. Ortada bir ‘Ortaçağ’ korosu kalmadığı için, kendilerini bir zaman Tarkan’ı savunmak durumunda hissetmiş kesimin ise umurunda değil bu. İster batsın ister çıksın. Bu kesim, her durumda, kendini eğlendirebilecek ayrıntıları bulup çıkaracak, sıkıştığı yerde de işi dedikoduya (tıpkı bu yazıda olduğu gibi) vuracaktır. Zenginin malı ile çenemizi yoracağız ama olsun, hem bakalım, hâlâ zengin mi?
NAİM DİLMENER
http://www.milliyet.com.tr/content/muzik/20010410/turkiye/haf01.html