badboyserkan
13-09-09, 14:15
http://img141.imageshack.us/img141/8125/aliagaoglusevgilisi.jpg (http://img141.imageshack.us/i/aliagaoglusevgilisi.jpg/)
http://img141.imageshack.us/img141/9145/aliagaoglu.jpg (http://img141.imageshack.us/i/aliagaoglu.jpg/)
SON DÖNEMİN EN ÇOK DİKKAT ÇEKEN İSİMLERDEN ALİ AĞAOĞLU ÖZEL HAYATINI ANLATTI!.. “BEN KADINLARIN DEĞİL KADINLAR BENİM PEŞİMDE” DİYEN ALİ AĞAOĞLU OTOMOBİL MERAKINI DA ANLATTI!..
Ali Ağaoğlu, Pazar Vatan’dan Banu Duran’a renkli özel hayatını anlattı…
İŞTE O RÖPORTAJ:
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, lüks arabaları, helikopteri ve yarı yaşındaki sevgilileriyle son yılların en çok konuşulan işadamı
“Gönlüm 18” diyen ünlü müteahhit “Playboy” tanımlamasını ise asla kabul etmiyor. Ünlülerin bile peşinde olduğunu belirten Ağaoğlu, “Hiçbir zaman kadın kovaladım, onlar beni kovalıyor” diyor. Ama “Gerekirse sevgilime ev de alırım” diyecek kadar da açık sözlü. Kendini yarışa hazırlanan bir sporcuya benzeten Ağaoğlu iddialı: “Ayağımı henüz başlangıç çizgisine bile koymadım.”
Şimdiye dek röportaj yaptığım en dobra isim şüphesiz Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu oldu! Röportajın başında “Allah’tan başka kimseye verecek hesabım yok, hayatımda utanacağım hiçbir işin içinde olmadım. İstediğini sor.” diyen bir işadamını kaç kere bulurum ki? Ben de aklıma gelen her şeyi sordum. Kendisi de tüm samimiyetiyle cevap verdi. Sonuçta ortaya çok keyifli, çok samimi ve bol kahkahalı bir röportaj çıktı.
Arabalara ilginiz gençlik yıllarına mı dayanıyor, ilk arabanızı ne zaman aldınız?
Kendimi bildim bileli hep güzel arabalar kullanmışımdır. İlk olarak 1973’te bir Mercedes aldım. Genelde arabamı kendim kullanırım, sadece park sorunu olan yerlerde şoförü tercih ediyorum. Arabalarımdan en çok Bentley’in Cabrio’sunu sürmekten keyif alıyorum. Bir de ben arabamı sakınmam, yolda bir çukur görsem bile üstünden geçerim. Şantiyelerime de arabayla giderim, insanlar oraya jeep’le bile girmez ama ben giderim.. O parayı o arabaya verdiysem, anasını da bellerim.
-Son olarak aldığınız özel üretim olan Rolls Royce Phantom Cabrio’ya 2.5 milyon TL ödediniz mi gerçekten? Beğendiğiniz arabayı kaç para olursa olsun alır mısınız?
Ödediğim rakam biraz daha fazla... Arabayı beğendiysem alırım, paraya hiç acımam. Bakın ben her sabah 07.00’de mutlaka kalkarım, istersem sabah 05.00’te yatmış olayım. Neredeyse çaycıdan bile önce gelip işimin başına geçerim. Günde ortalama 16 saat çalışıyorum. Hayattaki tek lüksüm arabalar! Bir de helikoptere binerim ve güzel kızlarla gezerim. Bu kadar çalışan bir insanın o kadar da lüksü olsun.
-Hız tutkunu musunuz?
Evet, hız tutkunuyum ama hızı her şeyde severim ben, sadece araba kullanmada değil. Şöyle söyleyeyim, 3 çocuğum da 7 aylık. Çocuk için bile 9 ay bekleyemem.
-Arabada ibre en son kaçı gördü?
340’ı gördü. Porsche’umla İstanbul’dan Ankara’ya 2 saatte gitmişliğim var.
-Aynı plakayı farklı arabalarınızda kullanıyorsunuz diye bir haber çıkmıştı...Bir kere oldu böyle bir şey. Rolls Royce’um gümrükten yeni çekilip garaja gelmişti. Plakayı takan teknik arkadaş yanlışlık yapmış...
Yüzde 50 akıl yüzde 50 güzellik ararım, 25’ten sonrası yok bende
-Kadınların size olan ilgisi nasıl? Telefon numaralarını kağıda yazıp, arabanızın içine atıyorlarmış, doğru mu?
Doğru. Numaralarını veriyorlar, tanışmak istiyorlar, neler neler... Yakışıklı, karizmatik bir adamım, çok sık karşılaşıyorum bu durumla. Telefon numaramı nereden buluyorlar anlamıyorum, valla aramayan yok. Eve gelen de, karadan gelen de, denizden gelen de var. Ben de her zaman, denizden babam çıksa yerim, derim (gülüyor).
-Playboy musunuz?
Hiç değilim, kesinlikle kabul etmiyorum! Çok seçiciyimdir. Hiçbir zaman kadın kovalayan bir adam olmadım, olmam da. Kadınlar beni kovalıyor.
-Ünlülerden de var mı sizinle tanışmak isteyen, peşinize düşen?
Kim yok ki!!!
-Bir kadında ne arıyorsunuz?
Fiziki güzelliğin yanı sıra ruh güzelliği şart! Karadeniz insanı espritüeldir, şakacıdır, oturup iki çift laf edemeyeceksem işim olmaz. Bir de 20- 25 arası ideal, 25’ten sonrası yok bende. Yüzde 50 akıl yüzde 50 güzellik diyelim.
-Genç kadın erkeği gençleştirir mi?
Tabii ki, daha dinamik, daha kanlı canlı oluyorsun.
Karadeniz erkeklerinin Rus kadın merakı malum... Siz de buna sadık kalmışsınız. Son sevgiliniz Sophia da bir Rus.
Ben Sophia’yla Türkiye’de bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştım. Rus olduğu için değil, çok farklı birisi olduğu için beraberim. Tesadüf yani! Ama Karadeniz’de Rus kadın merakı vardı bir ara. Çünkü Karadeniz kadını çok ağır şartlarda çalışır; tarlada iş yapar, evde yemek yapar, çocuğuna bakar...
Dolayısıyla da kendine bakmaya zamanı yoktur. Rusya dağılıp ta oradan Ruslar gelince, erkekler “Bu kadınsa evdeki ne? Evdeki kadınsa bu ne?” diye bir mukayese yaptılar. Ama o furya da geldi geçti, kaldı ki her tarafta vardı Ruslar ama ihale Karadeniz’e kaldı.
-Sevgilinize pahalı hediyeler alır mısınız?
Berabersem gereğini alırım. Bu bir gül de olur, bir pırlanta da...
-Gazetelerde son sevgiliniz Sophia’yla pek samimi kareleriniz ve 10 bin dolarlık bir kolye aldığınız haberi vardı, doğru mu?
Biz o gün Sophia’nın güzellik kraliçesi seçilmesinin yıldönümünü kutluyorduk, fakat hediye olayı doğru değil. Kaldı ki ben hediye alacak olsam 10 bin dolarlık hediye almam.
-Mesela ev mi hediye edersiniz?
Allah’tan başka kimseye verecek hesabım yok, adam gibi çalışırım, adam gibi de gezer, yerim. Ne işimde ne özel hayatımda utanacağım, sıkılacağım hiçbir işin içinde, yamuk yumuk hiçbir şeyin içinde olmadım, olmam da mümkün değil! Bir kadınla da berabersem gereğini yaparım, evse ev de veririm...
-5 çocuk istiyorum demişsiniz. Şu anda 3 çocuğunuz olduğuna göre yeniden evlilik söz konusu mu?
5’i kim dedi? Ben daha defteri kapatmadım, belki 10... Kim bilir, kısmet... Şu ana kadar beni evliliğe götürecek duyguları hissetmedim, hissedersem olur.
Arkamda hükümet de tarikat da yok! İşimin adamıyım ben, ne tarikatın ne onun ne bunun. Bir kez namaz kıldım, o da Kâbe’de
-Son dönemde bu kadar parlamanızda hükümetle olan ilişkilerinizin de etkisi olduğu söylendi. Arkanızda hükümet desteği ya da herhangi bir tarikat var mı?
Bakın ben Karadeniz kökenli bir aileden geliyorum. En büyük şansım babamın beni taa ilkokul çağımdan beri iş hayatının içine sokmasıydı, sahip olduğumuz fırının muhasebe hesaplarını tutardım. Gençliğimde altımda en son model arabalar varken babamdan beş kuruş almadan ayrılıp kendi işimi kurdum. En büyük sermayem iş yapmayı bilmemdi. Hep dürüst çalıştım! Siz benim helikoptere bindiğim fotoğrafları yeni görüyorsunuz ama ben helikoptere yeni binmiyorum, 21 sene önce de işlerime helikopterle gidip geliyordum. Mesela, Uludağ’daki otelimi helikopterle gidip 10 dakikada satın alıp dönmüşlüğüm var. 1980’li senelerde para kazandım ve şehrin gelişebileceği bölgeleri tahmin ettim, oralarda yatırımlar yaptım, arsalar aldım. Bugün ben 25 sene önce ektiğim ağaçların meyvesini topluyorum. 1981 senesinde Erenköy’de 11 katlı bina yokken ilk 18 katlı binaları yaptım. 80’li yıllarda binlerce konut yaptım. Bunlar pek bilinmeyen şeyler. Bende çizgi hep yukarı doğru oldu, zikzak olmadı. Mesela benim sanayicilik yönümü de kimse bilmez. Türkiye’nin en büyük tuğla fabrikaları benimdi. Bursa’dakini sattım ama Tekirdağ’daki hâlâ duruyor. Devletle hiçbir zaman iş yapmadım! Ankara’ya 3-5 senede bir giderim, o da özel bir işim varsa... Bir tek Uludağ’daki otelim milli park sınırları içindedir. Devletle tek işim oydu. Çünkü biz genelde kendi arazileri üzerinde proje üreten bir firmayız. My World projem de, Emlak Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı’ndan hasılat paylaşımıyla aldığım bir şeydir. Ne hükümet, ne de bir tarikat... Arkamda hiçbir şekilde kimse yok. Biliyorsunuz Of ne Trabzon’a, ne Ankara’ya bağlı, direkt Allah’a bağlı. Ben de elhamdülillah Of’luyum. Allah’tan başka kimseye verecek hesabım yok! Ama devlete de vergisini son kuruşuna kadar ödeyen bir insanım. Ben işimin adamıyım, ne tarikatın ne onun ne bunun. Hayatımda bir kere namaz kıldım onu da Kabe’de kıldım, 1981 yılında.
-Başbakan Erdoğan’ın da sizin de politik davranamadığınız söylenir. Siz kendinizi Erdoğan’a benzetiyor musunuz?
Hayatım boyunca şeffaf oldum, hep düşündüğümü söyledim. Bunun bazen zararını da gördüm ama çoğu kez faydasını gördüm. Karadenizliliğin de verdiği bir şey bu; ağzıma geleni söylerim, içime atmam. İyiliğe iyiyimdir ama kötüye de kötüyümdür.
Başbakan Erdoğan’ı takdir ediyorum, gerçekten liderlik vasfı olan, karizması olan birisi. Ama Başbakan iki kere şanssız hem Karadenizli hem Kasımpaşalı (gülüyor)...
Paran yoksa derdin bir tane, varsa bin!
-Para mutluluk getirir mi?
Paran yoksa derdin bir tane, paran yok! Paran varsa derdin bin tane, onu mu yapayım bunu mu yapayım, onu mu alayım. Babamın bana bir lafı vardır; “Oğlum parayı başının üzerine alırsan ağırlığı seni çökertir ama parayı ayağının altına alırsan yücelirsin.” Bu laf benim hayat düsturumdur. Paranın kölesi hiçbir zaman olmadım.
-Siz mutlu musunuz peki?
Hayattan keyif almasını bilirim, başardıkça da mutlu oluyorum. Mutluyum.
-Paranın satın alamadığı ne var?
Zaman, sevgi ve sağlık. Sağlık demişken de hayattaki en kötü alışkanlığımı da söyleyeyim, sigara. Lise zamanından beri içiyorum. Bırakmayı çok denedim, hatta bir ara 4 ay bıraktım ama sonra “Bir tane içeyim bir şey olmaz” dedim ve tekrar başladım. İçkiyi ortamında içerim, iyi de içerim. Kumar ise hiç oynamadım.
Gece yatarken silahım baş ucumdadır
Bildiğimiz, at-avrat-silah üçlemesine baktığımızda siz- de at (yani günümüzde araba oldu tabii bu) ve avrat tamam. Silah kısmına gelirsek...
(Belinden tabancasını çıkarıp masaya koyuyor) 2 tane aksesuarım vardır; saatim ve silahım. Silahı severim, Karadeniz insanın geninden gelen bir şey sanırım. Birden fazla silahım var. Çok da iyi atıcıyımdır. Gece yatarken bile baş ucumda durur.
-Resmi nikahlı eşinizden iki, imam nikahlı eşinizden ise bir çocuğunuz var. Çocuklarınızla aranız nasıl? Kızınız gelip sevgilisini anlatabilir mi mesela size?
Bir kızım ve iki oğlum var. Çok çalıştığım için yeteri kadar zaman ayıramıyorum onlara. Oğlum 7 senedir yurt dışında okuyor, hafta sonları geliyor da hasret gideriyoruz. Sevgililerini de anlatır ama kızımın öyle bir şansı yok (gülüyor)... Peşinde iki tane Mematisi var. Benim korumam yoktur ama kızımın var. Memati diye isim taktım onlara.
Trabzon’da milyon dolarlık ev yaptırdım daha bir gece kalmışlığım yok
Önümüzdeki günlerde taşınıyormuşsunuz...
Evet, Amcazade Yalısı’na taşınacağım. Bu yalı Türkiye’deki sivil mimarinin ilk örneğidir. Projeyi tamamen sosyal sorumluluk olarak görüyorum, İstanbul’un kültürüne artı bir değer katmak için yapıyorum. Aslına uygun restore edip butik otel yapacağım, bana da bir daire düşer herhalde. Gerçi harem binası da var belki orayı kendime yaparım, tüm fonksiyonlarıyla beraber (gülüyor).
İstanbul’da 5, Bodrum’da 5 olmak üzere toplam 10 ayrı otel yapıyorsunuz.
Evet, turizmde büyüyeceğiz. Bodrum’da 10 bin dönümlük bir arazi üzerine 12 ay yaşanabilecek bir turizm şehri kuruyoruz. İçinde sadece bahsettiğiniz 5 otel değil, 2 golf sahası, binlerce villa, alışveriş merkezi, camii ve kilise olacak. Hedefimiz yurt dışına satış. Türkiye’nin kurumsal bazdaki en önemli projesi olarak görüyorum bunu. Sadece 50 milyon dolarlık sera yaptım oraya, ağaç yetiştiriyoruz.
-Uludağ’daki otelinizi kapattınız. Ne olacak orası?
Uludağ çok plansız gelişti. Mevcut plan olmadığı için oteller müşteri ihtiyacına göre ekler yaptılar. Sonuçta oradaki pek çok tesis, benimki dahil kaçak durumuna düştü. Ben de kızıp kapattım. Hem yatırım yapıyorum hem de devlete karşı suçlu oluyorum! Yasal düzenlemeler gelinceye kadar kapalı kalacak. Bende hep siyah-beyazdır, öyle olması gerekiyordu yaptım.
-Trabzon’da yaklaşık 6 milyon dolara bir ev yaptırdığınızı ama bir gece bile kalamamışsınız.
Doğru mu bu?
Evet, yaptırdım ama zaman darlığından hiç gidemedim. Karadeniz Bölgesi de devletten yeterli desteği görememiştir, altyapı yatırımları yoktur. Ben Trabzon’daki evimi yaparken 4 köyün yolunu da yaptım. Söylediğiniz kadar olmasa da iyi para harcadım ama bu, sadece eve harcanan para değildi.
Çalmadan da zengin olunur
Şu anda çalışmayı bıraksanız mal varlığınız torununuzun torununa yeter mi?
Onun torununun torununa bile yeter! Ama bitmez denilen servetler de biter, gidip kumar oynarsan biter.
-Çalıp çırpmadan da zengin olunuyor değil mi?
Kesinlikle. Hedefini doğru koyarsan, işini doğru yaparsan, vizyoner olursan olur. Hedefsiz insan boş çuval gibidir.
AĞAOĞLU’NUN BİLİNMEYENLERİ
En çok kullandığı kelime, ’Kazma’!
Toplantılarda sıkılınca kalkıp gülleri buduyor. Bazen de bahçesindeki ceylanlarla toslaşıyor ya da tavus kuşlarını yemliyor.
Pek çok ünlü arkadaşı olmasına rağmen Tarkan’la ayrı bir dostluğu var. Türk sanat müziğini çok seviyor ve gençler arasında daha çok dinlenmesini istiyor. Eğer Tarkan bir Türk sanat müziği albümü yaparsa maddi manevi her türlü desteği verecek.
Hayattaki prensibi: “10 tane yarım bir bütün yapmaz!”
Ucankus
http://img141.imageshack.us/img141/9145/aliagaoglu.jpg (http://img141.imageshack.us/i/aliagaoglu.jpg/)
SON DÖNEMİN EN ÇOK DİKKAT ÇEKEN İSİMLERDEN ALİ AĞAOĞLU ÖZEL HAYATINI ANLATTI!.. “BEN KADINLARIN DEĞİL KADINLAR BENİM PEŞİMDE” DİYEN ALİ AĞAOĞLU OTOMOBİL MERAKINI DA ANLATTI!..
Ali Ağaoğlu, Pazar Vatan’dan Banu Duran’a renkli özel hayatını anlattı…
İŞTE O RÖPORTAJ:
Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, lüks arabaları, helikopteri ve yarı yaşındaki sevgilileriyle son yılların en çok konuşulan işadamı
“Gönlüm 18” diyen ünlü müteahhit “Playboy” tanımlamasını ise asla kabul etmiyor. Ünlülerin bile peşinde olduğunu belirten Ağaoğlu, “Hiçbir zaman kadın kovaladım, onlar beni kovalıyor” diyor. Ama “Gerekirse sevgilime ev de alırım” diyecek kadar da açık sözlü. Kendini yarışa hazırlanan bir sporcuya benzeten Ağaoğlu iddialı: “Ayağımı henüz başlangıç çizgisine bile koymadım.”
Şimdiye dek röportaj yaptığım en dobra isim şüphesiz Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu oldu! Röportajın başında “Allah’tan başka kimseye verecek hesabım yok, hayatımda utanacağım hiçbir işin içinde olmadım. İstediğini sor.” diyen bir işadamını kaç kere bulurum ki? Ben de aklıma gelen her şeyi sordum. Kendisi de tüm samimiyetiyle cevap verdi. Sonuçta ortaya çok keyifli, çok samimi ve bol kahkahalı bir röportaj çıktı.
Arabalara ilginiz gençlik yıllarına mı dayanıyor, ilk arabanızı ne zaman aldınız?
Kendimi bildim bileli hep güzel arabalar kullanmışımdır. İlk olarak 1973’te bir Mercedes aldım. Genelde arabamı kendim kullanırım, sadece park sorunu olan yerlerde şoförü tercih ediyorum. Arabalarımdan en çok Bentley’in Cabrio’sunu sürmekten keyif alıyorum. Bir de ben arabamı sakınmam, yolda bir çukur görsem bile üstünden geçerim. Şantiyelerime de arabayla giderim, insanlar oraya jeep’le bile girmez ama ben giderim.. O parayı o arabaya verdiysem, anasını da bellerim.
-Son olarak aldığınız özel üretim olan Rolls Royce Phantom Cabrio’ya 2.5 milyon TL ödediniz mi gerçekten? Beğendiğiniz arabayı kaç para olursa olsun alır mısınız?
Ödediğim rakam biraz daha fazla... Arabayı beğendiysem alırım, paraya hiç acımam. Bakın ben her sabah 07.00’de mutlaka kalkarım, istersem sabah 05.00’te yatmış olayım. Neredeyse çaycıdan bile önce gelip işimin başına geçerim. Günde ortalama 16 saat çalışıyorum. Hayattaki tek lüksüm arabalar! Bir de helikoptere binerim ve güzel kızlarla gezerim. Bu kadar çalışan bir insanın o kadar da lüksü olsun.
-Hız tutkunu musunuz?
Evet, hız tutkunuyum ama hızı her şeyde severim ben, sadece araba kullanmada değil. Şöyle söyleyeyim, 3 çocuğum da 7 aylık. Çocuk için bile 9 ay bekleyemem.
-Arabada ibre en son kaçı gördü?
340’ı gördü. Porsche’umla İstanbul’dan Ankara’ya 2 saatte gitmişliğim var.
-Aynı plakayı farklı arabalarınızda kullanıyorsunuz diye bir haber çıkmıştı...Bir kere oldu böyle bir şey. Rolls Royce’um gümrükten yeni çekilip garaja gelmişti. Plakayı takan teknik arkadaş yanlışlık yapmış...
Yüzde 50 akıl yüzde 50 güzellik ararım, 25’ten sonrası yok bende
-Kadınların size olan ilgisi nasıl? Telefon numaralarını kağıda yazıp, arabanızın içine atıyorlarmış, doğru mu?
Doğru. Numaralarını veriyorlar, tanışmak istiyorlar, neler neler... Yakışıklı, karizmatik bir adamım, çok sık karşılaşıyorum bu durumla. Telefon numaramı nereden buluyorlar anlamıyorum, valla aramayan yok. Eve gelen de, karadan gelen de, denizden gelen de var. Ben de her zaman, denizden babam çıksa yerim, derim (gülüyor).
-Playboy musunuz?
Hiç değilim, kesinlikle kabul etmiyorum! Çok seçiciyimdir. Hiçbir zaman kadın kovalayan bir adam olmadım, olmam da. Kadınlar beni kovalıyor.
-Ünlülerden de var mı sizinle tanışmak isteyen, peşinize düşen?
Kim yok ki!!!
-Bir kadında ne arıyorsunuz?
Fiziki güzelliğin yanı sıra ruh güzelliği şart! Karadeniz insanı espritüeldir, şakacıdır, oturup iki çift laf edemeyeceksem işim olmaz. Bir de 20- 25 arası ideal, 25’ten sonrası yok bende. Yüzde 50 akıl yüzde 50 güzellik diyelim.
-Genç kadın erkeği gençleştirir mi?
Tabii ki, daha dinamik, daha kanlı canlı oluyorsun.
Karadeniz erkeklerinin Rus kadın merakı malum... Siz de buna sadık kalmışsınız. Son sevgiliniz Sophia da bir Rus.
Ben Sophia’yla Türkiye’de bir arkadaşım vasıtasıyla tanıştım. Rus olduğu için değil, çok farklı birisi olduğu için beraberim. Tesadüf yani! Ama Karadeniz’de Rus kadın merakı vardı bir ara. Çünkü Karadeniz kadını çok ağır şartlarda çalışır; tarlada iş yapar, evde yemek yapar, çocuğuna bakar...
Dolayısıyla da kendine bakmaya zamanı yoktur. Rusya dağılıp ta oradan Ruslar gelince, erkekler “Bu kadınsa evdeki ne? Evdeki kadınsa bu ne?” diye bir mukayese yaptılar. Ama o furya da geldi geçti, kaldı ki her tarafta vardı Ruslar ama ihale Karadeniz’e kaldı.
-Sevgilinize pahalı hediyeler alır mısınız?
Berabersem gereğini alırım. Bu bir gül de olur, bir pırlanta da...
-Gazetelerde son sevgiliniz Sophia’yla pek samimi kareleriniz ve 10 bin dolarlık bir kolye aldığınız haberi vardı, doğru mu?
Biz o gün Sophia’nın güzellik kraliçesi seçilmesinin yıldönümünü kutluyorduk, fakat hediye olayı doğru değil. Kaldı ki ben hediye alacak olsam 10 bin dolarlık hediye almam.
-Mesela ev mi hediye edersiniz?
Allah’tan başka kimseye verecek hesabım yok, adam gibi çalışırım, adam gibi de gezer, yerim. Ne işimde ne özel hayatımda utanacağım, sıkılacağım hiçbir işin içinde, yamuk yumuk hiçbir şeyin içinde olmadım, olmam da mümkün değil! Bir kadınla da berabersem gereğini yaparım, evse ev de veririm...
-5 çocuk istiyorum demişsiniz. Şu anda 3 çocuğunuz olduğuna göre yeniden evlilik söz konusu mu?
5’i kim dedi? Ben daha defteri kapatmadım, belki 10... Kim bilir, kısmet... Şu ana kadar beni evliliğe götürecek duyguları hissetmedim, hissedersem olur.
Arkamda hükümet de tarikat da yok! İşimin adamıyım ben, ne tarikatın ne onun ne bunun. Bir kez namaz kıldım, o da Kâbe’de
-Son dönemde bu kadar parlamanızda hükümetle olan ilişkilerinizin de etkisi olduğu söylendi. Arkanızda hükümet desteği ya da herhangi bir tarikat var mı?
Bakın ben Karadeniz kökenli bir aileden geliyorum. En büyük şansım babamın beni taa ilkokul çağımdan beri iş hayatının içine sokmasıydı, sahip olduğumuz fırının muhasebe hesaplarını tutardım. Gençliğimde altımda en son model arabalar varken babamdan beş kuruş almadan ayrılıp kendi işimi kurdum. En büyük sermayem iş yapmayı bilmemdi. Hep dürüst çalıştım! Siz benim helikoptere bindiğim fotoğrafları yeni görüyorsunuz ama ben helikoptere yeni binmiyorum, 21 sene önce de işlerime helikopterle gidip geliyordum. Mesela, Uludağ’daki otelimi helikopterle gidip 10 dakikada satın alıp dönmüşlüğüm var. 1980’li senelerde para kazandım ve şehrin gelişebileceği bölgeleri tahmin ettim, oralarda yatırımlar yaptım, arsalar aldım. Bugün ben 25 sene önce ektiğim ağaçların meyvesini topluyorum. 1981 senesinde Erenköy’de 11 katlı bina yokken ilk 18 katlı binaları yaptım. 80’li yıllarda binlerce konut yaptım. Bunlar pek bilinmeyen şeyler. Bende çizgi hep yukarı doğru oldu, zikzak olmadı. Mesela benim sanayicilik yönümü de kimse bilmez. Türkiye’nin en büyük tuğla fabrikaları benimdi. Bursa’dakini sattım ama Tekirdağ’daki hâlâ duruyor. Devletle hiçbir zaman iş yapmadım! Ankara’ya 3-5 senede bir giderim, o da özel bir işim varsa... Bir tek Uludağ’daki otelim milli park sınırları içindedir. Devletle tek işim oydu. Çünkü biz genelde kendi arazileri üzerinde proje üreten bir firmayız. My World projem de, Emlak Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı’ndan hasılat paylaşımıyla aldığım bir şeydir. Ne hükümet, ne de bir tarikat... Arkamda hiçbir şekilde kimse yok. Biliyorsunuz Of ne Trabzon’a, ne Ankara’ya bağlı, direkt Allah’a bağlı. Ben de elhamdülillah Of’luyum. Allah’tan başka kimseye verecek hesabım yok! Ama devlete de vergisini son kuruşuna kadar ödeyen bir insanım. Ben işimin adamıyım, ne tarikatın ne onun ne bunun. Hayatımda bir kere namaz kıldım onu da Kabe’de kıldım, 1981 yılında.
-Başbakan Erdoğan’ın da sizin de politik davranamadığınız söylenir. Siz kendinizi Erdoğan’a benzetiyor musunuz?
Hayatım boyunca şeffaf oldum, hep düşündüğümü söyledim. Bunun bazen zararını da gördüm ama çoğu kez faydasını gördüm. Karadenizliliğin de verdiği bir şey bu; ağzıma geleni söylerim, içime atmam. İyiliğe iyiyimdir ama kötüye de kötüyümdür.
Başbakan Erdoğan’ı takdir ediyorum, gerçekten liderlik vasfı olan, karizması olan birisi. Ama Başbakan iki kere şanssız hem Karadenizli hem Kasımpaşalı (gülüyor)...
Paran yoksa derdin bir tane, varsa bin!
-Para mutluluk getirir mi?
Paran yoksa derdin bir tane, paran yok! Paran varsa derdin bin tane, onu mu yapayım bunu mu yapayım, onu mu alayım. Babamın bana bir lafı vardır; “Oğlum parayı başının üzerine alırsan ağırlığı seni çökertir ama parayı ayağının altına alırsan yücelirsin.” Bu laf benim hayat düsturumdur. Paranın kölesi hiçbir zaman olmadım.
-Siz mutlu musunuz peki?
Hayattan keyif almasını bilirim, başardıkça da mutlu oluyorum. Mutluyum.
-Paranın satın alamadığı ne var?
Zaman, sevgi ve sağlık. Sağlık demişken de hayattaki en kötü alışkanlığımı da söyleyeyim, sigara. Lise zamanından beri içiyorum. Bırakmayı çok denedim, hatta bir ara 4 ay bıraktım ama sonra “Bir tane içeyim bir şey olmaz” dedim ve tekrar başladım. İçkiyi ortamında içerim, iyi de içerim. Kumar ise hiç oynamadım.
Gece yatarken silahım baş ucumdadır
Bildiğimiz, at-avrat-silah üçlemesine baktığımızda siz- de at (yani günümüzde araba oldu tabii bu) ve avrat tamam. Silah kısmına gelirsek...
(Belinden tabancasını çıkarıp masaya koyuyor) 2 tane aksesuarım vardır; saatim ve silahım. Silahı severim, Karadeniz insanın geninden gelen bir şey sanırım. Birden fazla silahım var. Çok da iyi atıcıyımdır. Gece yatarken bile baş ucumda durur.
-Resmi nikahlı eşinizden iki, imam nikahlı eşinizden ise bir çocuğunuz var. Çocuklarınızla aranız nasıl? Kızınız gelip sevgilisini anlatabilir mi mesela size?
Bir kızım ve iki oğlum var. Çok çalıştığım için yeteri kadar zaman ayıramıyorum onlara. Oğlum 7 senedir yurt dışında okuyor, hafta sonları geliyor da hasret gideriyoruz. Sevgililerini de anlatır ama kızımın öyle bir şansı yok (gülüyor)... Peşinde iki tane Mematisi var. Benim korumam yoktur ama kızımın var. Memati diye isim taktım onlara.
Trabzon’da milyon dolarlık ev yaptırdım daha bir gece kalmışlığım yok
Önümüzdeki günlerde taşınıyormuşsunuz...
Evet, Amcazade Yalısı’na taşınacağım. Bu yalı Türkiye’deki sivil mimarinin ilk örneğidir. Projeyi tamamen sosyal sorumluluk olarak görüyorum, İstanbul’un kültürüne artı bir değer katmak için yapıyorum. Aslına uygun restore edip butik otel yapacağım, bana da bir daire düşer herhalde. Gerçi harem binası da var belki orayı kendime yaparım, tüm fonksiyonlarıyla beraber (gülüyor).
İstanbul’da 5, Bodrum’da 5 olmak üzere toplam 10 ayrı otel yapıyorsunuz.
Evet, turizmde büyüyeceğiz. Bodrum’da 10 bin dönümlük bir arazi üzerine 12 ay yaşanabilecek bir turizm şehri kuruyoruz. İçinde sadece bahsettiğiniz 5 otel değil, 2 golf sahası, binlerce villa, alışveriş merkezi, camii ve kilise olacak. Hedefimiz yurt dışına satış. Türkiye’nin kurumsal bazdaki en önemli projesi olarak görüyorum bunu. Sadece 50 milyon dolarlık sera yaptım oraya, ağaç yetiştiriyoruz.
-Uludağ’daki otelinizi kapattınız. Ne olacak orası?
Uludağ çok plansız gelişti. Mevcut plan olmadığı için oteller müşteri ihtiyacına göre ekler yaptılar. Sonuçta oradaki pek çok tesis, benimki dahil kaçak durumuna düştü. Ben de kızıp kapattım. Hem yatırım yapıyorum hem de devlete karşı suçlu oluyorum! Yasal düzenlemeler gelinceye kadar kapalı kalacak. Bende hep siyah-beyazdır, öyle olması gerekiyordu yaptım.
-Trabzon’da yaklaşık 6 milyon dolara bir ev yaptırdığınızı ama bir gece bile kalamamışsınız.
Doğru mu bu?
Evet, yaptırdım ama zaman darlığından hiç gidemedim. Karadeniz Bölgesi de devletten yeterli desteği görememiştir, altyapı yatırımları yoktur. Ben Trabzon’daki evimi yaparken 4 köyün yolunu da yaptım. Söylediğiniz kadar olmasa da iyi para harcadım ama bu, sadece eve harcanan para değildi.
Çalmadan da zengin olunur
Şu anda çalışmayı bıraksanız mal varlığınız torununuzun torununa yeter mi?
Onun torununun torununa bile yeter! Ama bitmez denilen servetler de biter, gidip kumar oynarsan biter.
-Çalıp çırpmadan da zengin olunuyor değil mi?
Kesinlikle. Hedefini doğru koyarsan, işini doğru yaparsan, vizyoner olursan olur. Hedefsiz insan boş çuval gibidir.
AĞAOĞLU’NUN BİLİNMEYENLERİ
En çok kullandığı kelime, ’Kazma’!
Toplantılarda sıkılınca kalkıp gülleri buduyor. Bazen de bahçesindeki ceylanlarla toslaşıyor ya da tavus kuşlarını yemliyor.
Pek çok ünlü arkadaşı olmasına rağmen Tarkan’la ayrı bir dostluğu var. Türk sanat müziğini çok seviyor ve gençler arasında daha çok dinlenmesini istiyor. Eğer Tarkan bir Türk sanat müziği albümü yaparsa maddi manevi her türlü desteği verecek.
Hayattaki prensibi: “10 tane yarım bir bütün yapmaz!”
Ucankus