Zara
13-07-09, 00:56
Tarkan ve Ilısu
12 Temmuz Pazar 2009
Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’na ilişkin inatlaşmaya en cesur tepkilerden biri sanatçı Tarkan’dan geldi.
NTV’deki söyleşisinde şöyle diyor:
“Hükümetlerin görevi, onlara emanet edilen bu ülkenin topraklarını, böylesi ender kültürel değerlerini, doğal alanlarını korumak olmalı. İktidar, sivil toplum kuruluşları ve sanatçılarla bir güç yarışına girmemeli. Tepkilere kulak vermeli. Hasankeyf özel bir yer ve yok olmaması gerek. Bunun için uğraş veriyoruz. ‘İnadına biz burayı yaparız’ demeleri bana biraz tuhaf geliyor.”
Tarkan, ‘Hasankeyf yok olmasın’ diyen sanatçıların başında geliyor.
Sanatçının bu alandaki duyarlılığı yeni değil, on yıl önce Milliyet’in ‘Haydi Güneydoğu’ya’ kampanyasına ve ‘Şarkı Söylüyoruz’ konserlerine gönüllü olarak katılmış ve sağlanan gelirlerle Diyarbakır’da Güzel Sanatlar Lisesi yapılmasına destek olmuştu.
Doğa Derneği’nin Hasankeyf kampanyasına da aktif olarak katılıyor Tarkan.
İktidarı, sivil toplumu dinlemeye çağırıyor.
Sorun hükümet sözcülerinin iddia ettikleri gibi, salt baraja karşı çıkmak değil. DSİ ve Çevre Bakanlığı yetkilileri, inatla olayı çarpıtıyorlar; Ilısu’dan dış kredi desteğinin çekilmesini ‘bölgesel’ bir sorun haline dönüştürmeye çalışıyorlar. Siyaset yapıyorlar. Baraja karşı çıkanların yurtseverliğini sorguluyorlar.
Barajı şimdi DSİ’nin özkaynakları ve bütçe desteğiyle yapma uğraşında hükümet.
Tarkan’ın ‘tuhaf’ bulduğu da, iktidarın Hasankeyf’i yok etme pahasına sürdürülen ısrar.
Çevre Bakanı Veysel Eroğlu hâlâ aynı şeyi söylüyor:
“Hasankeyf’in kurtuluşu için Ilısu projesi bir fırsattır. Hasankeyf’teki en mühim tarihi ve kültür varlıklarına sahip olan yukarı şehir sular altında kalmayacak. Hasankeyf bazılarının dilindedir. Bizim dilimizde değil, kalbimizdedir.”
Bakan bunları söylüyor ama inandırıcı olamıyor.
İnandırıcı olsa, baraja dış kredi sağlayacak ülkeler desteğini çekmezdi!
Binlerce yıllık tarihin Dicle’nin öteki yakasına nasıl taşınacağı Nasreddin Hoca’nın ‘göle maya çalması’na benziyor. Ya tutarsa!.. Olmazsa, ‘Hasankeyf’i sualtı müzesi yaparız’ diye düşünüyor olabilirler.
Bürokraside çare tükenmez!
Oysa, küresel ısınma nedeniyle yağış rejiminin değişmesi, akarsu yataklarını besleyen dağların zirvelerinin eskisi kadar kar ve buzul tutmayışı gerçeği karşısında baraj yapmak, sulama ve enerji politikalarında öncelikli olmaktan çıkıyor. Güneş enerjisinden rüzgâra, yenilenebilir enerji kaynakları varken baraj gölü inşa edip geri kalan yerleri çöle çevirmenin maliyetini de tartışmaya açmak gerekiyor. Bu projeler sadece hafriyatçı şirketlere kazandırıyor! GAP’taki sulama fiyaskosu ortada.
Hasankeyf’in ‘sualtı müzesi’ olmasını istemiyoruz.
Tarkan’ı cesareti nedeniyle alkışlıyoruz.
http://www.milliyet.com.tr
12 Temmuz Pazar 2009
Hasankeyf’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’na ilişkin inatlaşmaya en cesur tepkilerden biri sanatçı Tarkan’dan geldi.
NTV’deki söyleşisinde şöyle diyor:
“Hükümetlerin görevi, onlara emanet edilen bu ülkenin topraklarını, böylesi ender kültürel değerlerini, doğal alanlarını korumak olmalı. İktidar, sivil toplum kuruluşları ve sanatçılarla bir güç yarışına girmemeli. Tepkilere kulak vermeli. Hasankeyf özel bir yer ve yok olmaması gerek. Bunun için uğraş veriyoruz. ‘İnadına biz burayı yaparız’ demeleri bana biraz tuhaf geliyor.”
Tarkan, ‘Hasankeyf yok olmasın’ diyen sanatçıların başında geliyor.
Sanatçının bu alandaki duyarlılığı yeni değil, on yıl önce Milliyet’in ‘Haydi Güneydoğu’ya’ kampanyasına ve ‘Şarkı Söylüyoruz’ konserlerine gönüllü olarak katılmış ve sağlanan gelirlerle Diyarbakır’da Güzel Sanatlar Lisesi yapılmasına destek olmuştu.
Doğa Derneği’nin Hasankeyf kampanyasına da aktif olarak katılıyor Tarkan.
İktidarı, sivil toplumu dinlemeye çağırıyor.
Sorun hükümet sözcülerinin iddia ettikleri gibi, salt baraja karşı çıkmak değil. DSİ ve Çevre Bakanlığı yetkilileri, inatla olayı çarpıtıyorlar; Ilısu’dan dış kredi desteğinin çekilmesini ‘bölgesel’ bir sorun haline dönüştürmeye çalışıyorlar. Siyaset yapıyorlar. Baraja karşı çıkanların yurtseverliğini sorguluyorlar.
Barajı şimdi DSİ’nin özkaynakları ve bütçe desteğiyle yapma uğraşında hükümet.
Tarkan’ın ‘tuhaf’ bulduğu da, iktidarın Hasankeyf’i yok etme pahasına sürdürülen ısrar.
Çevre Bakanı Veysel Eroğlu hâlâ aynı şeyi söylüyor:
“Hasankeyf’in kurtuluşu için Ilısu projesi bir fırsattır. Hasankeyf’teki en mühim tarihi ve kültür varlıklarına sahip olan yukarı şehir sular altında kalmayacak. Hasankeyf bazılarının dilindedir. Bizim dilimizde değil, kalbimizdedir.”
Bakan bunları söylüyor ama inandırıcı olamıyor.
İnandırıcı olsa, baraja dış kredi sağlayacak ülkeler desteğini çekmezdi!
Binlerce yıllık tarihin Dicle’nin öteki yakasına nasıl taşınacağı Nasreddin Hoca’nın ‘göle maya çalması’na benziyor. Ya tutarsa!.. Olmazsa, ‘Hasankeyf’i sualtı müzesi yaparız’ diye düşünüyor olabilirler.
Bürokraside çare tükenmez!
Oysa, küresel ısınma nedeniyle yağış rejiminin değişmesi, akarsu yataklarını besleyen dağların zirvelerinin eskisi kadar kar ve buzul tutmayışı gerçeği karşısında baraj yapmak, sulama ve enerji politikalarında öncelikli olmaktan çıkıyor. Güneş enerjisinden rüzgâra, yenilenebilir enerji kaynakları varken baraj gölü inşa edip geri kalan yerleri çöle çevirmenin maliyetini de tartışmaya açmak gerekiyor. Bu projeler sadece hafriyatçı şirketlere kazandırıyor! GAP’taki sulama fiyaskosu ortada.
Hasankeyf’in ‘sualtı müzesi’ olmasını istemiyoruz.
Tarkan’ı cesareti nedeniyle alkışlıyoruz.
http://www.milliyet.com.tr