simgem__
14-06-09, 21:37
8 Kasım 1998
Tarkan Fransa ve Belçika'da
pop listelerinde hızla yükseliyor
Melek DERMAN
Tarkan, 6 çocuklu bir ailenin beşinci üyesi. Annesi Neşe Hanım ona hamileyken trafik kazası geçirir ve bir ay komada kalır. Doktorlar "Mutlaka kürtaj olmalısın," derler. Ancak baba Ali Tevetoğlu kürtaj tarihinden bir gün önce "Rüyamda oğlumuzun sağlam doğduğunu gördüm. Üstelik başında bir yıldız parlıyordu. Ünlü birisi olacak," der. (Tarkan da, başına ne gelecekse hep rüyasında gördüğünü söyler.) Rüya üzerine kürtajdan vazgeçilir. Tevetoğlu çifti, "Çocuk sakat doğarsa sorumluluk ailenindir" yazılı bir belgenin altına imza atarak hastaneden ayrılır.
Tarkan'ın dünyaya geldiği 17 Ekim 1972 gününü annesi Neşe Hanım'dan dinleyelim: "Dünyalar güzeli bir oğlandı. Öyle güzel çığlık atıyordu ki, ebe 'kesin bu günün birinde şarkıcı olacak' demişti." Neşe Hanım çizgi roman kahramanı Tarkan'dan etkilenerek oğluna Tarkan adını verir.
Tarkan'ın ikinci bir annesi daha vardır. Frankfurt, Alzey'de (Almanya) oturdukları kapı komşusu Birsen Özçelik. Ona bazen "teyzem" bazen de "annem" der. Birsen Hanım da canı gibi sevdiği Tarkan için çok şey söyler: "Küçükken kızlarla arası iyiydi. Bebeklerle oynamayı severdi. Farklı bir çocuktu o. Kendi halindeydi, ama bilgiç ve iddialıydı. Yalnız ağabeyi Hakan'dan çok dayak yerdi."
Bugün hayatta olmayan baba Ali Tevetoğlu, 6 çocukla mücadele edemeyince 1986'da Türkiye'ye döner. Aile, Karamürsel'e yerleşir. Tarkan liseyi bitirdikten sonra semtin musiki cemiyetine üye olur. Çınarcık'ta sahneye çıkarak ilk parasını kazanır. O zamanlar sahneye siyah transparan üzerine kırmızı satenden papyon takarak çıktığı söylenir. 1991'de kısa bir Almanya macerası daha yaşar. Döndüğünde iki kültür arasında sıkışıp kalmış olmaktan dolayı bunalımdadır. İkinci kez dönme kararı aldığında, son kez Unkapanı Plakçılar Çarşısı'na uğrar. (Bunu da rüyasında görmüştür.) Bugünkü yapımcısı Mehmet Söğütoğlu kimsenin yüzüne bakmadığı Tarkan'a bir şans verir. İstanbul Plak'la anlaşma imzalanır.
1992'de "Kıl Oldum Abi" adlı albümü çıkar. Şarkı o dönemde 'her şeye kolaylıkla kıl olan' 15 - 20 yaş arası gençliğin diline takılır. Bir yıl sonraki konserlerde genç kızlar "Tarkan!!! Ne olur sana bir kez dokunalım," diye bağırmaya başlar. Yıldızı hızla yükselen Tarkan aynı evi paylaştığı ve kendisini şöhrete kavuşturan eski menajeri Alpay'ı bırakır. Terkedilen menajer öcünü, Tarkan'ın "gay" olduğu iddiaları gündeme gelmeye başladığı sırada alır. Tarkan'ın uygunsuz ve çırılçıplak fotoğraflar çektirdiğini, marjinal yaşamayı sevdiğini ondan öğreniriz. Yıldızı yükselmeye başlayan Tarkan'ın kendisinden kopmasını hazmedemeyen Alpay'ın, fotoğraflar karşılığında Tarkan'dan 10 milyar istediği, "Bana bir şey yapmaya kalkarsanız bu fotoğraflar medyada patlar," sözleriyle de sürekli şantaj yaptığı bilinir.
Fırtınalı yıllar
Ancak eski menajer ve Tarkan arasındaki ilişkinin esrar perdesi pek aydınlanamaz. Fotoğrafların akıbeti de bilinmez. Bu sırada basın, anne Neşe Tevetoğlu'nun görüşüne başvurur. O da "Oğlumun kesinlikle söz edildiği gibi bir sapıklığı yoktur," der.
Söylentiler, konserleri ve kaset satışlarını etkilemeye başlamıştır. Tarkan'ın o zamanki manken sevgilisi Jülyet bile dedikoduları önleyemez. İkinci eski menajer Gamze Platin, sanatçısının yeni aşkı Elif Dağdeviren'i dedikoduların ayyuka çıktığı bir dönemde basına açıklar. Yeni sevgili Elif Dağdeviren gazetecidir. Tüm dedikoduları aşkıyla ve kalemiyle kovmaya çalışacaktır.
Sevgilisi olduğu için hayran kitlesini kızdıran Tarkan, üstüne canlı yayında Savaş Ay'ın uzattığı mikrofona "çişim geldi abi" diyerek büyük darbe alır. Bir derginin yaptığı "en nefret edilenler" listesinin ilk sırasında yer alır. 1994'te Sezen Aksu desteğiyle çıkardığı "Şıkıdım" ile ilah olan Tarkan, düşüşe geçer. Eleştiri bombardımanına tutulur.
Amerika hayali başlıyor
"Çiş" olayı, "homoseksüellik söylentileri" ve "asker kaçağı olduğu" haberleriyle köşeye sıkıştırılan Tarkan'ın, Amerika macerası tam da bu dönemde başlar. Yeni menajer Ahmet San, Tarkan'ı Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün'le tanıştırır. Amerika'ya pazarlanması planlanan Tarkan, 22 Ocak 1996'da, Atlantic'in New York'taki merkezinde sevgilisi Elif, menajeri Ahmet San ve Ahmet Ertegün eşliğinde şirketle sözleşme imzalar. Basına, Tarkan'ın İngilizce bir albüm hazırlayacağı, dünyaca ünlü starlarla çalışacağı duyurulur. Büyük Amerika rüyası başlamıştır. Tarkan, ABD'ye gidiş nedenini Pera Palas Oteli'nde yaptığı bir basın toplantısında şöyle açıklayacaktır: "Kaçmıyorum. Konserler bitmişti. Yalnızca öğrencilik yıllarıma dönmek istedim."
77 yaşındaki Ertegün ise basının karşısına bir yıl sonra 1996'da, Bodrum'daki evinde çıkar. Yanında Tarkan ve Ahmet San da vardır. Ertegün, "Bir yabancıyı ABD piyasasına kabul ettirmek, ona şarkı bulmak çok zor. Kaseti 1 - 2 içinde bitireceğiz. Tarkan'ın şansı olduğuna inanıyorum," der. Bir söylentiye göre Ahmet San'la Ahmet Ertegün o toplantıda ilk kez tanışmışlardır. Toplantıdan bir yıl sonra Tarkan, "Amerika rüyamı Ahmet San yıktı," açıklamasını yapar. Menajerinin hazırladığı sözleşmeyi dikkat etmeden imzalamış, söylediğine göre onun esiri olmuştur. Bu sözler üzerine menajer San, öcünü tıpkı ilk menajer Alpay gibi alacaktır. San'ın gündeme getirdiği konu askerliktir. Tarkan'ın askerliğini önemli kişileri araya sokarak ertelettiği söylenen San, anlaşma bozulduktan sonra "Tarkan'ın asker kaçağı" olduğunu ima eder.
Hayalden gerçeğe
Amerika'ya gittikten sonra şöhreti iyice artan Tarkan, Doridos Panço'nun ve Police gözlüklerinin reklam kampanyasından milyarlar kazanıyordu. Ancak Amerika'daki çalışmasından bir türlü sonuç çıkmıyordu. Bir röportajında "Ertegün'le anlaşamıyoruz. Ben Akdeniz motifleri diye tutturuyorum. O olmaz diyor. Yakında onlara yeter artık diyeceğim," açıklamasını yapan Tarkan, başka bir röportajında ise "Başarısız olursam başım dik olarak ülkeme dönüp, hayranlarıma sığınacağım," diyordu. Ertegün ise Tarkan'ın askere alınması durumunda projeyi iptal etmekten bahsediyordu. Yine askere alınmasının gündeme geldiği bir dönemde rota Amerika'dan Avrupa'ya çevrildi. Tarkan ilk bombasını 4 Temmuz 1998'de Fransa'da patlattı. "Şımarık" arada bir Cezayir, Tunus gibi ülkelerin etnik müzikleriyle coşan Fransızları etkilemişti. Pop yıldızı listelere 26'ncı sıradan girdi. Barlarda Arap motifleriyle dans etmeyi seven Fransızlar, listede Tarkan'ı 5'inci sıraya kadar yükselttiler. Fransa'da her kanalda şarkıları çalan Tarkan, Belçika'da ilk sıraya yerleşti. Liberation gazetesi, "Boğaziçi'nin Ricky Martin'i" diye tanıttığı Tarkan'ı, Khaled, Rachid Taha gibi etnik müzik yapan şarkıcıların olduğu yere koydu.
Tarkan satışı 200 bini aşan "Şımarık" ile Avrupa'daki etnik müzik sıralarında yükselmeye devam ediyor. Ancak Amerika'daki işi henüz rüya olmanın ötesine geçebilmiş değil. "Amerika'da şansının olmadığı" yolundaki değerlendirmelere kulak tıkayan pop ilahı, Posta gazetesine yaptığı bir açıklamada "Ben amansız bir yola baş koydum. Dünya beni beklemiyor. Ama iyi şeyler olacağını hissediyorum. Benim rüyalarım çıkar. Rüyamda Grammy Ödülü'nü alıyordum. Elimde ödül havaya kaldırıp, 'Türkiye'ye, aileme, dostlarıma teşekkür ederim," dedi.
Şu sıralar askerlik tecili devlet nezdinde tartışılan Tarkan'a "kültür elçisi" sıfatıyla bir yıl daha tecil isteniyor. Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal'ın konutunda başlayan harekat, Kültür Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve ASAL arasında tartışma konusu.
Aşkları, homoseksüellik iddiaları...
17 yaşındayken Karamürsel'de bir nişanlılık dönemi geçiren ve Ayşen adlı bir kızla nikah masasından dönen Tarkan'ın bilinen ilk sevgilisi 1993'te büyük aşk yaşadığı manken Jülyet. Tarkan'ı bugün bile unutamadığını söyleyen Jülyet, çılgınlıklardan hoşlanan ünlü popçu için göbek ve burun deliğine hızma taktırmış, saçlarını garip renklere boyatmıştı. Ayrıldıktan sonra "Onun yanında donsuz dolaşıyordum. Çünkü öyle istiyordu," sözleriyle ve verdiği çıplak pozlarla Tarkan'ı çok kızdırdı. Mankenlik, halkla ilişkiler, menajerlik yaptıysa da "Tarkan'ın eski sevgilisi" diye anılmaktan kurtulamadı.
Gazeteci Elif Dağdeviren ise ikinci sevgiliydi. Bu aşk da iki yıl kadar sürdü. Bir röportaj sırasında tanışan sevgililerin aşkı yine bir röportajla son buldu. Tarkan, Elif'e rağmen Amica dergisine "Hayatımda hiç aşık olmadım," açıklamasını yapınca kıyamet koptu. Elif, New York'a telefon açarak ilişkiyi bitirdiğini söyledi. Tarkan çok üzüldü. Bu aşktan geriye Sezen Aksu'nun sevgililer için yaptığı "İkimizin Yerine" adlı şarkı kaldı. Tarkan şarkıyı Elif için yeni kasetinde seslendirdi. Neden ayrıldınız sorularına şarkıdan bir mısrayla cevap verdi: "Gurur sandığım aslında ümitsizliğimdi"... Bu aşkı unutabilmek için Arnavutköy'de, Elif'le paylaştıkları evden taşındı.
"Sahnede hissettiğim hem kadınlık hem erkeklik. Kendimi televizyonlardan ben de şaşkınlıkla izliyorum. Allah allah ne yapmışım diyorum. Vücudumda farklı şeyler cereyan ediyor. Kalça, omuz yerinde duramıyor." (Posta Gazetesi / 1997)
Tarkan bu sözleri üzerine bir kez daha "olay adam" olmuştu. O güne kadar homoseksüellik iddialarını reddeden pop yıldızı cinsel tercihini itiraf ettiğinde bomba etkisi yarattı. Tarkan'ı, androjenlik açıklamasının ardından en çok kızdıran kişi ise Okan Bayülgen oldu. Bayülgen Kiss FM'deki programında ünlü şarkıcı için "Pop'un topu" yakıştırmasını yaptı. Tarkan, "Okan Bey'in yaptığı tek kelimeyle terbiyesizlik," diyerek ünlü şovmeni mahkemeye verdi.
Tarkan bu açıklamasının hemen ardından üç ayrı genç kızla görüldü. Bunlardan biri eski yapımcı Turgut Demirağ'ın kızı sosyetik Nevbahar Demirağ, diğeri psikolojik danışman Yeşim, bir diğeri Güney Afrikalı Kaya'ydı. Bir dönem üçüyle de samimi pozlar vererek "androjenlik" açıklamasını unutturmaya çalıştı. Ama içlerinden Nevbahar'ı seçti. Amerika'da yaşayan Nevbahar yönetmen asistanlığı yapıyordu. Şarkıcı Melike Demirağ'ın üvey kız kardeşiydi. Sevgililer ilişkilerinin üçüncü ayında şiddetli bir kavgaya tutuştular. Çünkü Tarkan, Nevbahar'ın çalıştığı yönetmenle olan samimiyetini kıskanmış, kavga çıkarmıştı. Kendisini affetirebilmek için sevgilisine 5 milyarlık bir yüzük aldı. Ancak ilişki yine Tarkan'ın kıskançlık krizleriyle bitti.
"İmajı boşver, gönülden ses ver"
Bu, Tarkan'ın Amerika'da bir reklam filminde gördüğü ve sloganı haline getirdiği bir sözmüş. Bugüne kadar ayrık olan ön dişlerini birleştiren, saçlarını ve kıyafetlerini çok kez değiştiren, sırtındaki tüyleri epilasyonla aldırttığı bile söylenen Tarkan artık olduğu gibi görünmek istiyor. Değiştiğini söylüyor. New York'ta oturduğu apartmanın alt katında günde birkaç saat spor yapıyor. Uzakdoğu felsefesine merak salmış, Budizmle ilgileniyor, yoga yapmadan güne başlamıyor. Sigarayı bırakmış, içki kullanmıyor. Anti laik olaylara, Meclis kavgalarına tepki duyuyor. 8 yıl zorunlu eğitimi destekliyor. Oyunu Mesut Yılmaz'a verecek. En çok başarısızlıktan ve AIDS'den korkuyor. "Kendimi hayatın akışına bıraktım," diyor.
Tarkan Fransa ve Belçika'da
pop listelerinde hızla yükseliyor
Melek DERMAN
Tarkan, 6 çocuklu bir ailenin beşinci üyesi. Annesi Neşe Hanım ona hamileyken trafik kazası geçirir ve bir ay komada kalır. Doktorlar "Mutlaka kürtaj olmalısın," derler. Ancak baba Ali Tevetoğlu kürtaj tarihinden bir gün önce "Rüyamda oğlumuzun sağlam doğduğunu gördüm. Üstelik başında bir yıldız parlıyordu. Ünlü birisi olacak," der. (Tarkan da, başına ne gelecekse hep rüyasında gördüğünü söyler.) Rüya üzerine kürtajdan vazgeçilir. Tevetoğlu çifti, "Çocuk sakat doğarsa sorumluluk ailenindir" yazılı bir belgenin altına imza atarak hastaneden ayrılır.
Tarkan'ın dünyaya geldiği 17 Ekim 1972 gününü annesi Neşe Hanım'dan dinleyelim: "Dünyalar güzeli bir oğlandı. Öyle güzel çığlık atıyordu ki, ebe 'kesin bu günün birinde şarkıcı olacak' demişti." Neşe Hanım çizgi roman kahramanı Tarkan'dan etkilenerek oğluna Tarkan adını verir.
Tarkan'ın ikinci bir annesi daha vardır. Frankfurt, Alzey'de (Almanya) oturdukları kapı komşusu Birsen Özçelik. Ona bazen "teyzem" bazen de "annem" der. Birsen Hanım da canı gibi sevdiği Tarkan için çok şey söyler: "Küçükken kızlarla arası iyiydi. Bebeklerle oynamayı severdi. Farklı bir çocuktu o. Kendi halindeydi, ama bilgiç ve iddialıydı. Yalnız ağabeyi Hakan'dan çok dayak yerdi."
Bugün hayatta olmayan baba Ali Tevetoğlu, 6 çocukla mücadele edemeyince 1986'da Türkiye'ye döner. Aile, Karamürsel'e yerleşir. Tarkan liseyi bitirdikten sonra semtin musiki cemiyetine üye olur. Çınarcık'ta sahneye çıkarak ilk parasını kazanır. O zamanlar sahneye siyah transparan üzerine kırmızı satenden papyon takarak çıktığı söylenir. 1991'de kısa bir Almanya macerası daha yaşar. Döndüğünde iki kültür arasında sıkışıp kalmış olmaktan dolayı bunalımdadır. İkinci kez dönme kararı aldığında, son kez Unkapanı Plakçılar Çarşısı'na uğrar. (Bunu da rüyasında görmüştür.) Bugünkü yapımcısı Mehmet Söğütoğlu kimsenin yüzüne bakmadığı Tarkan'a bir şans verir. İstanbul Plak'la anlaşma imzalanır.
1992'de "Kıl Oldum Abi" adlı albümü çıkar. Şarkı o dönemde 'her şeye kolaylıkla kıl olan' 15 - 20 yaş arası gençliğin diline takılır. Bir yıl sonraki konserlerde genç kızlar "Tarkan!!! Ne olur sana bir kez dokunalım," diye bağırmaya başlar. Yıldızı hızla yükselen Tarkan aynı evi paylaştığı ve kendisini şöhrete kavuşturan eski menajeri Alpay'ı bırakır. Terkedilen menajer öcünü, Tarkan'ın "gay" olduğu iddiaları gündeme gelmeye başladığı sırada alır. Tarkan'ın uygunsuz ve çırılçıplak fotoğraflar çektirdiğini, marjinal yaşamayı sevdiğini ondan öğreniriz. Yıldızı yükselmeye başlayan Tarkan'ın kendisinden kopmasını hazmedemeyen Alpay'ın, fotoğraflar karşılığında Tarkan'dan 10 milyar istediği, "Bana bir şey yapmaya kalkarsanız bu fotoğraflar medyada patlar," sözleriyle de sürekli şantaj yaptığı bilinir.
Fırtınalı yıllar
Ancak eski menajer ve Tarkan arasındaki ilişkinin esrar perdesi pek aydınlanamaz. Fotoğrafların akıbeti de bilinmez. Bu sırada basın, anne Neşe Tevetoğlu'nun görüşüne başvurur. O da "Oğlumun kesinlikle söz edildiği gibi bir sapıklığı yoktur," der.
Söylentiler, konserleri ve kaset satışlarını etkilemeye başlamıştır. Tarkan'ın o zamanki manken sevgilisi Jülyet bile dedikoduları önleyemez. İkinci eski menajer Gamze Platin, sanatçısının yeni aşkı Elif Dağdeviren'i dedikoduların ayyuka çıktığı bir dönemde basına açıklar. Yeni sevgili Elif Dağdeviren gazetecidir. Tüm dedikoduları aşkıyla ve kalemiyle kovmaya çalışacaktır.
Sevgilisi olduğu için hayran kitlesini kızdıran Tarkan, üstüne canlı yayında Savaş Ay'ın uzattığı mikrofona "çişim geldi abi" diyerek büyük darbe alır. Bir derginin yaptığı "en nefret edilenler" listesinin ilk sırasında yer alır. 1994'te Sezen Aksu desteğiyle çıkardığı "Şıkıdım" ile ilah olan Tarkan, düşüşe geçer. Eleştiri bombardımanına tutulur.
Amerika hayali başlıyor
"Çiş" olayı, "homoseksüellik söylentileri" ve "asker kaçağı olduğu" haberleriyle köşeye sıkıştırılan Tarkan'ın, Amerika macerası tam da bu dönemde başlar. Yeni menajer Ahmet San, Tarkan'ı Atlantic Records'un sahibi Ahmet Ertegün'le tanıştırır. Amerika'ya pazarlanması planlanan Tarkan, 22 Ocak 1996'da, Atlantic'in New York'taki merkezinde sevgilisi Elif, menajeri Ahmet San ve Ahmet Ertegün eşliğinde şirketle sözleşme imzalar. Basına, Tarkan'ın İngilizce bir albüm hazırlayacağı, dünyaca ünlü starlarla çalışacağı duyurulur. Büyük Amerika rüyası başlamıştır. Tarkan, ABD'ye gidiş nedenini Pera Palas Oteli'nde yaptığı bir basın toplantısında şöyle açıklayacaktır: "Kaçmıyorum. Konserler bitmişti. Yalnızca öğrencilik yıllarıma dönmek istedim."
77 yaşındaki Ertegün ise basının karşısına bir yıl sonra 1996'da, Bodrum'daki evinde çıkar. Yanında Tarkan ve Ahmet San da vardır. Ertegün, "Bir yabancıyı ABD piyasasına kabul ettirmek, ona şarkı bulmak çok zor. Kaseti 1 - 2 içinde bitireceğiz. Tarkan'ın şansı olduğuna inanıyorum," der. Bir söylentiye göre Ahmet San'la Ahmet Ertegün o toplantıda ilk kez tanışmışlardır. Toplantıdan bir yıl sonra Tarkan, "Amerika rüyamı Ahmet San yıktı," açıklamasını yapar. Menajerinin hazırladığı sözleşmeyi dikkat etmeden imzalamış, söylediğine göre onun esiri olmuştur. Bu sözler üzerine menajer San, öcünü tıpkı ilk menajer Alpay gibi alacaktır. San'ın gündeme getirdiği konu askerliktir. Tarkan'ın askerliğini önemli kişileri araya sokarak ertelettiği söylenen San, anlaşma bozulduktan sonra "Tarkan'ın asker kaçağı" olduğunu ima eder.
Hayalden gerçeğe
Amerika'ya gittikten sonra şöhreti iyice artan Tarkan, Doridos Panço'nun ve Police gözlüklerinin reklam kampanyasından milyarlar kazanıyordu. Ancak Amerika'daki çalışmasından bir türlü sonuç çıkmıyordu. Bir röportajında "Ertegün'le anlaşamıyoruz. Ben Akdeniz motifleri diye tutturuyorum. O olmaz diyor. Yakında onlara yeter artık diyeceğim," açıklamasını yapan Tarkan, başka bir röportajında ise "Başarısız olursam başım dik olarak ülkeme dönüp, hayranlarıma sığınacağım," diyordu. Ertegün ise Tarkan'ın askere alınması durumunda projeyi iptal etmekten bahsediyordu. Yine askere alınmasının gündeme geldiği bir dönemde rota Amerika'dan Avrupa'ya çevrildi. Tarkan ilk bombasını 4 Temmuz 1998'de Fransa'da patlattı. "Şımarık" arada bir Cezayir, Tunus gibi ülkelerin etnik müzikleriyle coşan Fransızları etkilemişti. Pop yıldızı listelere 26'ncı sıradan girdi. Barlarda Arap motifleriyle dans etmeyi seven Fransızlar, listede Tarkan'ı 5'inci sıraya kadar yükselttiler. Fransa'da her kanalda şarkıları çalan Tarkan, Belçika'da ilk sıraya yerleşti. Liberation gazetesi, "Boğaziçi'nin Ricky Martin'i" diye tanıttığı Tarkan'ı, Khaled, Rachid Taha gibi etnik müzik yapan şarkıcıların olduğu yere koydu.
Tarkan satışı 200 bini aşan "Şımarık" ile Avrupa'daki etnik müzik sıralarında yükselmeye devam ediyor. Ancak Amerika'daki işi henüz rüya olmanın ötesine geçebilmiş değil. "Amerika'da şansının olmadığı" yolundaki değerlendirmelere kulak tıkayan pop ilahı, Posta gazetesine yaptığı bir açıklamada "Ben amansız bir yola baş koydum. Dünya beni beklemiyor. Ama iyi şeyler olacağını hissediyorum. Benim rüyalarım çıkar. Rüyamda Grammy Ödülü'nü alıyordum. Elimde ödül havaya kaldırıp, 'Türkiye'ye, aileme, dostlarıma teşekkür ederim," dedi.
Şu sıralar askerlik tecili devlet nezdinde tartışılan Tarkan'a "kültür elçisi" sıfatıyla bir yıl daha tecil isteniyor. Paris Büyükelçisi Sönmez Köksal'ın konutunda başlayan harekat, Kültür Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı ve ASAL arasında tartışma konusu.
Aşkları, homoseksüellik iddiaları...
17 yaşındayken Karamürsel'de bir nişanlılık dönemi geçiren ve Ayşen adlı bir kızla nikah masasından dönen Tarkan'ın bilinen ilk sevgilisi 1993'te büyük aşk yaşadığı manken Jülyet. Tarkan'ı bugün bile unutamadığını söyleyen Jülyet, çılgınlıklardan hoşlanan ünlü popçu için göbek ve burun deliğine hızma taktırmış, saçlarını garip renklere boyatmıştı. Ayrıldıktan sonra "Onun yanında donsuz dolaşıyordum. Çünkü öyle istiyordu," sözleriyle ve verdiği çıplak pozlarla Tarkan'ı çok kızdırdı. Mankenlik, halkla ilişkiler, menajerlik yaptıysa da "Tarkan'ın eski sevgilisi" diye anılmaktan kurtulamadı.
Gazeteci Elif Dağdeviren ise ikinci sevgiliydi. Bu aşk da iki yıl kadar sürdü. Bir röportaj sırasında tanışan sevgililerin aşkı yine bir röportajla son buldu. Tarkan, Elif'e rağmen Amica dergisine "Hayatımda hiç aşık olmadım," açıklamasını yapınca kıyamet koptu. Elif, New York'a telefon açarak ilişkiyi bitirdiğini söyledi. Tarkan çok üzüldü. Bu aşktan geriye Sezen Aksu'nun sevgililer için yaptığı "İkimizin Yerine" adlı şarkı kaldı. Tarkan şarkıyı Elif için yeni kasetinde seslendirdi. Neden ayrıldınız sorularına şarkıdan bir mısrayla cevap verdi: "Gurur sandığım aslında ümitsizliğimdi"... Bu aşkı unutabilmek için Arnavutköy'de, Elif'le paylaştıkları evden taşındı.
"Sahnede hissettiğim hem kadınlık hem erkeklik. Kendimi televizyonlardan ben de şaşkınlıkla izliyorum. Allah allah ne yapmışım diyorum. Vücudumda farklı şeyler cereyan ediyor. Kalça, omuz yerinde duramıyor." (Posta Gazetesi / 1997)
Tarkan bu sözleri üzerine bir kez daha "olay adam" olmuştu. O güne kadar homoseksüellik iddialarını reddeden pop yıldızı cinsel tercihini itiraf ettiğinde bomba etkisi yarattı. Tarkan'ı, androjenlik açıklamasının ardından en çok kızdıran kişi ise Okan Bayülgen oldu. Bayülgen Kiss FM'deki programında ünlü şarkıcı için "Pop'un topu" yakıştırmasını yaptı. Tarkan, "Okan Bey'in yaptığı tek kelimeyle terbiyesizlik," diyerek ünlü şovmeni mahkemeye verdi.
Tarkan bu açıklamasının hemen ardından üç ayrı genç kızla görüldü. Bunlardan biri eski yapımcı Turgut Demirağ'ın kızı sosyetik Nevbahar Demirağ, diğeri psikolojik danışman Yeşim, bir diğeri Güney Afrikalı Kaya'ydı. Bir dönem üçüyle de samimi pozlar vererek "androjenlik" açıklamasını unutturmaya çalıştı. Ama içlerinden Nevbahar'ı seçti. Amerika'da yaşayan Nevbahar yönetmen asistanlığı yapıyordu. Şarkıcı Melike Demirağ'ın üvey kız kardeşiydi. Sevgililer ilişkilerinin üçüncü ayında şiddetli bir kavgaya tutuştular. Çünkü Tarkan, Nevbahar'ın çalıştığı yönetmenle olan samimiyetini kıskanmış, kavga çıkarmıştı. Kendisini affetirebilmek için sevgilisine 5 milyarlık bir yüzük aldı. Ancak ilişki yine Tarkan'ın kıskançlık krizleriyle bitti.
"İmajı boşver, gönülden ses ver"
Bu, Tarkan'ın Amerika'da bir reklam filminde gördüğü ve sloganı haline getirdiği bir sözmüş. Bugüne kadar ayrık olan ön dişlerini birleştiren, saçlarını ve kıyafetlerini çok kez değiştiren, sırtındaki tüyleri epilasyonla aldırttığı bile söylenen Tarkan artık olduğu gibi görünmek istiyor. Değiştiğini söylüyor. New York'ta oturduğu apartmanın alt katında günde birkaç saat spor yapıyor. Uzakdoğu felsefesine merak salmış, Budizmle ilgileniyor, yoga yapmadan güne başlamıyor. Sigarayı bırakmış, içki kullanmıyor. Anti laik olaylara, Meclis kavgalarına tepki duyuyor. 8 yıl zorunlu eğitimi destekliyor. Oyunu Mesut Yılmaz'a verecek. En çok başarısızlıktan ve AIDS'den korkuyor. "Kendimi hayatın akışına bıraktım," diyor.