levent_taka61
08-05-09, 11:09
Kadınlar sırıkla atlamanın dünya rekortmeni Rus atlet, “Tarkan’ın dansını ve müziğini çok beğeniyorum. Doğrusunu isterseniz iPod’um onun şarkılarıyla dolu. 5 gün Antalya yakınında bir yerde tatil yaptım, hiç rahatsız edilmedim. Tek başıma güneşlendim, yüzdüm, dolaştım” dedi.
YELENA Isinbayeva hiç kuşkusuz atletizmin en güzel ve en başarılı yüzlerinden birisi. Dünyanın en yükseğe çıkan bu güzel kızı herkesi etkileyen performansının yanı sıra, son derece de mütevazi. Kariyerine tam 8 dünya rekoru ve sayısız madalya sığdıran Yelena Isinbayeva’nın durmaya da hiç niyeti yok.
Sırıkla atlamada girdiği her yarışta rekorunu biraz daha geliştiren ve bu branşın unutulmaz ismi Sergey Bubka’nın tahtına göz kırpan Isinbayeva ile Milano’da düzenlenen Dünya Spor Yazarları Birliği’nin (AIPS) kongresinde biraraya gelip uzun uzun sohbet etme şansı yakaladım.
Birlikte yediğimiz yemekte hakkında merak edilenlerin tümünü açıklayan Isinbayeva’nın Türk olduğumu öğrenince söylediği bir cümle beni hayli şaşırttı. Rus atlet, “Bütün dünyanın bana hayran olduğunu biliyorum. Ama benim de hayran olduğum bir kişi var. O da Türk. İsmi de Tarkan. Onun dansını ve müziğini çok beğeniyorum.
Sözlerini anlamasam bile, müziği ve dansı beni çok etkiliyor. Doğrusunu isterseniz iPod’um onun şarkılarıyla dolu. En büyük isteğim ise bir gün onunla tanışmak. 2012’de Dünya Salon Atletizm Şampiyonası için İstanbul’a geleceğim. Eğer onu tribünlerde beni desteklerken görürsem çok mutlu olurum. Bu arada sizden rica ediyorum, beni onunla tanıştırın” dedi.
Medyanın haberi olmadı
Tarkan hakkında bu samimi duygularını söyleyen Isinbayeva’ya Türkiye’yi bilip bilmediği sorusunu yöneltiyorum. Cevap beni bir kez daha şaşkınlığa uğratıyor:
“Tabii ki biliyorum. Ülkenize tatile bile geldim. Tam 5 gün özgürce, doyasıya tatil yaptım. Antalya yakınlarında bir yerdi. Şimdi ismini tam olarak hatırlamıyorum. Ama hiç rahatsız edilmedim. Hiçbir basın mensubunun haberi olmadı. Tek başıma güneşlendim, yüzdüm, dolaştım. Hayatta gerçekleştirdiğim en iyi tatillerden biriydi.”
Söz Türkiye’den açılmışken Isinbayeva hemen Türk yemeklerinden de bahsediyor. “Mutfağınızı tam olarak tanıyamadım. Çünkü kaldığım otelde ulaslararası yemekler vardı. Ancak gezmeye çıktığım bir sırada yediğim dürümün tadı hala damağımda. Bu gelişimde Türk mutfağını daha yakından tanımaya çalışacağım.”
İlgi çekmeye çalışıyorum
Daldan dala atlayarak sürdürdüğümüz sohbetimizde söz Yelena’nın güzelliğine geliyor ve ona atletizmin seksi görüntüsü olarak nitelenmesinin kendisini rahatsız edip etmediğini soruyorum. Gülüyor ve büyük bir samimiyetle yanıtlıyor:
“Hayır, rahatsız değilim, tam aksine bu durumdan çok memnunum. Güzelliğimi biliyorum ve bunu atletizmin daha çok ilgi çekmesi için de kullanmaya çalışıyorum. Ben insanların atletizme daha fazla ilgi duyması için yarışmalardan önce güzel görünmek adına makyajımı yapıyor ve olabilecek en seksi biçimde sahaya çıkıyorum. Böylece dikkatler bana ve dolayısıyla atletizme çevrilmiş oluyor. Ayrıca fotoğraf çektirmekten de hoşlanıyorum. Bir gün bir hayır kurumu yararına modellik yaparsam kimse şaşırmasın.”
Masadan ayrılırken Isinbayeva’ya “Bu konuştuklarımızı yazabilir miyim?” diyorum. Yanıt: “Tabii ki yaz. Özellikle Tarkan bölümünü...”
Yelena sırrını açıkladı
YELENA’ya büyük bir konsantrasyon isteyen sırıkla atlamada yarışmalara nasıl konsantre olduğunu soruyor ve ekliyorum, “Tüm rakiplerinin yarışmalarını bitirmesini bekliyorsun. Bu da hayli uzun bir süre. Konsantrasyonun bozulmuyor mu?”
“Yarışmadan önce ve sahaya ilk çıktığımda, yarışmayı pek düşünmüyorum. Sıranın bana gelmesini beklerken genellikle gittiğim son filmi, okuduğum son kitabı veya arkadaşlarımla yaptığım bir şeyi düşünüyorum. Mümkün olduğu kadar kendimi yarışma düşüncesinden uzakta tutmaya çalışıyorum. Sıranın bana geldiğinde konsantre olmaya başlıyor. Kendi kendime ‘Bunu da geçeceksin. Bunu da geçeceksin’ diye telkin yapıyorum. İşte benim sırrım da bu.”
Gözü Bubka’nın tahtında
Isinbayeva’ya gelecek ile ilgili planlarını sorduğumda atletizmi bıraktıktan sonra öncelikle bir çocuk sahibi olmak istediğini söylüyor. “Ayrıca çok sevdiğim çocuklar için bir vakıf kurup onlara eğitim ve spor yaptırabilmek en büyük hayalim. Dilerim bunu gerçekleştirebilirim. Sportif anlamda ise gidebildiğim yere kadar gitmeyi, çıkabildiğim kadar yükseğe çıkmayı istiyorum” diye de ekliyor. İşte bu noktada sözünü kesip “Ne kadar yükseğe?” diye soruyorum. Yine o tatlı gülümsemesiyle cevabı yapıştırıyor:
“Şu anda bunu ben de bilmiyorum. Ama bir kadının çıkabileceği en yüksek noktaya kadar tırmanmak istiyorum. Bu arada 8 olan dünya rekoru sayımı da 30’un üzerine çıkartıp Sergey Bubka’nın tahtını ele geçirmek en büyük hedefim.”
İkisi de büyük şampiyon Isinbayeva bu sözü söyler söylemez masanın karşısında oturan Bubka hemen devreye giriyor; “İşte bunu zor yaparsın. Benim kadar dünya rekoru kıran bir sporcu dünyaya çok zor gelir.”
Isinbayeva “Belki haklısın ama ben bunu deneyeceğim” deyince Bubka noktayı koyuyor: “Bana da sana başarılar demek kalıyor.”
Büyük bir tesadüf eseri masamızda olan her iki sporcunun da antrenörü olan Vitaly Petrov da sohbete katılıyor. Bubka’nın kendisinin eline 10 yaşında geldiğini, Isinbayeva ile de 2005’ten bu yana çalıştığını söyleyen deneyimli antrenör, “Her ikisi de büyük şampiyon. Isinbayeva’da Bubka’nın azmini ve hırsını görüyorum. Dünyada rekor sayısı olarak Bubka’yı geçebilecek tek adayım Isinbayeva’dır” diyor.
Yaşamını Monaco ile İtalya arasında sürdüren Yelena Isinbayeva’ya çalışma programının ne olduğunu soruyorum. Günde en az 2 kez olmak üzere 6-7 saat çalıştığını belirten Isinbayeva devam ediyor:
“Tabii bunun bir de yarışmaya hazırlık dönemi var. Kısacası yarışma döneminde spor dışında pek fazla zamanım kalmıyorum. Ama bir hedefiniz varsa, çalışmak, ona göre beslenmek ve ona göre yaşamak gerekiyor. Ben de hepsine çok dikkat ediyorum.”
http://www.seanwallace-jones.com/images/Yelena1.jpg
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/11604779.asp?gid=211&sz=90247
YELENA Isinbayeva hiç kuşkusuz atletizmin en güzel ve en başarılı yüzlerinden birisi. Dünyanın en yükseğe çıkan bu güzel kızı herkesi etkileyen performansının yanı sıra, son derece de mütevazi. Kariyerine tam 8 dünya rekoru ve sayısız madalya sığdıran Yelena Isinbayeva’nın durmaya da hiç niyeti yok.
Sırıkla atlamada girdiği her yarışta rekorunu biraz daha geliştiren ve bu branşın unutulmaz ismi Sergey Bubka’nın tahtına göz kırpan Isinbayeva ile Milano’da düzenlenen Dünya Spor Yazarları Birliği’nin (AIPS) kongresinde biraraya gelip uzun uzun sohbet etme şansı yakaladım.
Birlikte yediğimiz yemekte hakkında merak edilenlerin tümünü açıklayan Isinbayeva’nın Türk olduğumu öğrenince söylediği bir cümle beni hayli şaşırttı. Rus atlet, “Bütün dünyanın bana hayran olduğunu biliyorum. Ama benim de hayran olduğum bir kişi var. O da Türk. İsmi de Tarkan. Onun dansını ve müziğini çok beğeniyorum.
Sözlerini anlamasam bile, müziği ve dansı beni çok etkiliyor. Doğrusunu isterseniz iPod’um onun şarkılarıyla dolu. En büyük isteğim ise bir gün onunla tanışmak. 2012’de Dünya Salon Atletizm Şampiyonası için İstanbul’a geleceğim. Eğer onu tribünlerde beni desteklerken görürsem çok mutlu olurum. Bu arada sizden rica ediyorum, beni onunla tanıştırın” dedi.
Medyanın haberi olmadı
Tarkan hakkında bu samimi duygularını söyleyen Isinbayeva’ya Türkiye’yi bilip bilmediği sorusunu yöneltiyorum. Cevap beni bir kez daha şaşkınlığa uğratıyor:
“Tabii ki biliyorum. Ülkenize tatile bile geldim. Tam 5 gün özgürce, doyasıya tatil yaptım. Antalya yakınlarında bir yerdi. Şimdi ismini tam olarak hatırlamıyorum. Ama hiç rahatsız edilmedim. Hiçbir basın mensubunun haberi olmadı. Tek başıma güneşlendim, yüzdüm, dolaştım. Hayatta gerçekleştirdiğim en iyi tatillerden biriydi.”
Söz Türkiye’den açılmışken Isinbayeva hemen Türk yemeklerinden de bahsediyor. “Mutfağınızı tam olarak tanıyamadım. Çünkü kaldığım otelde ulaslararası yemekler vardı. Ancak gezmeye çıktığım bir sırada yediğim dürümün tadı hala damağımda. Bu gelişimde Türk mutfağını daha yakından tanımaya çalışacağım.”
İlgi çekmeye çalışıyorum
Daldan dala atlayarak sürdürdüğümüz sohbetimizde söz Yelena’nın güzelliğine geliyor ve ona atletizmin seksi görüntüsü olarak nitelenmesinin kendisini rahatsız edip etmediğini soruyorum. Gülüyor ve büyük bir samimiyetle yanıtlıyor:
“Hayır, rahatsız değilim, tam aksine bu durumdan çok memnunum. Güzelliğimi biliyorum ve bunu atletizmin daha çok ilgi çekmesi için de kullanmaya çalışıyorum. Ben insanların atletizme daha fazla ilgi duyması için yarışmalardan önce güzel görünmek adına makyajımı yapıyor ve olabilecek en seksi biçimde sahaya çıkıyorum. Böylece dikkatler bana ve dolayısıyla atletizme çevrilmiş oluyor. Ayrıca fotoğraf çektirmekten de hoşlanıyorum. Bir gün bir hayır kurumu yararına modellik yaparsam kimse şaşırmasın.”
Masadan ayrılırken Isinbayeva’ya “Bu konuştuklarımızı yazabilir miyim?” diyorum. Yanıt: “Tabii ki yaz. Özellikle Tarkan bölümünü...”
Yelena sırrını açıkladı
YELENA’ya büyük bir konsantrasyon isteyen sırıkla atlamada yarışmalara nasıl konsantre olduğunu soruyor ve ekliyorum, “Tüm rakiplerinin yarışmalarını bitirmesini bekliyorsun. Bu da hayli uzun bir süre. Konsantrasyonun bozulmuyor mu?”
“Yarışmadan önce ve sahaya ilk çıktığımda, yarışmayı pek düşünmüyorum. Sıranın bana gelmesini beklerken genellikle gittiğim son filmi, okuduğum son kitabı veya arkadaşlarımla yaptığım bir şeyi düşünüyorum. Mümkün olduğu kadar kendimi yarışma düşüncesinden uzakta tutmaya çalışıyorum. Sıranın bana geldiğinde konsantre olmaya başlıyor. Kendi kendime ‘Bunu da geçeceksin. Bunu da geçeceksin’ diye telkin yapıyorum. İşte benim sırrım da bu.”
Gözü Bubka’nın tahtında
Isinbayeva’ya gelecek ile ilgili planlarını sorduğumda atletizmi bıraktıktan sonra öncelikle bir çocuk sahibi olmak istediğini söylüyor. “Ayrıca çok sevdiğim çocuklar için bir vakıf kurup onlara eğitim ve spor yaptırabilmek en büyük hayalim. Dilerim bunu gerçekleştirebilirim. Sportif anlamda ise gidebildiğim yere kadar gitmeyi, çıkabildiğim kadar yükseğe çıkmayı istiyorum” diye de ekliyor. İşte bu noktada sözünü kesip “Ne kadar yükseğe?” diye soruyorum. Yine o tatlı gülümsemesiyle cevabı yapıştırıyor:
“Şu anda bunu ben de bilmiyorum. Ama bir kadının çıkabileceği en yüksek noktaya kadar tırmanmak istiyorum. Bu arada 8 olan dünya rekoru sayımı da 30’un üzerine çıkartıp Sergey Bubka’nın tahtını ele geçirmek en büyük hedefim.”
İkisi de büyük şampiyon Isinbayeva bu sözü söyler söylemez masanın karşısında oturan Bubka hemen devreye giriyor; “İşte bunu zor yaparsın. Benim kadar dünya rekoru kıran bir sporcu dünyaya çok zor gelir.”
Isinbayeva “Belki haklısın ama ben bunu deneyeceğim” deyince Bubka noktayı koyuyor: “Bana da sana başarılar demek kalıyor.”
Büyük bir tesadüf eseri masamızda olan her iki sporcunun da antrenörü olan Vitaly Petrov da sohbete katılıyor. Bubka’nın kendisinin eline 10 yaşında geldiğini, Isinbayeva ile de 2005’ten bu yana çalıştığını söyleyen deneyimli antrenör, “Her ikisi de büyük şampiyon. Isinbayeva’da Bubka’nın azmini ve hırsını görüyorum. Dünyada rekor sayısı olarak Bubka’yı geçebilecek tek adayım Isinbayeva’dır” diyor.
Yaşamını Monaco ile İtalya arasında sürdüren Yelena Isinbayeva’ya çalışma programının ne olduğunu soruyorum. Günde en az 2 kez olmak üzere 6-7 saat çalıştığını belirten Isinbayeva devam ediyor:
“Tabii bunun bir de yarışmaya hazırlık dönemi var. Kısacası yarışma döneminde spor dışında pek fazla zamanım kalmıyorum. Ama bir hedefiniz varsa, çalışmak, ona göre beslenmek ve ona göre yaşamak gerekiyor. Ben de hepsine çok dikkat ediyorum.”
http://www.seanwallace-jones.com/images/Yelena1.jpg
http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/11604779.asp?gid=211&sz=90247