ferid
31-05-06, 03:36
Vizyon http://img403.imageshack.us/img403/7082/vizyon20012kk.jpg (http://imageshack.us)
2001
İki yıl önce tanıştım Tarkan’la. Almanya’da Avrupa turnesinde, tedirginliğiyle, beni tedirgin etti. birbirimizden hoşlanmıştık her nevi ama samimiyet yanımızdan teğet geçti. Sorduğum soruları,bir tabakta erimeye bıraktığı dondurmalara çevirdi. Ama tatlıydı işte, şefkatliydi, gönül alıcıydı. Sonra, İstanbul’un esrarengiz bir roof’unda nisan ortalarında yeniden buluştuk. Çok daha rahattık, çok daha rahattı. Yeni bir Tarkan’dı. bana güzel kuzucum,kalbinin kapılarını açtı. Tüyden terliklerimi giyip, öyle girdim. Ablası olan erkeklerde bir "özel" yan var. Çok anlıyorlar. Çok daha sevgi dolular . Annesiyle babası kavga ederken, onu içeri odaya çekip şarkı söyletirmiş ablaları. Bir sevgi kafesine sokup Tarkan’ı , hayatın gaddarlığına karşı koymak üzere şarkı söylemeyi, onlar belletmiş işte. Öylesine sevip sakınmışlar ki bizim de içimizden böylesi geliyor ancak bize yüreğini söyleyen bu güzel çocuğa yüreğimizi açmak..........
Tarkan’ı farklı kılan bu, sevgilerin hakikisini bekliyor. Hakikatli seviyor. Buna ihtiyacı var.
Tarkan, senin hep bir sinema hayalin vardı. ondan ne haber?
Çok teklif geliyor. İsim vermeyeyim. tanıdığımız yönetmenler, senaryolar okuyorum falan, ama benim kalbimde bir proje var olmasını istediğim . Onu anlatmayayım. çalarlar, yaparlar sonra. Bunu projelendirip, zaten bizim projelere başlamamız ve sonuçlandırmamız yıllar alıyor. Albüm de böyle uzadı olsun, bir gün olacak. Bence hiçbir şey geç değildir, benim felsefem o.
Peki Amerika’daki albüm işin yattı mı tamamen?
Olurmu öyle bir şey, tam aksı iki yıl önce Şımarık , Şıkıdım’la olmuştu albümün patlaması dünyada. Ahmet Ertegün’de daha bir şevk verdi ve "herşey zamanında olması gerektiği gibi oluyormuş" dedi. Yani, biz yıllar önce çıkarmış olsaydık o İngilizce albümü , başarısız olacaktı kesin. Çünkü ne ben kendimi bulmuştum, nede lisanımla ilgili rahattım. Şimdi yeniden başladık.
Kocaman bir iş, bir noktaya getirmişsin, onları aynen çöpe mi attın?
Aynen çöpe attım. Ben neysem onu yapmak istiyorum. Batı’ysa batı, ama bir sentez olmak zorunda. Yeni menejerim Michael Lang devreye girince...... Önemli bir adam. Dünya starlarıyla çalışmış. Tesadüfen bir yerde karşılaştık. Kader buluşturdu bizi. Beraber çalışıyoruz şimdi Ertegün’le de iyi bir diyalogları var. Çok sıkı yeni bir hazırlık dönemi var.
Peki kim yapacak bestelerini?
Benim bir kere prodüksiyonda olmam gerektiğine kesin karar verildi. Yıllar önce öyle değildi, şarkılar geliyordu söylüyordum, ben ben olmaktan çıkmıştım yani, öyle batı özentisi şarkılar söylüyordum . Belki yeni şarkılar gelecek dışardan ama ben diyeceğim ki yok , bu işe bir sınır koyalım.
Türk sound’u karıştırmak istiyorlar mı peki işin içine?
Dozunda olmalı, şarkının bir yerine bir darbuka girmeli, 30 saniye girip çıkmalı, unutulmamalı o darbuka, ama bütün şarkı boyunca fazla da gelmemeli kimselere diye düşünmüyorum.
Yakında piyasaya çıkaracağın single’ı sen mi yaptın peki? acıklı mı; şıkıdım gibi bir şey mi?
Bu şarkı, benim şarkım evet. Acıklı gibi, ama değil aslında. İçinde kara mizahça, aslında bir anlamda, ama daha önceki yalanım, yıkarım, ah nerde yaparım gibi değil, romantik bir Tarkan geliyor. Yeterince maço var zaten ülkemizde. Fazla bir işe yaramıyor maçolukları, bence kadınları hiç mutlu etmiyor yani. Ben mutlu eden bir erkek olarak geliyorum. Mutlu edecek bir erkek olarak.
Hani daha önce seninle ilgili yazmıştım. Tüm starlarda olan o "incinebilirlik" duygusu. "Koru beni! Koru beni!" duygusu. Az önce söyledin, o kırılganlıktan artık, kurtulmak mı istiyorsun?
Hayır, kurtulmak değil, ama kendime güvenimin daha da artmasını istiyorum, yani üç tane Tarkan olmasın artık, bir tane Tarkan olsun istiyorum. Şurada seninle söyleşi yapan Tarkan’la sahnedeki Tarkan aynı olsun istiyorum. Evdeki Tarkan da aynı olsun istiyorum artık.
Ama sen sanatçısın, o kadar zor şey istiyorsun ki.
Ama bunu başaracağım. Hiç kinlenmeden ve de saflığımı ve kırılganlığımı yitirmeden.
Yoksa psikoterapiye mi gidiyorsun çaktırmadan?
Belki , belki değil. Starların sizin dışardan görmediğiniz iç dünyaları da var. Yapayalnızlar. Ben bunu istemiyorum artık.
Senin için beraberlik , aşk ne kadar zordur; bana mı aşık o insan, Tarkan’a mı; değil mi?
Artık daha iyi görebiliyorum. Benim içimi de, Tarkan’ın içini de. Etkilenmemeleri mümkün değil. Ben şanslıyım belkide . Bana çok açık, dürüst insanlarla tanışıyorum. Belki de artık daha iyi tanıyorum insanları, benim işim insanlarla çünkü. Bir bakışlarından ne anladıklarını hissedebiliyorum artık.
New York’ta mı yaşıyorsun şu an?
Şu an Türkiye’de yaşıyorum. Orada evim var ama illallah getirdim New York’tan. New York, çok çok güzel bir şehir, hala bunu söylüyorum. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri, ama bir o kadar da en karanlık, en depresif şehri dünyanın bence. Enerjisi, negatif enerjisi, pisliği, insanların negatifliği. Ben şu anda çok özgürüm burada, Ortaköy’e de gidiyorum, Nişantaşı’na da gidiyor, alışverişimi yapıyorum istediğim gibi. Kimseler de beni yemiyor. Çünkü şimdi herkesin gözünün içine bakıyorum, kaçıp saklanıp bir yerlere gitmiyorum.
Seni Almanya’da ilk gördüğümde böyle değildin? Yorulmuş muydun yoksa?
Bu hayattan yorulmuştum. Almanya’da aslında bir dumur halindeydim. Orda da kendi kafamın içindeydim. Bir an düşünüyorum , yıllar yılı onca turne, onca ülke, ben odalardan çıkmadım hiç, odalarda ışıksızım. Çıkmıyordum, neden? şöhretin getirdiği baskılar belki, insan içlerinde olmuş olmam. Şimdi hakkım var diyorum kendimi daha çok seviyorum artık.
Ne yapıyordun New York’ta , nasıl geçiyordu günlerin?
Yalnız geçiyordu. Orada yalnızlıktan çok sıkıldım zaten. Sslında şu yani, şu muhabbet, eş dost insanla olmak.... En güzeli o yani, dünyanın neresinde olursan ol. Sevdiğin insanlarla birlikte olmak. New York hep olsun hayatımda. Gidip geleyim, ama orada yaşamak istemiyorum. orada bol bol sinemaya gittim belkide iyi oldu, sinemayla çok seviştim new york’ta.
Benimle yaptığın röportajda hiç konuşamıyordun. Sibel Can’ı hatırlatmıştın bana iki göz süzerim, bir gülücük filan, soruyu geçiştiriveririm.
Ben yıllar yılı röportajlardan da korktum. Her yapacağım röportajda, ne söyleyeceğim, neler soracaklar, falan. Dediğim gibi bir tane Tarkan olacak artık her yerde. Süslü kelimelere gerek yok , içimden ne geçiyorsa onu söylemek istiyorum. Bazen düşünmek gerekiyor tabii, birilerini kırmamak, incitmemek için ama.
Fakat burada birileri seni incitecek biliyorum. bakınız: Mehmet GÜL. yeni görüntün için, dedinki "annem çok beğendi ilk gördüğünde, babama benzetti" dedin. Tabii şimdi 70 lerin saçını yapınca, benziyormusun peki babana?
Benziyorum galiba . Bir fotoğrafını gösterdi annem, inanmıyorsan bak dedi. Şuraya kadar açık gömlek gerçekten, saçlar böyle uzun, favorileri de aynen böyle, benziyormuşum galiba.
Niçin galiba diyorsun?
Görmedim çok babamı, göremedim. Hafızamda öyle bir hatıra yok yani.
2001
İki yıl önce tanıştım Tarkan’la. Almanya’da Avrupa turnesinde, tedirginliğiyle, beni tedirgin etti. birbirimizden hoşlanmıştık her nevi ama samimiyet yanımızdan teğet geçti. Sorduğum soruları,bir tabakta erimeye bıraktığı dondurmalara çevirdi. Ama tatlıydı işte, şefkatliydi, gönül alıcıydı. Sonra, İstanbul’un esrarengiz bir roof’unda nisan ortalarında yeniden buluştuk. Çok daha rahattık, çok daha rahattı. Yeni bir Tarkan’dı. bana güzel kuzucum,kalbinin kapılarını açtı. Tüyden terliklerimi giyip, öyle girdim. Ablası olan erkeklerde bir "özel" yan var. Çok anlıyorlar. Çok daha sevgi dolular . Annesiyle babası kavga ederken, onu içeri odaya çekip şarkı söyletirmiş ablaları. Bir sevgi kafesine sokup Tarkan’ı , hayatın gaddarlığına karşı koymak üzere şarkı söylemeyi, onlar belletmiş işte. Öylesine sevip sakınmışlar ki bizim de içimizden böylesi geliyor ancak bize yüreğini söyleyen bu güzel çocuğa yüreğimizi açmak..........
Tarkan’ı farklı kılan bu, sevgilerin hakikisini bekliyor. Hakikatli seviyor. Buna ihtiyacı var.
Tarkan, senin hep bir sinema hayalin vardı. ondan ne haber?
Çok teklif geliyor. İsim vermeyeyim. tanıdığımız yönetmenler, senaryolar okuyorum falan, ama benim kalbimde bir proje var olmasını istediğim . Onu anlatmayayım. çalarlar, yaparlar sonra. Bunu projelendirip, zaten bizim projelere başlamamız ve sonuçlandırmamız yıllar alıyor. Albüm de böyle uzadı olsun, bir gün olacak. Bence hiçbir şey geç değildir, benim felsefem o.
Peki Amerika’daki albüm işin yattı mı tamamen?
Olurmu öyle bir şey, tam aksı iki yıl önce Şımarık , Şıkıdım’la olmuştu albümün patlaması dünyada. Ahmet Ertegün’de daha bir şevk verdi ve "herşey zamanında olması gerektiği gibi oluyormuş" dedi. Yani, biz yıllar önce çıkarmış olsaydık o İngilizce albümü , başarısız olacaktı kesin. Çünkü ne ben kendimi bulmuştum, nede lisanımla ilgili rahattım. Şimdi yeniden başladık.
Kocaman bir iş, bir noktaya getirmişsin, onları aynen çöpe mi attın?
Aynen çöpe attım. Ben neysem onu yapmak istiyorum. Batı’ysa batı, ama bir sentez olmak zorunda. Yeni menejerim Michael Lang devreye girince...... Önemli bir adam. Dünya starlarıyla çalışmış. Tesadüfen bir yerde karşılaştık. Kader buluşturdu bizi. Beraber çalışıyoruz şimdi Ertegün’le de iyi bir diyalogları var. Çok sıkı yeni bir hazırlık dönemi var.
Peki kim yapacak bestelerini?
Benim bir kere prodüksiyonda olmam gerektiğine kesin karar verildi. Yıllar önce öyle değildi, şarkılar geliyordu söylüyordum, ben ben olmaktan çıkmıştım yani, öyle batı özentisi şarkılar söylüyordum . Belki yeni şarkılar gelecek dışardan ama ben diyeceğim ki yok , bu işe bir sınır koyalım.
Türk sound’u karıştırmak istiyorlar mı peki işin içine?
Dozunda olmalı, şarkının bir yerine bir darbuka girmeli, 30 saniye girip çıkmalı, unutulmamalı o darbuka, ama bütün şarkı boyunca fazla da gelmemeli kimselere diye düşünmüyorum.
Yakında piyasaya çıkaracağın single’ı sen mi yaptın peki? acıklı mı; şıkıdım gibi bir şey mi?
Bu şarkı, benim şarkım evet. Acıklı gibi, ama değil aslında. İçinde kara mizahça, aslında bir anlamda, ama daha önceki yalanım, yıkarım, ah nerde yaparım gibi değil, romantik bir Tarkan geliyor. Yeterince maço var zaten ülkemizde. Fazla bir işe yaramıyor maçolukları, bence kadınları hiç mutlu etmiyor yani. Ben mutlu eden bir erkek olarak geliyorum. Mutlu edecek bir erkek olarak.
Hani daha önce seninle ilgili yazmıştım. Tüm starlarda olan o "incinebilirlik" duygusu. "Koru beni! Koru beni!" duygusu. Az önce söyledin, o kırılganlıktan artık, kurtulmak mı istiyorsun?
Hayır, kurtulmak değil, ama kendime güvenimin daha da artmasını istiyorum, yani üç tane Tarkan olmasın artık, bir tane Tarkan olsun istiyorum. Şurada seninle söyleşi yapan Tarkan’la sahnedeki Tarkan aynı olsun istiyorum. Evdeki Tarkan da aynı olsun istiyorum artık.
Ama sen sanatçısın, o kadar zor şey istiyorsun ki.
Ama bunu başaracağım. Hiç kinlenmeden ve de saflığımı ve kırılganlığımı yitirmeden.
Yoksa psikoterapiye mi gidiyorsun çaktırmadan?
Belki , belki değil. Starların sizin dışardan görmediğiniz iç dünyaları da var. Yapayalnızlar. Ben bunu istemiyorum artık.
Senin için beraberlik , aşk ne kadar zordur; bana mı aşık o insan, Tarkan’a mı; değil mi?
Artık daha iyi görebiliyorum. Benim içimi de, Tarkan’ın içini de. Etkilenmemeleri mümkün değil. Ben şanslıyım belkide . Bana çok açık, dürüst insanlarla tanışıyorum. Belki de artık daha iyi tanıyorum insanları, benim işim insanlarla çünkü. Bir bakışlarından ne anladıklarını hissedebiliyorum artık.
New York’ta mı yaşıyorsun şu an?
Şu an Türkiye’de yaşıyorum. Orada evim var ama illallah getirdim New York’tan. New York, çok çok güzel bir şehir, hala bunu söylüyorum. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri, ama bir o kadar da en karanlık, en depresif şehri dünyanın bence. Enerjisi, negatif enerjisi, pisliği, insanların negatifliği. Ben şu anda çok özgürüm burada, Ortaköy’e de gidiyorum, Nişantaşı’na da gidiyor, alışverişimi yapıyorum istediğim gibi. Kimseler de beni yemiyor. Çünkü şimdi herkesin gözünün içine bakıyorum, kaçıp saklanıp bir yerlere gitmiyorum.
Seni Almanya’da ilk gördüğümde böyle değildin? Yorulmuş muydun yoksa?
Bu hayattan yorulmuştum. Almanya’da aslında bir dumur halindeydim. Orda da kendi kafamın içindeydim. Bir an düşünüyorum , yıllar yılı onca turne, onca ülke, ben odalardan çıkmadım hiç, odalarda ışıksızım. Çıkmıyordum, neden? şöhretin getirdiği baskılar belki, insan içlerinde olmuş olmam. Şimdi hakkım var diyorum kendimi daha çok seviyorum artık.
Ne yapıyordun New York’ta , nasıl geçiyordu günlerin?
Yalnız geçiyordu. Orada yalnızlıktan çok sıkıldım zaten. Sslında şu yani, şu muhabbet, eş dost insanla olmak.... En güzeli o yani, dünyanın neresinde olursan ol. Sevdiğin insanlarla birlikte olmak. New York hep olsun hayatımda. Gidip geleyim, ama orada yaşamak istemiyorum. orada bol bol sinemaya gittim belkide iyi oldu, sinemayla çok seviştim new york’ta.
Benimle yaptığın röportajda hiç konuşamıyordun. Sibel Can’ı hatırlatmıştın bana iki göz süzerim, bir gülücük filan, soruyu geçiştiriveririm.
Ben yıllar yılı röportajlardan da korktum. Her yapacağım röportajda, ne söyleyeceğim, neler soracaklar, falan. Dediğim gibi bir tane Tarkan olacak artık her yerde. Süslü kelimelere gerek yok , içimden ne geçiyorsa onu söylemek istiyorum. Bazen düşünmek gerekiyor tabii, birilerini kırmamak, incitmemek için ama.
Fakat burada birileri seni incitecek biliyorum. bakınız: Mehmet GÜL. yeni görüntün için, dedinki "annem çok beğendi ilk gördüğünde, babama benzetti" dedin. Tabii şimdi 70 lerin saçını yapınca, benziyormusun peki babana?
Benziyorum galiba . Bir fotoğrafını gösterdi annem, inanmıyorsan bak dedi. Şuraya kadar açık gömlek gerçekten, saçlar böyle uzun, favorileri de aynen böyle, benziyormuşum galiba.
Niçin galiba diyorsun?
Görmedim çok babamı, göremedim. Hafızamda öyle bir hatıra yok yani.