tarkaseksüel
19-02-09, 14:09
ALİ SAYDAM: REYTİNG CANAVARI ACUN 'BEKLENTİ ENFLASYONUNU' ARTIRDI
18.02.2009 12:25
İletişimci Ali Saydam, 'beklenti enflasyon oranını' artırdığını söylediği 'Var mısın Yok musun' programının yapımcı ve sunucusu Acun Ilıcalı'nın bundan sonra işinin zor olduğunu söylüyor, ardından 'ama' diye de ekliyor...
Ali Saydam/AKŞAM
Acun'dan 'beklenti enflasyonu'
İletişim popüler kültürün atardamarıdır. Çok özel durumlar dışında popüler kültürü ve onun canlılık bulduğu medyayı araç olarak kullanır. Çünkü genelde hangi halk kesimi ile temas kurulacak olursa olsun popüler kültürün hepsinin üzerinde etkisi vardır.
Örneğin futbol dünyası, popüler müzik dünyası, televizyon dünyası ille de sınıfsal karakter taşımak zorunda değildir.
Türkiye'de son yılların en ilginç popüler kültür olaylarından bir tanesi hiç şüphesiz Acun Ilıcalı'nın 'Var mısın Yok musun' yarışmasıdır. Bu kadar uzun süre, bu kadar farklı kesim tarafından, bu kadar çok izlenmesi dikkat çekicidir.
Peki Cem Yılmaz'a ne demeli? Filmleri izlenme rekorları kıran Cem Yılmaz, Türkiye'de popüler güldürü kültürünün simgesi haline gelmiştir.
Bu iki fenomen (görüngü) pazar akşamı bir araya geldiler. Beklenen nükleer patlama gerçekleşti: 20 reyting, 49 share... Konunun daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim. Türkiye - Fildişi Sahilleri arasında oynanan milli maç 10 reyting, 22 share almıştı.
Buraya kadar her şey iyi... Öyle beş dakika on dakika değil, üç saate yakın bir süre Acun dahil herkes gülmekten kırılmış.
Programın Cem Yılmaz öncesindeki tırmanışı, son derece doğru. Fenerbahçeli futbolcular, Fatih Terim ve Milli Takım futbolcuları, FiftyCent, Christina Aguilera, Adriana Lima ve nihayet Cem Yılmaz.
Yükseliş çizgisi gayet düzgün...
Ama ya bundan sonrası? Popüler kültür, afyon gibidir. Gittikçe dozunu artırmak gerekir. Acun Ilıcalı'yı da bekleyen bu dozu bugüne kadar yavaş yavaş artırdığı gibi bundan sonra da artırmasıdır. Peki nasıl artıracak?
Örneğin bir sonraki konuk Sezen Aksu ya da Tarkan olabilir. Bunların üstüne de Recep Tayyip Erdoğan'dan başkasıyla çıkmak zordur hani! Peki sonra?
Abdullah Gül, Obama, Papa?..
Acun'la konuştum. Hiçbir tehlike görmüyor. 'Yaza kadar böyle devam ederiz, ondan sonra klasik yaz tatilimizi yaparız, sonbahara yeni bir 'açılım'la başlarız.' dedi. Reyting canavarı Acun, beklenti enflasyon oranını artırdı. İşi zor ama imkansız değil!
Abesle iştigal
Kendi adından söz ettirmek, kısa yoldan medyayı kullanarak yapılan numaralar vardır. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün önünde soyunan hanımefendiyi hatırlarsınız. Şu anda ismi aklınıza gelmiyor olabilir. Ancak o sıralar en az bir hafta süreyle gazetelerin manşetlerinden düşmemişti.
Şimdi de Kayseri'den Türk Eğitim Sen 2 No'lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk gündeme güm diye oturdu. Söylediği ve yaptığı abuk sabuk şeylerden ziyade, işin içine Milli Eğitim Bakanlığı'nı karıştırmasıyla da gündeme geldi. Onun yaptığından çok, onu gündeme getiren bizler aslında abesle iştigal ediyoruz. Nasıl etmeyelim? İşin içinde Hitler var, rüya var, Yahudiler var, helva var... Daha ne olsun? Bu beyefendi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e 'Türklüğe hakaret' davası açmasının yanı sıra, İsrail'e kan, 'Kalbimin yarısı Türkiye'de kaldı' diyen Papa'ya yarım sığır kalbi göndermiş, öğretmenlere davul çalma, ayağa göre yorgan örtme, zeytin yeme, deveye hendek atlatma, ağızla kuş tutma, öğretmenlere yakın dövüş ve savunma, 'Bit pazarından ucuz kıyafet alma' kursları açarak ilgi toplamış.
Bu tür meczupları Batı'da kimse dikkate almaz. Bizde ise neredeyse televizyonlarda birinci haber olarak yer buluyor.
Haberler sadece bununla kalmayıp işin içine sanki Milli Eğitim Bakanlığı'nın izni ve hoşgörüsü ile yapılmış izlenimi sokulunca telefona sarılıp, sorduk. Basın Müşaviri Mustafa Oymak Bey 'Konuyla ilgili Bakanlık'tan alınmış izin, Bakanlık tarafından yapılmış bir açıklama yoktur. Yasal işlemler konusunda biz de devreye gireceğiz.' diyor.
Olan 'yalnız ve güzel' ülkemizde abesle iştigali neredeyse bir yaşam biçimi haline getiren ve neredeyse kimseyi şaşırtmayan olayları yaşamak zorunda kalan insanımıza oluyor...
MEDYATAVA
</B>
18.02.2009 12:25
İletişimci Ali Saydam, 'beklenti enflasyon oranını' artırdığını söylediği 'Var mısın Yok musun' programının yapımcı ve sunucusu Acun Ilıcalı'nın bundan sonra işinin zor olduğunu söylüyor, ardından 'ama' diye de ekliyor...
Ali Saydam/AKŞAM
Acun'dan 'beklenti enflasyonu'
İletişim popüler kültürün atardamarıdır. Çok özel durumlar dışında popüler kültürü ve onun canlılık bulduğu medyayı araç olarak kullanır. Çünkü genelde hangi halk kesimi ile temas kurulacak olursa olsun popüler kültürün hepsinin üzerinde etkisi vardır.
Örneğin futbol dünyası, popüler müzik dünyası, televizyon dünyası ille de sınıfsal karakter taşımak zorunda değildir.
Türkiye'de son yılların en ilginç popüler kültür olaylarından bir tanesi hiç şüphesiz Acun Ilıcalı'nın 'Var mısın Yok musun' yarışmasıdır. Bu kadar uzun süre, bu kadar farklı kesim tarafından, bu kadar çok izlenmesi dikkat çekicidir.
Peki Cem Yılmaz'a ne demeli? Filmleri izlenme rekorları kıran Cem Yılmaz, Türkiye'de popüler güldürü kültürünün simgesi haline gelmiştir.
Bu iki fenomen (görüngü) pazar akşamı bir araya geldiler. Beklenen nükleer patlama gerçekleşti: 20 reyting, 49 share... Konunun daha iyi anlaşılması için bir örnek verelim. Türkiye - Fildişi Sahilleri arasında oynanan milli maç 10 reyting, 22 share almıştı.
Buraya kadar her şey iyi... Öyle beş dakika on dakika değil, üç saate yakın bir süre Acun dahil herkes gülmekten kırılmış.
Programın Cem Yılmaz öncesindeki tırmanışı, son derece doğru. Fenerbahçeli futbolcular, Fatih Terim ve Milli Takım futbolcuları, FiftyCent, Christina Aguilera, Adriana Lima ve nihayet Cem Yılmaz.
Yükseliş çizgisi gayet düzgün...
Ama ya bundan sonrası? Popüler kültür, afyon gibidir. Gittikçe dozunu artırmak gerekir. Acun Ilıcalı'yı da bekleyen bu dozu bugüne kadar yavaş yavaş artırdığı gibi bundan sonra da artırmasıdır. Peki nasıl artıracak?
Örneğin bir sonraki konuk Sezen Aksu ya da Tarkan olabilir. Bunların üstüne de Recep Tayyip Erdoğan'dan başkasıyla çıkmak zordur hani! Peki sonra?
Abdullah Gül, Obama, Papa?..
Acun'la konuştum. Hiçbir tehlike görmüyor. 'Yaza kadar böyle devam ederiz, ondan sonra klasik yaz tatilimizi yaparız, sonbahara yeni bir 'açılım'la başlarız.' dedi. Reyting canavarı Acun, beklenti enflasyon oranını artırdı. İşi zor ama imkansız değil!
Abesle iştigal
Kendi adından söz ettirmek, kısa yoldan medyayı kullanarak yapılan numaralar vardır. Örneğin, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nün önünde soyunan hanımefendiyi hatırlarsınız. Şu anda ismi aklınıza gelmiyor olabilir. Ancak o sıralar en az bir hafta süreyle gazetelerin manşetlerinden düşmemişti.
Şimdi de Kayseri'den Türk Eğitim Sen 2 No'lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk gündeme güm diye oturdu. Söylediği ve yaptığı abuk sabuk şeylerden ziyade, işin içine Milli Eğitim Bakanlığı'nı karıştırmasıyla da gündeme geldi. Onun yaptığından çok, onu gündeme getiren bizler aslında abesle iştigal ediyoruz. Nasıl etmeyelim? İşin içinde Hitler var, rüya var, Yahudiler var, helva var... Daha ne olsun? Bu beyefendi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e 'Türklüğe hakaret' davası açmasının yanı sıra, İsrail'e kan, 'Kalbimin yarısı Türkiye'de kaldı' diyen Papa'ya yarım sığır kalbi göndermiş, öğretmenlere davul çalma, ayağa göre yorgan örtme, zeytin yeme, deveye hendek atlatma, ağızla kuş tutma, öğretmenlere yakın dövüş ve savunma, 'Bit pazarından ucuz kıyafet alma' kursları açarak ilgi toplamış.
Bu tür meczupları Batı'da kimse dikkate almaz. Bizde ise neredeyse televizyonlarda birinci haber olarak yer buluyor.
Haberler sadece bununla kalmayıp işin içine sanki Milli Eğitim Bakanlığı'nın izni ve hoşgörüsü ile yapılmış izlenimi sokulunca telefona sarılıp, sorduk. Basın Müşaviri Mustafa Oymak Bey 'Konuyla ilgili Bakanlık'tan alınmış izin, Bakanlık tarafından yapılmış bir açıklama yoktur. Yasal işlemler konusunda biz de devreye gireceğiz.' diyor.
Olan 'yalnız ve güzel' ülkemizde abesle iştigali neredeyse bir yaşam biçimi haline getiren ve neredeyse kimseyi şaşırtmayan olayları yaşamak zorunda kalan insanımıza oluyor...
MEDYATAVA
</B>